* Fotoğraf: https://yvonneridley.org/
Afganistan'da 2001 yılında Taliban’ın kaçırıp 11 gün alıkoyduğu Yvonne Ridley ülkedeki son gelişmeleri değerlendirdi.
Britanyalı gazeteci-yazar Yvonne Ridley, Batı medyasında Afganistan'daki gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan çok sayıda görüntü, film ve çekim olduğunu belirterek, “Ya anlıyorlar ve dünyanın geri kalanını yanıltmayı seçiyorlar ya da Batı'nın kibir ve cehaletiyle, dünyanın geri kalanının yanıltılmasına yol açıyorlar” dedi.
“Onlardan çok korkmuştum”
Ridley AA’ya yaptığı açıklamada, tüm dünyanın Afganistan'da olup bitenler hakkında merak içerisinde olduğunu belirtti.
İnsanların korkularını yok saymadığını dile getiren Ridley, “Yüzlerindeki bakış ve korku elle tutulur cinsten ve gerçek. Bunun farkındayım çünkü Taliban tarafından alıkonulduğumda tam olarak böyle hissetmiştim, onlardan çok korkmuştum” dedi.
“Ayrılmak isteyenlere izin vermeli”
Ridley, Taliban'ın kentte kontrolü ele almasının ardından Kabil havaalanında yaşananlara değindi:
“Bu görüntüler gerçekten zor. Batılı izleyiciler, önce hepsinin çıkmasını istiyor, sonra ise 'bunlar koyu tenli insanlar, sakalları var, onları ülkemizde istiyor muyuz' diye düşünüyorlar. İşin içinde bir sürü bağnazlık, önyargı ve ırkçılık var.
“Hem Taliban'ı eleştirmek isteyen hem de Afganların İngiltere'ye gelmesini arzu etmeyenler çok karışık duygulara sahip. Yani vaziyet korkunç. İngiltere, ABD ve diğer ülkeler işaretleri fark edip bu insanları dışarı çıkarmalı, haftalar önce onları çıkarmak için düzenlemeler yapmalılardı. Batı'nın 'şaşırdık' demesinin oldukça samimiyetsiz olduğunu düşünüyorum.
“Taliban’ın ayrılmak isteyen herkesin gitmesine izin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak Pakistan'daki arkadaşlarım bana çok büyük bir Afgan mülteci akını beklediklerini ama bunun henüz gerçekleşmediğini söyledi. Yani Kabil'deki insanlar paniklese de kırsaldakiler daha çok 'bekleyip görelim' diye düşünüyorlar.”
“Kadınların yüzde 84'ü okuma yazma bilmiyor”
Kadınların Taliban yönetimi altında eğitim görmediğine dair tartışmalara da değinen Ridley, şunları söyledi:
“Taliban, kadınların eğitiminin üniversite seviyesine kadar devam edeceğine dair güvence verdi. Vaatlerini yerine getirmelerini umalım ama bazı gerçeklerden de bahsetmek lazım. 20 yıllık ABD ve NATO işgali nelere yol açtı? Sahadaki gerçeklere bakalım.
“Üniversiteler sözde herkese açık. Gerçek şu ki Afgan kadınlarının yüzde 2'si üniversiteye gidiyor. Bunlar da ayrıcalıklı, seçkin kadınlar. Kimin başta olduğu önemli değil, onlar her zaman başarılı olacaklar ve onlar adına mutluyum. Ama Afgan kadınlarının yüzde 84'ü hala okuma yazma bilmiyor. Bu bir başarı hikayesi değil.”
Bazı insanların değişimin zaman alacağını savunduğunu ifade eden Ridley, eski Zimbabwe Devlet Başkanı Robert Mugabe'nin 20 yılda Zimbabwe kadınlarını tüm Afrika'nın en eğitimlileri haline getirmesini örnek göstererek, “Mugabe bile başarabildiyse, Batı, Afgan kadınlarına verdiğini söylediği tüm güç ve desteğe rağmen bunu neden gerçekleştiremedi? Nedenini söyleyeyim. Çalışan sınıflara yardım etmekle ilgilenmedikleri için” değerlendirmesini yaptı.
“ABD 2 trilyon dolar askeri harcama yaptı”
ABD'nin Afganistan'daki 20 yıllık varlığının, bu ülkenin bir ulus kurucu olmadığını bir kez daha kanıtlandığını ifade eden Ridley, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biliyorsunuz, askeri kampanyalarına 2 trilyon dolar harcadılar, Afganistan'da eğitime, sağlık hizmetlerine veya refaha 1 trilyon dolar harcadıklarını hayal edin. Ama bunun yerine orduya 2 trilyon dolar harcadılar, Taliban için bir ordu yarattılar ve Taliban'ın artık bir Hava Kuvvetleri var. 20 yılı Taliban'dan kurtulmak için harcadılar. Ve yaptıkları şey, geri getirip onlara bir ordu vermek.”
Yvonne Ridley hakkında
2001'de Pakistan'dan Afganistan'a geçmeye çalışırken Taliban tarafından yakalanmıştı. Britanyalı gazeteci, Taliban tarafından 11 gün alıkonulmasının ardından serbest bırakılmıştı. Taliban ile yaşadığı deneyimi anlatan bir kitap dahil bir dizi esere imza attı.
Suriyeli kadın mahkumlara yönelik insani yardım çalışmaları ve Arakanlı mültecilere karşı işlenen savaş suçlarının kanıtlarının toplamasına yardımcı olması sebebiyle 2019'da Nobel barış ödülüne aday gösterildi. (AS)