Çünkü şehr-i İstanbul'a Papa 16. Benedictus gelmişti. Ve Papa'nın gezisini sağ salim tamamlayıp, uçağına binip Vatikan'a gitmesi için, biz sağ salim otobüslerimize binip eve gidemez haldeydik...
Şimdi de itiraf ediyorum: Bir gün önce Papa için alınan güvenlik önlemleri silsilesiyle evden işe otobüsle gelmekte zorlanan arkadaşımın hikayesini dinlerken bu yaşananlar bana çok uzak gelmişti. Aman "yok otobüse bin, yok otobüs gidemesin, yok Harbiye yolu kesilsin"... Yürümek en iyi yoldu işte...
Güvercin başına bir polis...
Yürümek en iyi yol değilmiş... Çünkü yürünmüyormuş. Akşam saatinde Taksim meydanını, Harbiye yolunu ıssız görüp yol boyu yürüyenlere denk gelince "vay be" demiştim. "Mahşer yerinden hallice Taksim ne hale gelmiş."
Sonra iki hafta evveli neredeyse bir mafya hesaplaşmasına şahit olduğum evimin önünün polis dolmuş, o gün 45 dakikada iki alt sokağa gelmeyen polis bugün bizim sokağı korur kollar olmuştu. Durum evlere şenlikti, ya da ben henüz böyle sanıyordum.
Feridiye Caddesi'nde panzer, benim sokakta daire başına iki polis, Taksim yolu kesilmiş...
Polisler boyunlarında "Polis" yazan yeşil kartlarla bir aşağı bir yukarı gidip geliyorlar. Tepemizden helikopterler geçiyor. Televizyondaki adam, "burası gelişmiş bir şehir değil mi? Papa'yı helikopterle getirselerdi" diyor... Beni ırgalamıyor bana dokunmayan yılan...
Yürüyemezsin...
İşte sabah rehaveti ile "yoldan poğaça mı alsam sandviç mi yaptırsam?", "Papa'da Fener'e mi gidiyordu şimdi?" diye aziz aheste düşünürken, bir anda polisin "dur" uyarısı ile sarsıldım.
Durdum. "Karşıya geçemezsin." Bir karşıya bir polise baktım. Karşısı 100 metre ya vardı ya yoktu, oraya geçsem, İstiklal'den kendini sal gitsin. Tüm bunları düşünüp bir çırpıda anlattım. "Yasak."
"İşe geç kalıyorum" dedim. Polis güldü. "Bugün herkes işine geç kalıyor." Eviyle işi arasında 10 dakika olan ben de, o herkes sınıfına böyle dahil olacaktım demek ki...
Benim geçmem gereken 100 metrelik yola nerdeyse 100 polis yerleştirilmiş, "dülülüp dülülüp" telsiz dinliyordu. Alt geçitler tutulduğu, yaya geçitlerine polis demirleri yerleştirildiği için Tepebaşı'na kadar gittim.
Yolda polisten gizli karşıdan karşıya geçmeye çalışanların engellendiğini, polisin gözünden kaçmadığını görünce, Papa için alınan önlemlerin "ciddiyeti"ni anlamış oldum.
Ben o 100 metreyi yürüyemediğim için yaklaşık 2 kilometre yürüdüm. 10 dakikada gelebileceğim işe 30 dakikada gelebildim. İşe geldiğimde, Papa ile Patrik buluşmuş ayin yönetiyordu. Asayiş berkemaldi.
Ben bu satırları yazarken, gazeteci bir arkadaş iş yerine varmaya çalışıyor, "gazetecilerin gazeteye ulaşma hakkını yazın" diyordu.
Ve önlemler...
Papa için uygulanan güvenlik önlemi yalnızca ana ve ara yolların kesilmesi, polislere yaka kartı dağıtılması ile sınırlı değil elbet. Bu ziyaret için "en üst düzey" koruma uygulanıyor.
İstanbul'da polislerin bütün izinleri kaldırıldı, Papa'nın aracını takip eden araçlara frekans bozucu, mobil telefonları kapsama alanı dışında bırakan aletler yerleştirildi, Papa'ya hangisine bindiğinin anlaşılmaması için birbirinin aynı iki araç tahsis edildi.
İstanbul'da Papa'nın gelişinden bir gün önce yollar kesildi, provalar yapıldı, Papa'nın kaldığı Harbiye'de evlerde oturanların kimlik tespiti yapıldı. Bölgedeki sokaklara kameralar yerleştirildi. 750 çevik kuvvet polisi kritik noktalarda tutuluyor.
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, biraz evvel düzenlediği toplantıda kapatılacak güzergahların açıklanmamasını "güvenlik gerekçesine" bağlayıp, anlayışları için "İstanbullulara teşekkür etti."
Ne önemi vardı, kar, sis, Başbakan, sempozyum ve bilumum ıvır zıvır nedeniyle otobanlarda beklemeye alışkın İstanbulluların eline mi yapışırdı üç günlük kriz hali...(AÖ)