50 yıl önce Şanlıurfa'da fakir bir ailenin çocuğu olarak başladı hayata İbrahim Tatlı. İlkokuldan sonrasını okuyamadı, sonraları kendisi de söyledi zaten, Urfa'da Oxford olsaydı okuyacaktı...
Babasından farklı bir geleceği olmayacaktı aslında. Ama o Şanlıurfa'dan çıkmayı aklına takmıştı bir kere, çıktı ve Türkiye'nin pek çok kentinde mevsimlik işçi olarak çalıştı. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında konserlere gittiğinde "Ben buranın hastanesini bilirim," demesi boşuna değildir yani.
Tatlı, bir inşaatta sesinin güzelliğinin keşfedilmesinden sonra, İstanbul'a geldiğinde, rivayet o dur ki, Haydarpaşa'da trenden iner, boğaza bakar ve "Benim olacaksın İstanbul," diye bağırır. Belki bir efsane, belki de değil, ama sonunda istediğini alır...
İbrahim Tatlı'nın Şanlıurfa'da başlayan yoksul hayatında yolu, yirmili yaşlarında kendisi gibi yoksul bir ailenin kızı olan Adalet Tatlı ile kesişir.
Adalet hanımdan iki kızı, iki oğlu olur, mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönemlerde karısını ve çocuklarını annesinin yanında Urfa'da bırakır. İstanbul'a kaset çıkartmak için geldiğinde de yanında karısı yoktur.
Perihan Savaş
İstanbul'da birkaç ay sürünür İbrahim Tatlı, sonra "Ayağında Kundura" bir anda patlar, artık o İbrahim Tatlıses olmuştur. Türkücülükle başlayan müzik yaşamı arabeskle devam eder.
Hemen dönemin modasına uyar Tatlıses, şarkıcı filmleri çekmeye başlar. İlk filmlerinden birinde de, kendini Türkiye halkına tanıtacak asıl yüzü ortaya çıkar. Filmdeki rol arkadaşı Perihan Savaş'la birlikte olmaya başlar. Karısı Adalet Tatlı, hala karısıdır, hala Şanlıurfa'dadır...
Perihan Savaş, İbrahim Tatlıses'le evli olduğunu bilerek birlikte olur, magazin sayfalarında yer almaktan çekinmez, Tatlıses'in kendisini dövdüğü iddialarına sessiz kalır, gazetecilere Tatlıses'in ayaklarını yıkadığını bile anlatır.
80'lerin başıdır, ülke darbe sonrası yasaklarla çalkalanmaktadır. Arabesk yeni yönetim tarafından bir süre yasaklanır, radyolarda çalınmaz. Ancak minibüslerden, dolmuşlara, evlere kadar her yerde arabesk vardır.
Evlere yeni girmeye başlayan, sonra da vazgeçilmezler arasına yerleşen videolarda favoriler, şarkıcıların çektiği ikinci sınıf Türk filmleridir. Tatlıses de bu filmlerin en sevilen oyuncularındandır. Aslında reddedilemeyecek bir durum da vardır, Tatlıses iyi oyuncudur...
Derya Tuna
Bu filmlerden birinde, o dönem ikinci sınıf bir şarkıcı olarak Yenikapı'daki gazinolarda sahneye çıkan "uvertür" Derya Tuna ile rol arkadaşı olur.
Gazetelerin magazin servisleri hemen harekete geçer, "rol arkadaşlığının, aşka dönüştüğü" ile ilgili haberler yapmaya başlarlar. Perihan Savaş dedikodular çıktığı sırada hala Tatlıses ile birlikte yaşamaktadır, üstelik de hamiledir...
Tatlıses-Tuna dedikodulara ayyuka çıkar ve ikili sonuçta birlikteliklerini açıklarlar. Tatlıses Tuna ile birlikte yaşamaya başlar, Tuna'nın kısa süren sahne hayatı da sona erer. Derya hanım, daha sonra bir ya da iki filmde daha oynar Tatlıses'le birlikte, o kadar.
Bu arada Perihan Savaş doğum yapar, bir kızı olur, Melek Zübeyde konur adı. Tatlıses doğuma da gitmez.
Hülya Avşar
Tuna ile birlikteliğinin ilk yıllarında, Hülya Avşar'la, yine bir film çekimi sırasında birlikte olduğuna dair iddialar atılır ortaya. Ne Avşar, ne de Tatlıses iddiaları yalanlamazlar. Hatta Tatlıses, dedikoduları doğrularcasına, "Hülya" adlı bir şarkı yapar.
Derya Tuna, dedikodulara direnir!!! Savaş gibi tası tarağı, toplayıp, terk etmez Tatlıses'i. Bunu iki şekilde yorumlayabiliriz, "Seven kadın her şeye katlanır" ilk yorumdur. İkinci yorum ise, "Yağlı kapıyı terk etmek olmaz" dır.
Çünkü 80'lerin "basit arabeskçisi" İbrahim Tatlıses, yavaş yavaş yükselmektedir. Yükselme beraberinde parayı da getirir. Gerekçesi her ne ise, belli ki Tuna'nın bu paradan ya da İbrahim Tatlıses'ten, ya da ikisinden birden vazgeçmeye hiç niyeti yoktur.
Zaten Avşar ile "ilişki" kısa sürer, Avşar dönemin ünlü futbolcusu, başka bir evli adam, Tanju Çolak'la birlikte olmaya başlar.
Yine Derya Tuna
Tuna erkeğini geri almanın vakurluğu ile hiç vakit kaybetmeden, bir çocuk doğurdu. Aslında bu Tatlıses'i eve bağlayabilmek için çok da doğru bir yöntem değildi. Çünkü zaten Tatlıses genel olarak uzun süreli beraberlikler yaşadığı kadınlardan çocuk yapıyor, yine de onları terk ediyordu.
Çiftin oğulları İdo da tıpkı, anne, babası gibi uzun süre meşgul etti basını, hala da ediyor. Bundan iki yıl önce haftalığın ne kadar diye soran bir magazinciye, pişkince "200 milyon ama bazen yetmiyor, ben de annemden alıyorum," diyen henüz 11 yaşındaki İdo, babasının yaşayamadığı her şeyi yaşıyordu.
Aslında İdo'nun ve doğal olarak da Derya Tuna'nın Tatlıses'in hayatındaki yerinin oldukça önemli olduğu yadsınamaz. İdo, Tatlıses'in yanında büyüttüğü ilk çocuğu.
Yani Tatlıses, ilk kez İdo ile babalığı yaşadı, dolayısıyla da ilk kez Tuna ile gerçekten karı-koca oldu, çünkü ilk kez sorumluluğunu paylaştığı bir çocukları vardı.
Ancak huylu, huyundan vazgeçmedi ve Tatlıses-Tuna birlikteliği, geçtiğimiz yıl, 18.yılında, çocukları İdo'ya rağmen sona erdi.
Gerekçe, beklendiği üzere başka bir kadındı. Öncekilerden farklı olarak bu kez bir filmle girmemişti diğer kadın hayatımıza, Asena -yeni kadın- dansözdü, ve Tatlıses'in televizyon programında dans ediyordu.
Zaten ne olduysa bundan sonra oldu, Tatlıses ve kadınlarının tüm tarihi gözler önüne serildi. Perihan Savaş'tan başlayan liste, Asena ile son buluyordu. Atlanan iki isim vardı bilinen, medyamızın kraliçesi olduğu için Hülya Avşar ve asla görmediğimiz için yok saydığımız Adalet Tatlı...
Tartışmanın taraflarından Perihan Savaş, terk edilen kadın olarak ilk sözü söyledi; "Eden bulur, zamanında benim yaşadığımı şimdi Derya Tuna yaşıyor."
İkinci söz sırası Tuna'daydı, sinirliydi ve hakaret içeren laflar ediyordu: "Beni bir dansöz parçası ile mukayese etmeyin"
Medya Tuna'ya beklenmedik bir şekilde geçmişini hatırlattı, o da bir uvertürdü. Hatırlatma beklenmedikti, çünkü yıllardır ev kadınlığından ve İbrahim Tatlıses'in "hayat arkadaşı" olmaktan başka vasfı olmayan Tuna, "imparatorumuz" la birlikte hep baş tacı edilmişti, ama şimdi Tatlıses başka bir kadınla birlikteydi ve yeni "imparatoriçe"miz oydu...
Haftalar, hatta aylarca süren bu tartışmalar sırasında ağzını hiç açmayan ise Asena oldu. Ama bu kadının ketumluğundan kaynaklanmıyordu. Tatlıses bizzat televizyonlarda "Asena'ya konuşmaya yasağı koydum" dedi. Asena da yasağa uydu.
Sonunda ne mi oldu? Aslında hiçbir şey olmadı, tarih tekerrür etti, Tuna, Tatlıses'i elde ettiği şekilde kaybetti. Savaş'tan tek farkı, beş kuruşsuz değil, söylenene göre, milyonlarca dolarla gitmiş olmasıydı.
Belli ki Tatlıses, imparatorluk mantığını tüm kavramlarıyla sahipleniyor, "Tek kadınla yetinemem, haremim olmalı" diyor. Hayatındaki tüm kadınlar öyle ya da böyle, televizyonlara çıkıp, Tatlıses hakkında ahkam kesiyorlar, aslında buna gerçekten hakkı olan tek kadın Adalet Tatlıses ise hiç ortalarda yok.
Tatlıses ilk ünlü olmaya başladığı dönemlerde, gazetecilerin merak ederek buldukları Adalet hanımdan bir daha hiç ses çıkmamış. Muhtemelen o şimdi Şanlıurfa'da evinde, magazin programlarını izleyip, olanlara bıyık altından gülüyordur...
Muhtemelen de bir tek İbrahim Tatlıses'in milyonların gözü önünde vara yoğa ağlamasına şaşırıyordur.
Meraklısına not: Tatlıses, Asena ile ilişkisini hala kabul etmedi, Ayşegül Yıldız adlı bir başka kadınla da beraber olduğuna dair dedikodular ortalıkta dolaşıyor. Derya Tuna, "uvertür" olarak başladığı iş hayatına 20 yıllık aradan sonra, bir magazin dergisine "köşe yazarı" olarak geri döndü, Perihan Savaş, İbrahim Tatlıses'le kızı yüzünden tartışıyor, kavga ediyor... (ÇM/BA)