Beykoz'da Yenimahalle'de 17 Eylül günü on üç ev "kaçak" olduğu gerekçesiyle yıkıldı.
İstanbul Valiliği'nin yıkımla ilgili açıklamasında "31 Aralık 2017'den sonra usulsüz yollarla inşa edildiği tespit edilen yapıların uydu görüntüleriyle tespit edildiği" belirtilmişti.
Yıkımın ardından Beykoz Yenimahalle'de yurttaşlarla konuştuk.
Ekiplerin yıkım kararını kendilerine göstermediklerini söyleyen mahalleliler imar barışına başvurduklarını ve belirli ödemeler yaptıklarını söylüyor.
"Belediye ve Orman Müdürlüğü göz yumdu"
Yeni Mahalle Halkı Dayanışma Derneği'nden Ayhan Gölbahçe şunları söyledi: "Vatandaşlardan bağış adı altında para alınarak elektrik, su, doğalgaz veriliyor. Hatta vatandaşlar orman muhafaza memurlarının bile para aldığını vurguluyor. Bu da bu yapılara göz yumulduğunu gösteriyor.
Seçimden önce vatandaşların bu yapıları yapmalarına izin verdiler. 2017'den bugüne kadar neredeydi bu görevliler? Niye göz yumdular ve yaptırdılar evleri? Az para değil, on bin lira belediye memuruna, on bin de orman memuruna veriyorlar. Belediye ve Orman Müdürlüğünün vatandaşın evinin yapılmasına iki yıl göz yumuyor, ses çıkarmıyor. Zaten çoğu vatandaş ilave yapmış, ormandan ağaç kesme durumu yok"
"Elektrik, su doğalgazı devletin kurumundan aldık"
Ali ve Aslan Erdem
Evi yıkılan Aslan Erdem'in ağabeyi Ali Erdem ise 2002 yılında temelini attıkları evin aradan geçen zaman dilimine kadar neden görmezden gelindiğini sorarak gerekli izinleri Beykoz Belediyesi'nden aldıklarını ifade etti:
"Biz evleri oraya devletten gizli saklı yapmadık. Oranın elektriği, suyu, doğalgazı var. Bunları biz Papua Yeni Gine'ye başvurup almadık. Devletin kurumu olan belediyeye müracaat ettik, oradan aldık. Burayı ev haline getirdik, boğazda bir villa da yapmadık. Sonuç itibariyle bir barınaktır bu, ama bizim için ev.
"Arazinin ormanlık vasfını kaybettiğinin en büyük göstergesi şu; elektrik, su, doğalgaz hizmeti veriyorsun. Bu hatları o ana cadde üzerine ben mi çektim? İmar barışından faydalanın dedikleri zaman gidip biz bu müracaatı yaptık.
"Elimizde imar barışı belgelerimiz var"
"İmar barışı ile ilgili elimizde belgemiz var. Yıkım ekiplerine belgeyi de gösterdiğimiz halde 'Bizi ilgilendirmez. Biz Orman Kanunu ile davranıyoruz' diyor. Biz bu evleri yaptığımız zaman iki senedir neredeydin? Daha içine taşınmadan elektrik, su, doğalgaz için müracaat ettiğim zaman sen devlet değil miydin? İmar barışı için müracaat ettiğim zaman devlet değil misin? Devlet devletliğini yapacak. İnsanlarını sokağa atmayacak."
"Eşyamızı almamıza bile izin vermediler"
17 Eylül'de sabah 4.00'da TOMA'larla, çevik kuvvetle geldiklerini belirten Erdem şöyle devam etti:
"Evde iki tane çocuğun üzerine evi yıkmaya teşebbüs eden zihniyet devlet olamaz, hükümet olamaz. Evden bizi zorla çıkardıkları gibi Beykoz Belediyesi'nden getirdikleri işçiler de eşyalarımızı boşalttı. 'Bırakın bir saat izin verin özel eşyalarımızı toplayalım' dedim emniyet amirine. Bir saatten bir dakika fazla bile eşyalarımızı almaya müsaade etmediler. On tane evin eşyaları ile birlikte üzerine yıktılar. Benim kız kardeşimi sürükleyen polisler kendi kardeşlerine yapılsa nasıl kabullenebilir? Benim yeğenimin kafasına silah dayayan polis göz korkutmaya çalışıyor."
"Benim evim 2013'te yapıldı"
Evi yıkılan mahalle sakini İlker Çıldır ise yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Ben böyle bir zulüm hayatım boyunca görmedim. Oturduğum arsayı 2016 yılında satın aldım. İçinde bir yapı vardı zaten. Bulunduğum yerin orman arazisiyle alakası yok. 31 Aralık 2017'den sonra yapılan yapıların yıkılacağını açıklamıştı valilik. Benim evimin 2013 senesinden beri bir uydu görüntüsü var. 2015 yılında da belediye kapı numarası verdi. Ben buraya imar barışını da yaptırdım.
"Çocuklarımın psikolojisi bozuldu"
"TOMA'larla kapılara dayanıyorlar. Sanki terör operasyonu yapıyorlar. Sabahın saat beşinde çoluğumla çocuğumla beraber TOMA sesleri ile uyandım. Şu anda mağdurum ve bildiğiniz sokaktayım. Bir ambulans bile getirmemişler yanlarında. Bir arkadaşımız fenalaştı. Yaklaşık 45 dakika ambulans bekledik. Çocuklarımın psikolojisi bozuldu. Kitaplarının, kıyafetlerinin nerede olduğu belli değil. Salı gününden beri banyo nedir bilmiyorlar."
"Eşyalarım enkaz altında"
Mahalle sakinlerinden Mahir Atalay ise "Annem Fatma Atalay 85 yaşında. Babam Kore gazisi, babası şehit, dedesi Çanakkale gazisi. Torunlarından polis ve subay olan var. Annem hasta bir kadın. Buraya bir prefabrik yapı koyduk kiralardan alalım diye. Şehidine, gazisine, yetimine sahip çıkmayan devlet vatandaşa nasıl sahip çıkacak? Bir gün önce bile uyarmadılar önceden sokağın ortasına attılar. Eşyaların bir kısmını alabildik gerisi enkaz altında kaldı" dedi.
Cengiz Ay ve ailesi
"İmar barışı parasını yatırdım"
"İmar barışının her şeyini yatırdım. 6 bin 580 milyon yatırdım" diyen Cengiz Ay ise "Mahkememiz devam ediyorken bu şekilde patır kütür, tankla tüfekle geldiler. Sadece beni değil herkesi mağdur ettiler. Hiçbir belge, tebligat yok. Bir baktık yolları polisler kesmiş ve yıkım var. Dozerler geldi, elimiz kolumuz bağlı hiçbir şey yapamadık. İmar affı makbuzunu gösterdim. Bunun geçerliliği yok dediler" diye konuştu.
Nafiz Yavuz da "Benim önceden ahşap bir ahırım vardı on iki senedir. İmar barışını da yatırdım. Hayvanlar rezil oldu, hâlâ yıkıntının içerisindeler. Benim suçum neydi? Önceden haber verseydi hayvanlarıma yer gösterseydi" dedi. (İUE/AÖ/DB)