Yeşil Düşünce Derneği ve Heinrich Böll Vakfı’nın beraber gerçekleştirdiği Yeşil Ekonomi Konferanslarının sonuncusu bu sene çevrimiçi ortamda gerçekleşti.
Her sene farklı bir tema ile ekonominin farklı alanlarına dair yeşil yaklaşımların, yaşamı güçlendiren yeni düzenlemelerin ve politik çözüm önerilerinin sunulduğu Yeşil Ekonomi Konferansları bu sene “İklim ve Covid-19 Ekseninde Türkiye ve Dünya” başlığıyla düzenlendi.
Etkinlikte iklim ve Covid-19’un yarattığı sağlık, ekonomik ve sosyal krizlerin nedenleri ve sonuçları, alanında uzman akademisyenler tarafından değerlendirildi. Dünya ve ülke çapında alınan önlemler, iyileşme paketleri ve bunların olası sonuçlarına dair vizyoner çalışmalar sunuldu. Sistemik değişikliklerin sürdürülebilir bir dünya ve ekonomi için zorunlu olduğu anlaşılan günümüzde, Yeşil Yeni Düzen’in iklim adaleti, sosyal adalet, adil iyileşme ile yaşamı daha güçlü kılmak üzere önerdiği alternatifler ortaya kondu.
Toplamda üç oturumdan oluşan konferans, Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel’in ve Yeşil Düşünce Derneği Genel Koordinatörü Sevil Turan’ın açılış konuşmaları ile başladı.
Galbraith: Adil iyileşme için yeşil yeni düzen
Moderasyonunu Sevil Acar’ın gerçekleştirdiği “Yeşil Yeni Düzen İklim ve Covid-19 Krizlerine Çare Olabilir Mi?” başlığında gerçekleşen birinci oturum James Galbraith’in konuşması ile başladı. Galbraith, Covid-19’un global finans ve ülkelerin ekonomik modelleri üzerindeki etkilerine dair tespitlerle konuşmasına başladı.
Özellikle Amerika ve Avrupa sağlık sistemlerinin, kar maksimizasyonu ve hizmet kalitesi dengesizliğinden yola çıkarak var olan ekonomik sistemin, bugünkü pandemi krizinde yarattığı çıkmazları vurguladı. Texas Austin Üniversitesi’nde Eşitsizlik Projesi’nin yürüten ve oluşturdukları açık veri tabanı ile yaptıkları çalışmaların çıktılarından bahseden Galbraith, pandemi öncesi ve sonrasında dünyadaki kaynakların kullanım ve dağıtımındaki eşitsizliklere dikkat çekerek, bu dengesizliğin giderilmesi gerektiğini belirtti ve adil iyileşme için Yeşil Yeni Düzen’in önemini ifade etti.
Yeşil yeni düzenin aciliyeti
Konferansın ikinci konuşmacısı Avrupa Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Evelyne Huytebroeck oldu. 2. Dünya Savaşından beri Avrupa’da ölümlerin en yoğun olduğu bir dönemden geçtiğimiz belirten Huytebroeck, Avrupa Yeşilleri olarak Avrupa Parlamentosu’na adil iyileşme için getirdikleri önerileri aktardı. Bu öneriler içinde finansal alanda özellikle karbon vergisi gibi uygulamalar geliştirilmesi ve sağlık sektöründe yeni düzenlemelere gidilmesi, biyoçeşitliliğin korunması, adil temiz gıdaya ulaşım, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine gerçek kalıcı çözümler, mülteci ve göçmenler için insani yaklaşımlar ve adil entegrasyonlar, eğitime erişimde eşitlik ve internet ağlarının güçlendirilmesi gibi konular yer aldı.
Konferans Türkiye Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Koray Doğan Urbarlı’nın konuşması ile devam etti. Sosyolog ve Yeşil Gazete yazarı Urbarlı, Türkiye’nin bir ekonomik krizde değil, buhranda olduğunu belirterek başladığı konuşmasında, ülkemizde uygulanan yanlış ekonomik politikalara dair tespitlerini sunarak devam etti.
Yeşil Yeni Düzen’e geçişin her şeyden önce iklim krizinin aciliyeti nedeniyle gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı ve çözüm önerilerini aktardı.
Aşıcı: Geçiş hızlanmalı
Oturumun son konuşmasını gerçekleştiren ve Yeşil Ekonomi Konferanslarının bugüne gelmesinde büyük katkıları olan Ahmet Atıl Aşıcı konuşmasına dünyanın yaşadığı krizlerin ve buhranların ekonomik ve sosyal düzenlemeleri nasıl değiştirdiğine dair tarihsel arka planı anlatarak başladı.
Aşıcı, pandemi öncesinde iklim ve ekoloji krizlerinin sonuçlarını parça parça hissederken, Covid-19 krizinin yaşam alanlarımızı felç ettiğini, dolayısı ile tüm insanlığın iklim ve ekoloji krizleri ve ekonomik düzenin krizlerinin sonuçlarını doğrudan yaşadığını belirtti. Aşıcı, bu krizin de dünyanın önceden yaşadığı buhranlar gibi bir değişim yaratacağını ve bu değişimin yaşanabilir, adil ve sürdürülebilir olması için Yeşil Yeni Düzen’e geçişin hızlandırılması gerektiğini vurguladı.
Oturumun tüm konuşmacıları, şirketlerin ve karar alıcıların krizin tüm dünyada yarattığı farkındalığı, yeşil badana (green washing) yaparak yapıların özünde değişikliklere gitmeden bir reklam aracı olarak kullandıklarından bahsettiler. Bunun gerçek bir çözüm olmadığını, şeffaf bir biçimde iklim ve sosyal adaletlerini önceleyen sürdürülebilir çözümler üretilmesi gerektiğini ve bunun Yeşil Yeni Düzen ile gerçekleşebileceğinin altını çizdiler.
Neden yeşilli morlu ekonomiler?
Konferansın ikinci oturumu, Gökçe Yeniev moderatörlüğünde “Covid-19 Döneminde Neden Yeşilli Morlu Ekonomiler?” başlığında toplandı.
İlk konuşmacı Stefania Barca Yeşil Büyüme ve Yeşil Yeni Düzen arasındaki farklardan bahsederek başladı. Yeşil büyümenin iklim, ekolojik ve ekonomik krizleri çözmek ve önlemek için başarısız olduğunun kanıtlandığını söyleyen Barca, Feminist Yeşil Yeni Düzen’e ihtiyaç olduğunu ve Covid-19 krizinin bu ihtiyacı özellikle gün yüzüne çıkardığını belirtti.
Bakım ekonomisinin tanımının sadece eviçi bakım olmadığını, sosyal ve toplumsal olarak ele alınması gerektiğini belirten Barca, bakım hizmetlerinin düşük karbonlu olduğu vurguladı. Barca bunlara ek olarak kolonyalizm sonrası ekolojik ve feminist bir dönüşüm için bakım gelirini bir araç olarak kullanarak hizmet istihdamı yaratılmasının, endüstriyel istihdam ihtiyacını düşüreceğini ve toplumsal dönüşümü başlatacağını belirtti.
Pandemi öncesinde başlayan “Avrupa için Yeşil Yeni Düzen Kampanyası”ndan bahseden Barca, bakım geliri için Avrupalı STK’lar ve kadınlarla hükümetlere gönderdikleri mektup ile somut çözüm önerdiklerini belirtti.
Ev içi ve bakım emeği
Oturumun ikinci konuşmacısı ve Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği kurucusu İpek İlkkaracan, mor ekonominin, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bir ekonomi olduğunu ve bakım emeğinin de mor ekonominin merkezinde bulunduğunu anlattı.
Covid-19 sürecinin ev içi ve bakım emeğine etkileri ile ilgili Konda ile gerçekleştirdikleri ve araştırmaların sonuçlarını paylaşan İlkkaracan’ın vurguladığı önemli noktalar ücretli çalışanlar arasında toplam çalışma saatlerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleşmesi, evden çalışmaya başlayan erkeklerin ev içi bakıma harcadıkları zamanın artması, buna karşılık kadınların zaman yoksulluğunun derinleşmesi oldu.
İlkkaracan konuşmasının sonunda somut politik önerilerde bulunarak yapılan yatırımların inşaat dahil erkeklerin yüksek oranda istihdam edildiği ve aynı zamanda ekolojik yıkım etkisi yüksek alanlara değil, toplum ve bireylerin refahını artıracak ve karbon yükü düşük olan bakım hizmetlerine yapılması, ebeveynlik izinleri gibi halihazırda çalışanlara dönük düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Gelir ve kaynak dağılımı
10. Yeşil Ekonomi Konferansı’nda, Begüm Özkaynak moderatörlüğünde gerçekleşen üçüncü oturumda Covid-19’un Türkiye ve dünya üzerindeki etkileri ve nasıl bir gelecek ile karşılaşacağımız sorularına yanıt arandı. Üçüncü oturumun ilk konuşmacısı Ayşe Aylin Bayar, istatistiksel veriler ile gelir dağılımındaki eşitsizliğin Covid-19 krizi öncesi ve sonrası durumunu aktardı.
Bayar, pandemi öncesinde OECD ülkeleri içinde gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 3. ülkede yaşadığımızı ve Covid-19’un bu eşitsizliği derinleştirdiğini vurguladı. Hükümetin aldığı önlemlerden finansal desteğin, bu eşitsizlikleri gidermek üzere hane içi gelir düzeyini yükseltecek yönde değil, batmak üzere olan ve pandemi sürecinde reel olarak işlevsiz kalan sektörlerin ayakta kalması için kullanıldığını belirtti.
İşten çıkarmaların hükümet tarafından durdurulduğu pandemi döneminde verilen işsizlik oranının gerçek oranı neden ve nasıl gösteremediğini açıklayan Bayar, Covid-19 önlemlerinin verileri nasıl etkilediğini de göstermiş oldu.
Voyvoda: Ekonomi ve iklim için fırsat
Oturumun ikinci konuşmacısı Ebru Voyvoda, uzun dönemde pandeminin ekonomik kriz ve iklim krizini birlikte değerlendirmek için yeniden bir fırsat sunduğunu belirtti. Konuşmacı, krizlerde bireysel ve kısa dönemli kazançların artması için yapılan çalışmaların, toplumsal eşitsizlikleri arttırdığını vurguladı.
Sosyal dışlanmanın derinleştiği bir dönemde gerçekleşen bu krizin sağlık sistemi, sosyal sistem, eğitim sistemi ve ekonomik sistem gibi pek çok yüzü olduğunu söyleyen Voyvoda, ancak bütüncül bir yaklaşımla çözüm üretilebileceğini belirtti.
Voyvoda konuşmasının sonunda, gelirleri koruma yoluyla efektif talebi koruma, arz/talep dalgalanmalarına karşı sürdürülebilir üretim için ara mal üretici sektörlere yatırım, kamu hizmetlerine erişimi korumak ve en önemlisi bu politikaların sürdürülebilmesi için gerekli önceliklendirmelerin yapılması gibi çözüm önerilerini sundu.
Koru: Uluslararası dayanışma
10. Yeşil Ekonomi Konferansı’nın son konuşmacısı Ayça Tekin Koru, küreselleşmenin dünü, bugünü ve yarını hakkında görüşlerini paylaştı.
Küreselleşmenin ekonomik boyutu yanında, kültürel ve sosyal boyutları olduğunu hatırlatan Tekin, pandemi ile özellikle sağlık ürünlerinde gerçekleşen talep şokuna küresel olarak cevap vermekte tüm dünyanın başarısız olduğunu, küresel dayanışma sergilemek yerine ülkelerin içe kapanmaya başladığını belirtti.
Tekin, küreselleşmenin uluslararası dayanışma üzerine kurgulanması gerektiğini ve pandemi ile iklim ve ekolojik krizlerin bu konudaki aciliyeti vurguladığını söyledi. (TP)
* Kaynak: Yeşil Düşünce Derneği