Çizim: Murat Başol
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, Lice Katliamı davasının düşürülmesine tepki gösterdi.
22 Ekim 1993’te Diyarbakır’ın Lice ilçesinde meydana gelen ve aralarında Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın’ın da bulunduğu, 14’ü sivil 16 kişinin öldüğü olaylara ilişkin açılan dava 30 yıl sonra, sanık kalmadığı gerekçesiyle, düşürüldü. Karar Mayıs başında verildi ancak kamuoyuyla yeni paylaşıldı.
TIKLAYIN - “Lice’deki Cezasızlık, Gelecekteki İhlalleri Etkiler”
"Her fail ülkeyi karanlığa sürüklüyor"
HDP'den yapılan açıklamada özetle şöyle denildi:
*Lice Katliam Davasının düşürülmüş olması bir kez daha Kürtlere karşı devlet eliyle işlenen suçlar ve cinayetleri cezasız bırakan politikaların sonucudur.
*Yargılama, olayı ve failleri tespit etmekten ziyade katillerin korunması amacına hizmet etmiş, mahkeme sanıkları mağdur, mağdurları sanık olarak gören bir pratik izlemiştir. Katliama karar veren komutanları,askeri ve siyasi failleri,katliama doğrudan katılan diğer failleri görmeyen yargı makamları, tek sanık üzerinden davayı sürdürmekte ısrar etmişlerdir.
*Dosyada,olay yeri, arama ve el koyma tutanakları, bilirkişi raporları ve dönemin kaymakamı başta olmak üzere diğer kamu görevlilerinin müdahale gerektirecek herhangi bir çatışma olmadığına ilişkin beyanları ile mahkeme tarafından dinlenen yüzlerce Liceli yurttaşın insanları öldürüp yaralayan, ev ve işyerlerini yakıp yıkan, yağmalayan kişilerin asker ve polis olduğuna ilişkin tüm beyanlarına rağmen, mahkeme sanığı aklamış ve beraat kararı vermiştir.
*Temyiz mahkemesinin bozması sonrasında sanık Eşref Hatipoğlu’nun ölmesi üzerine mahkeme davanın düşürülmesine karar vermiştir. Devletin fail olduğu suçların yargılamalarında, beraat ve zamanaşımı kararları ile uygulanan cezasızlık politikası, davaların düşürülmesi ile başka bir boyut kazanmıştır.
*İktidarlar değişse bile değişmeyen cezasızlık politikasındaki ısrar, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması önündeki en büyük engeldir. Evrensel hukuk normları içinde hareket ederek faillerin cezalandırılması lütuf değil zorunluluktur. Bu sözde yargılamalar ve ardı ardına ortaya çıkan hukuk felaketleri de gösteriyor ki, 90’lı yılların karanlığı hiç bitmedi; sadece konsept değiştirdi.
*1990’lı yıllardaki, etnik ve politik soykırım ürünü ağır insan hakları ihlalleri ile yüzleşilmedikçe ve katliamların failleri etkili bir yargılama ile cezalandırılmadıkça demokratik barışçıl bir düzenin kurulması mümkün olmayacaktır.
*İlgili makamlara bir kez daha sesleniyoruz. İnsanlığa karşı suç niteliğinde olan Lice katliamının tüm failleri üzerindeki siyasi koruma kalkanının kaldırılıp sanıkların yargılanması zorunludur. Yüzleşilmeyen ve cezasız bırakılan her katliam, korunan ve/veya ödüllendirilen her bir fail ülkeyi ayrı bir karanlığa sürüklemektedir. (EMK)