Görsel: HDP Basın
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parlamento Grubu, sokağa çıkma yasakları ve ablukaların 6’ncı yıldönümüne ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
Milletvekilleri, açıklamada Cizre “Vahşet bodrumları”nda yakılarak katledilenler ile Silopi’de polis tarafından katledilerek cenazesi bir hafta boyunca sokak ortasında bırakılan Taybet Ana (Taybet İnan) ve katledilen Kürt kadın siyasetçiler Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’ın fotoğraflarını taşıdı.
“En az 300 sivil yaşamını yitirdi”
HDP Parlamento Grubu adına açıklamayı, Muş Milletvekili Gülistan Kılıç - Koçyiğit yaptı, şöyle dedi:
“Bizler şu gerçekliği çok iyi biliyoruz ki; yasakların başlangıç tarihi 14 Aralık 2015 olarak geçse de kayıtlara aslında ondan çok önce uzun bir 30 Ekim 2014 MGK toplantısında alınan ‘Çöktürme Hareket Planı’nın bu sürecin politik kapsamını belirlediğini çok iyi biliyoruz.
"Ve yine amaçlanmak istenenin Kürtler ve Kürt siyasetinin tasfiyesi olduğunu çok iyi bilmekteyiz. 14 Aralık bu anlamda bir halkın topyekûn yok edilmesi saldırılar karşısında direnişinin ve korkunç acıların yaşandığı bir gün olarak tarihteki yerini almıştır. Bu sürecin bilançosunun halka dönüşü ise kan, acı ve gözyaşı olmuştur.
“300’ün üzerinde sivil yurttaşımız yaşamını yitirdi. Bu 300 yurttaşımızın içinde bulunan 177 kişi sadece Cizre bodrumlarında yakılarak katledildiler. Cizre bodrumlarında yaşatılan vahşet ve bu vahşetin açtığı yaralar hala sıcaklığıyla durmaktadır. O gün anneler, babalar çocuklarının, çocuklar ise annelerinin babalarının ölümüne şahitlik ettiler. Cizre’de katledilen bazı insanların kemikleri aylar sonra Dicle Nehri’nin kıyısına dökülen moloz yığınlarının arasında bulundu.
“Taybet ana unutulmadı”
“Silopi’de evinin önünde keskin nişancılar tarafından vurulan ve cenazesi 7 gün 7 gece sokak ortasında bekletildi. Taybet Ana’ın oğlunun; ‘Annem ilk vurulduğunda haber verdiler, koştuk.
"Biz daha varmadan amcam gitmek istemiş, onu da vurmuşlar. Annem sokağın ortasında kaldı öylece. Önce belli belirsiz kıpırdıyordu, sonra saatler geçtikçe hareketleri azaldı. Annem tam tamına yedi gün sokakta kaldı. Hiçbirimiz uyuyamadık köpekler gelir, kuşlar konar diye. O orada yattı, biz 150 metre ilerisinde öldük’ sözleri hala hafızalarımızda taze.
“Ama Taybet Ana’nın 7 gün cenazesinin sokakta kalması sadece ailesini öldürmedi, insanlık adına hepimizi kahretti. Yine buzdolabında saklanan Cizre’de 13 yaşındaki Cemile’nin hikâyesini Meclis’te anlatmaya çalıştığımızda, iktidar ve muhalefetin önemli bir kesimi ‘Kahraman ordumuz teröristlere karşı savaşıyor’ diyorlar.
"İşte ‘terörist’ diye laftalananlardan biri Cemile’ydi, cenazesi annesi tarafından derin dondurucuda korunmak zorunda kaldı. Aynı şekilde Nusaybin, Sur, Silopi, İdil, Silvan ve Dargeçit’te de ‘sokağa çıkma yasakları’ adı altında devlet her türlü şiddeti Kürt halkının üzerine boca etti.
“Cenazeler ailelere verilmedi”
“Yine onlarca cenaze DNA örnekleri bahane edilerek aylarca morglarda bekletilmiş, ailelerin acıları körüklenmiştir. Nitekim Sur‘da 16 yaşında katledilen Rozerin Çukur’un ailesi ve daha nice aile günlerce çocuklarının cenazesini alamamıştır. Rozerin Çukur’un babası Mustafa Çukur, ‘Kızımı keskin nişancılar vurdu.
"Böyle giderse, Türkiye Suriye gibi olur’ dediği için hapis cezasına çarptırılmıştır. Bütün bunlar hala hafızamızda tazeliğini korumaktadır. Ve yine halen Cizre’de 14 kişinin cenazesi ailelerine verilmemiştir.
“İnsanlık suçu işleyen siyasi iktidar ve kolluk güçleri hiçbir şekilde yargılanmazken, ablukaya alınan kentlerde yüzlerce kişi tutuklanarak ağır cezalarla yargılanmış ve ağır cezalara çarptırılmıştır. Cizre’de yaşanan sokağa çıkma yasak süreçleri ile ilgili olarak Orhan Tunç yaralandığında, ambulansın geçişi için AİHM’e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) 19 Ocak 2016 tarihinde başvuru yapılmış ve mahkeme tarafından tedbir kararı verilmiştir.
"Ne var ki tedbir kararına uyulmamış ve Orhan Tunç diğer 176 kişi vahşet bodrumlarında yakılarak katledilmiştir. Eğer o gün Türkiye tedbir kararına uygun hareket etseydi, bugün Tunç halen yaşıyor olabilirdi. Yine Nusaybin’de tutuklanan 17’si çocuk 70 kişi hakkında açılan dava duruşmalarında çok sayıda kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile çeşitli cezalar verilmiştir.
Venedik Raporu
“Sokağa çıkma yasağı uygulamaları ile ilgili Avrupa Konseyi’nin Venedik Komisyonu tarafından 13 Haziran 2016 tarihinde yayınlanan sokağa çıkma yasaklarının hukuki boyutu ile ilgili raporunda, ciddi insan hakkı ihlalleri yaşandığı, temel insan haklarının askıya alındığı ve esasen ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının yasal dayanağı olmadığı ifade edilmektedir.
“Bizler de HDP olarak, sokağa çıkma yasak kararlarının 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/c maddesi uyarınca valiliklerce alınmasında bir ihlal niteliği doğurduğunu ve iç hukuka da aykırı olduğunu her zaman ifade etmiştik. Bu rapor söylediklerimizi teyit etmiştir.
"Ayrıca, 10 Mart 2017 tarihinde BM (Birleşmiş Milletler) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Raad El Hüseyin başkanlığındaki komisyon tarafından hazırlanan raporda, 18 ay devam eden operasyonlar sırasında aralarında ‘800 güvenlik görevlisinin de bulunduğu 2 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği, ciddi insan hakları ihlalleri’ yaşandığı belirtilmiştir."
TIKLAYIN - Grafiklerle 6 Ayda 340 Gün Sokağa Çıkma Yasağı
TIKLAYIN - Sokağa Çıkma Yasağı Avrupa Konseyine Taşınıyor
(EMK)