Yargıtay kararında, "Gazetenin çalışma şeklinin, meslek etik ilkelerine uygun olması gerekir", "Basın İş Kanunu'nun yeterli olmadığı, tam bir koruma sağlamadığı, önemli ölçüde boşluklar taşıdığı düşüncesi gerek yargıda, gerek öğretide paylaşılmaktadır" ifadeleri yer aldı.
"Kıdem" ve "mesai" kararlara bozma
Ulusal bir gazetenin Ankara bürosunda çalışan bir gazeteci, haber kaynağının deşifre edilmesi üzerine istifa ederek, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, izin ücreti ve ikramiyelerin ödenmesi istemiyle dava açtı.
Ankara 3. İş mahkemesi, diğer istemleri kısmen hüküm altına alırken, kıdem tazminatı ve fazla mesai istemini reddetti. Karar taraflarca temyiz edilince, konu Yargıtay 9. Hukuk Dairesi`ne geldi. Daire, izin ücreti ve ikramiyelere ilişkin hükmü onarken, kıdem tazminatı ve fazla mesaiye ilişkin hükmü oybirliği ile bozdu.
"Basın-İş Kanunu yeterli değil"
Kararda, 5953 sayılı Basın İş Kanunu`nun temelde basın çalışanlarını korumak için çıkarıldığı hatırlatıldı. Gazetecilerin toplumu bilgilendirme görevinin büyük bir zahmet ve özveri gerektirdiğine işaret edilen kararda, "Bazı ayrıcalıklı düzenlemelerin varlığına rağmen Basın İş Kanunu`nun yeterli olmadığı, tam bir koruma sağlamadığı, özellikle önemli ölçüde boşluklar taşıdığı düşüncesi gerek yargıda, gerek öğretide paylaşılmaktadır" denildi.
"Dar yorum, yeterli koruma sağlamaz"
Türkiye`de basının kendi kendini kontrolüne ilişkin birçok çalışmalar yapıldığı, kurumlar oluşturulduğu kaydedilen kararda, Basın Konseyi ve Basın Meslek İlkeleri`nin bu bağlamada ortaya çıktığı ifade edildi.
"Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur" ilkesinin birçok ülkenin basın meslek-ahlak yasalarında yer aldığı ifade edilen kararda, Basın Kanunu`nun 11. maddesinin birinci fıkrasının, gazetenin dünya görüşü veya siyasi çizgisindeki değişikliğin bir yaptırım olarak değerlendirilmesinin oldukça dar bir yorum olacağı vurgulandı.
"Çalışma şekli etike uygun olmalı"
Böyle bir yorumun yasanın konuluş amacı karşısında yetersiz kalacağı, gazeteciye gerekli koruma sağlamayacağına işaret edilen kararda, şöyle denildi:
* Gazetenin dünya görüşü, siyasi çizgisi yanında insanlık ve sosyolojik boyutunda basın meslek etiğinin de göz önünde tutulması gerekir.
* Başka bir anlatımla, gazetenin çalışma şeklinin meslek etik ilkelerine uygun olması gerekir.
* Aksi bir tutum ve davranışın ortaya konulması ve diğer basın organlarına yansıması, Basın Kanunu`nun 11. maddesinin ilk fıkrasına aykırılık oluşturur.
"Muhabirlik, idari görev değil"
Basın Kanunu`nun 11. maddesinin ikinci fıkrasının ilk fıkranın tamamlayıcısı ve yaptırımı olduğu ifade edilen kararda, bu hükmün işverenin kusuru olması durumunda işçinin iş akdini feshetme hakkı bulunduğunu düşündürebileceği belirtildi.
Dava konusu somut olayda, davacının haber kaynağı ile yapılan konuşmaların üçüncü kişilere sızdırıldığı belirtilen kararda, bu durumun muhabirin görev yaptığı alanda haber kaynakları üzerinde güvenirliliğini sarstığı, bu durumun meslek onurunu incittiği vurgulandı. Kararda, bu gerekçelerle davacının kıdem tazminatı alması gerektiği kaydedildi.
Kararda, davacının fazla çalışmasının bulunduğunun tanık beyanları ve dosya içeriği ile sabit olduğu belirtildi. Muhabirliğin idari bir görev olmadığı, günlük görevin ne zaman sona ereceğinin işinin bitme durumuna bağlı olduğu ifade edilen kararda, davacı gazeteciye fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği belirtildi.
Yerel mahkeme ilk kararında direnirse, konu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu` na gelecek.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, aynı ulusal gazetede çalışan ve bu olay üzerine istifa eden bir başka gazetecinin açtığı davada, yerel mahkemenin kıdem tazminatı ödenmeyeceğine ilişkin kararını da bozdu. (EÖ/BB/NK)