Türkiye’de 6 Nisan 1909’da Hasan Fehmi Bey’in öldürülmesinden başlayarak aralarında Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Hrant Dink ve Metin Göktepe’nin de yer aldığı öldürülen gazeteci sayısı 67'yi buldu. Son 10 yılda ise 11 bini aşkın gazeteci işsiz kaldı.
Gazeteciliğin sansür ve oto sansür baskısındaki ağır gündemi 23 Ocak 2023 Pazartesi günü saat 14.00’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin gerçekleştirdiği “Türkiye’de Gazeteci Olmak, Gazeteci Kalmak” etkinliğinin yedincisinde ele alındı.
TGC’nin Uğur Mumcu’nun ölüm günü nedeniyle düzenlediği toplantıda konuşmacılar Türkiye’nin içinden çıkamadığı karanlık iklimde öldürülen gazetecilerin sadece gerçeğe ulaşıp, yurttaşlara gerçeği söyledikleri için öldürüldüklerine dikkat çektiler.
Toplantının moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş üstlendi. Toplantıda TGC Başkanı Tuncay Olcayto, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep Oral, Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Adnan Özyalçıner ve Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan görüşlerini paylaştı.
Olcayto: Gazetecilere saldırılar son bulmuyor
Toplantı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun açılış konuşmasıyla başladı. Başkan Olcayto konuşmasında şu konulara dikkat çekti:
“Türkiye'de bir takım şeyler yıllar geçiyor hiç değişmiyor. Biz yıllarca öldürülen gazetecilerin dosyalarının o tozlu raflardan inmesini istedik. Olmadı. Meclis’e getirdik. Meclis’te partiler bunu önerge haline getirdiler ama önerge reddedildi.
“Bizim sayabildiğimiz, belgeleyebildiğimiz 67 ölüm. 16 yıl sonra hala Hrant'ın öldürülmesi ile ilgili kesin bir gelişme yok, bir tetikçi var, ortada bir kara kutu var. Ama kimler azmettirdi? Kimler bu işe ön ayak oldu? Onları öğrenebilmemiz çok uzun zaman alacak gibi. Hrant bizim kardeşimizdi. Çünkü bizim anlayışımızda dil din ırk hiç önemli değildir. Önemli olan insanlıktır. İnsanlığı daha ileriye götürmek için yaptığı hizmetlerdir. Bunu yapanların milliyeti, dili ve dini asla sorgulanmaz.
“Uğur Mumcu araştırmacı gazeteciliğin Türkiye'de önde gelen isimlerdendir. O da arabasına bomba konularak yok edildi. Neden yok edildi? Çünkü o araştıran, sorgulayan bir gazeteciydi. Araştırmalar, belgeleri, ipuçları bir takım insanları rahatsız ediyordu. Bu bilinen bir şeydi ama onu ne devlet koruyabildi ne de biz gazeteciler koruyabildik. Ocak ayında Onat Kutlar ve Muammer Aksoy’u da kaybettik. Türkiye’de bu silahlı saldırılar asla son bulmuyor. Ama geleceğe dair umudumuzu yitirmiyoruz. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü için mücadele etmeyi sürdüreceğiz.”
Güneş: Gazetecilere saldıranlar cezasızlıkla korunuyor
Moderatör TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptığı konuşmada gazeteci cinayetlerinin tarihçesine işaret etti:
“Serbesti Gazetesi’nde eleştirel yazılarıyla tanınan Hasan Fehmi ilk basın şehididir. 6 Nisan 1909’da düşünceleri ve yazdığı yazıları nedeniyle öldürüldü. Hasan Fehmi’nin ardından gazeteci cinayetleri durmadı. Bugüne kadar her siyasi görüşten 67 meslektaşımız maalesef karanlık odakların hedefi oldu ve öldürüldü. Gazeteci cinayetlerinin planlayıcılarıyla tetikçileri ortaya çıkarılamadı. Faili meçhul dosyaları Meclis’te ele alınamadı.
“Devlet kurumları ve ekonomik araçları medya kuruluşlarını susturmak için kullanıldı. Kullanılıyor. Oto sansür ve sansür yaygınlaşıyor. Yaygın ve yerel medyadaki bağımsız gazetecilere yönelik sözlü ve fiziki saldırılar sürüyor ve sorumluları ortaya çıkarılmıyor. Gazetecilere saldıranlar ‘cezasızlık’ uygulamasıyla korunduğu için yeni bir gazeteci cinayeti olması an meselesi. Bu karanlığın gölgesinde engelsiz gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Bu karanlıktan dayanışmayla çıkacağız.”
Oral: Öldürülenler gerçeği söyleyenlerdi
PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep Oral ise “Hasan Fehmi, Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Musa Anter, Hrant Dink, Metin Göktepe. Dikkat edin, öldürülenler, gerçeğe ulaşanlar, hep gerçeği söyleyenlerdi” diye başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bütün bu katliamların hiç biri aydınlanmadı: Belki tetikçi yakalandı ama azmettiren, kışkırtanlar, hedef gösterenler ki asıl sorumlular onlar asla cezalandırılmadı. O gün bu gün bu yaralar hala kanamakta. Kanama bir türlü dinmiyor. Adalet yerini bulmadıkça da dinmeyecek. Çünkü üstleri hep örtüldü. Pislikler ortaya çıkmasın. Cezasızlık devam etsin ki Anayasa çiğnenebilsin, Cumhuriyet ilkeleri, adalet, laiklik, hakkaniyet yok edilebilsin; birileri dilediği gibi at koşturabilsin. Ne 12 Eylül'de, Ne 28 Şubat’ta, Ne de 12 Mart’ta! Hiç bu kadar belirsizlik içinde kalmadım, hiç bu kadar haince bir ayırımcılık yaşamadım!
“Kendimi sadece bir gazeteci olarak değil, aynı zamanda bir kadın olarak da tehdit altında hissediyorum. Gazetecilik yalnızca halkın özgürce olup bitenlerden haberdar edilmesi değil, aynı zamanda da demokratik ülkelerde yöneticilerin doğru kararlar almaları için onların uyarılması işlevini gören bir meslektir.”
Özyalçıner: Öldürülen gazeteciler özgürlük ve demokrasiden yanaydı
Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Adnan Özyalçıner ise konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
“Uğur Mumcu kendinden; ‘Ben Atatürkçüyüm. Ben Cumhuriyetçiyim. Ben antiemperyalistim. Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım. Ben insan hakları savunucusuyum. Ben yobazların, hırsızların ve vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır. Bir gün mezarlarımızda güller açacak. Ey halkım unutma bizi. Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi’ diye söz etmişti. O hiç unutulmadı, unutulmayacak. Hrant Dink de tıpkı Uğur Mumcu gibi araştırmacı gazetecilerimizdendir.
“Yazılarında Ermeni kimliği ve Türk-Ermeni ilişkileri konusunda Ermeni dünyası içinde de tarihteki rolleri açısından da sorgulayıcı olmuştur. Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de Agos’un önünde kurşunlanarak öldürüldü. Tetikçisi yakalansa da vur emri verenlerin ortaya çıkarılmadığı dava, 16 yıldır, bugün de sürüyor. Uğur Mumcu ile Hrant Dink, haksızlık, yolsuzluk, adaletsizlikler karşısında iktidarların tekerine çomak sokan gazetecilerdendi. Özgürlük ve demokrasiden yanaydılar.”
Danzikyan: Duvarı yıkmazsak Türkiye yoluna devam edemez
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan ise Hrant Dink’in Ermeni bir gazeteci olduğu için öldürülmesinin Türkiye Cumhuriyeti açısından çok kritik bir aşama olduğuna vurgu yaptı. Sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hrant Dink’in Ermeni bir gazeteci olduğu için öldürülmesi ve devletin burada seyirci kalması çok önemli bir meseledir. Davası tam 16 yıldır sürmektedir.
“Uğur Mumcu öldürüldüğünde Güldal Mumcu ile dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar arasında geçen bir konuşma vardır. Güldal Mumcu ‘Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki’ der. Mehmet Ağar ‘Evet Güldal bir duvar örülüyor’ diye yanıt verir. Güldal Mumcu’da ‘O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın’ der. Bu konuşma Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın tarihini özetleyen bir konuşmadır.
“Abdi İpekçi cinayetine bakıyoruz durum aynı. Mehmet Ağca cezaevinden kaçırılmış. Metin Göktepe cinayetinde de durum aynıdır. Karşımızdan bir duvar var. Bu duvarı ortadan kaldırmamız gerekiyor. O duvarı yıkamaz isek Türkiye Cumhuriyeti önüne bakamaz, yoluna devam edemez.”
bianet'in 'Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık' yazı dizisi için tıklayın
(HA)