Yıldız Teknik Üniversitesi'nden (YTÜ) ihraç edilen Prof. Dr. Fulya Atacan’ın Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Aralık 1984’ten itibaren Önce Marmara sonra YTÜ’de farklı akademik unvanlarda akademisyen olarak çalıştım, çeşitli idari görevlerde bulundum.
Tüm bu süreçlerde hakkımda herhangi bir soruşturma açılmadı. Ta ki Anayasa’nın garanti altına aldığı düşünce ve ifade özgürlüğü temelinde “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalayana kadar.
İmzayı takip eden süreçte ben ve imzacı meslektaşlarım hakkında soruşturma açıldı. Ben de üniversite hayatımda ilk kez bir idari soruşturma süreciyle karşı karşıya kaldım.
En basit hukuk kurallarının dahi ihlal edildiği, son derece aşağılayıcı bu soruşturmanın sonucu tarafımıza bildirilmedi. Ancak 7 Şubat 2017 tarihinde çıkarılan 686 No’lu KHK’nın ek listesinde adımı internetten görünce ihraç edildiğimi öğrendim.
Tüm bu sürecin haksız, yargısız ve hukuksuz olduğunu belirtmek zorundayım. Şimdi de kabul edilemez bir iddianame ile sanık kürsüsünde olmaktan çok rahatsızım.
Bu bildiriyi imzaladığım bağlamı uzun uzun değerlendirmeme gerek yok. Çünkü pek çok meslektaşım bu meseleyi farklı yönleriyle tekrar tekrar mahkemelerde açıkladı.
Ben çatışmada ölen çocuğunun bedenini defnedemediği için derin dondurucuda saklamak zorunda kalan anneye ilişkin haberleri okuduğumda, bir süre elim her buzdolabına değdiğinde, ben sevdiğim bir kişiyi günlerce bu dolapta saklamak zorunda kalsaydım nasıl yaşamıma devam edebilirdim diye düşündüm.
Benim vicdanım bunu kabul etmedi. İnsan kalabilmek için ses çıkarmak zorundaydım. Aslında temelde barış talep eden hiçbir biçimde şiddeti övmeyen bu bildiri bana bu imkanı verdi.
Gayet konforlu evimden çıkmadan bir bilgisayar başında vicdanen rahatsızım dedim. İddianamede de açıklandığı gibi yasal bir devlet politikası haline gelen çözüm sürecinin devam etmesini, barışı talep ettim.
Daha önce söylediğim gibi Anayasa’mızın garanti altına aldığı bireysel bir hakkımı kullandım. O nedenle birilerinden emir almam söz konusu olmadığı gibi bu iddiayı şahsıma hakaret olarak değerlendirmekteyim.
İddianamede adı geçen şahsın ismini imzaya karşı yapılan açıklamalarda gazetelerden öğrendim. Sonuç olarak beraatimi talep ediyorum. (FA/TP)