“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için Yıldız Teknik Üniversitesi'nden (YTÜ) 2017 yılında ihraç edilen ve Ortadoğu çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Fulya Atacan, hayatını kaybetti.
Atacan’ın vefat haberini, birlikte ihraç edildiği meslektaşı İsmet Akça duyurdu.
Akça, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şöyle dedi:
“Canım hocam, ışığımız, barış dediğimiz için beraber üniversiteden ihraç edildiğimiz Prof. Dr. Fulya Atacan'ı kaybettik. Her tür eşitsizliğe, hiyerarşiye karşı duruşunla; sahici dertler sorular peşinde biliminsanı olmanla ve o eşsiz gülüşünle hep aklımda, kalbimde yaşayacaksın.”
Barış Akademisyeni, bir süredir kanser tedavisi görüyordu.
Barış Akademisyenleri'nden açıklama
Barış Akademisyenleri de, kurumsal sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada şöyle dedi:
“Sevgili hocamız, yoldaşımız, 686 nolu KHK ile Yıldız Teknik Üniversitesi'ndeki görevinden ihraç edilen barış imzacısı Prof. Fulya Atacan’ı yitirmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Hocamız bilim yolundaki kararlılığı, haksızlığa karşı tavizsiz duruşuyla bize ilham vermeye devam edecek.”
Atacan'ın bugüne dek yayımlanan kitapları: Kutsal Göç: Radikal İslamcı Bir Grubun Anatomisi (Bağlam Yayınları, 1993), Cerrahiler: Sosyal Değişme ve Tarikat (Hil Yayınları, 1990), Değişen Toplumlar Değişmeyen Siyaset: Ortadoğu (derleme, Bağlam Yayınları, 2000), Mübeccel Kıray İçin Yazılar (derleme, Bağlam Yayınları, 2000)
Yargılanması
Atacan’ın “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladığı için “terör örgütü propagandası” yaptığı iddiasıyla İstanbul Adliyesi'ndeki 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı dava kapsamındaki beyanından bir bölümü paylaşıyoruz.
“Ben çatışmada ölen çocuğunun bedenini defnedemediği için derin dondurucuda saklamak zorunda kalan anneye ilişkin haberleri okuduğumda, bir süre elim her buzdolabına değdiğinde, ben sevdiğim bir kişiyi günlerce bu dolapta saklamak zorunda kalsaydım nasıl yaşamıma devam edebilirdim diye düşündüm.
“Benim vicdanım bunu kabul etmedi. İnsan kalabilmek için ses çıkarmak zorundaydım. Aslında temelde barış talep eden, hiçbir biçimde şiddeti övmeyen bu bildiri bana bu imkânı verdi. Gayet konforlu evimden çıkmadan, bir bilgisayar başında vicdanen rahatsızım dedim. İddianamede de açıklandığı gibi yasal bir devlet politikası haline gelen çözüm sürecinin devam etmesini, barışı talep ettim.
“Daha önce söylediğim gibi Anayasa’mızın garanti altına aldığı bireysel bir hakkımı kullandım. O nedenle birilerinden emir almam söz konusu olmadığı gibi bu iddiayı şahsıma hakaret olarak değerlendirmekteyim.” (TY)
