Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dersim Milletvekili aday adaylığını 26 Şubat’ta açıklayan bianet yazarı ve sanatçı Ferhat Tunç, Dersim için üretmeyi planladığı politikaları; çözüm sürecine bakışını, 2011 seçimlerinden sonra bölgede yaptığı çalışmaları konuştuk.
2011 seçimlerinde yine Dersim’den aday olan Tunç, “halkın vekilliği olmanın yolu halkla beraber olmadan” geçer diyor ve Dersim’le bağını kopartmadan Ankara’da çalışacağını anlatıyor. Amacı Ankara’nın havasını orada Dersim havası estirerek değiştirmek.
2011'de de Dersim'den adaydınız. Aradan geçen dört yılda bölgede ne gibi çalışmalar yürüttünüz? Bu dönem için ne gibi eksikler tespit ettiniz?
Adaylık seçiminden sonra da ara vermeden gerek Dersim gerekse demokratik mücadelenin her alanında yer almaya çalıştım. 2011 adaylığım konjoktürel gelişmeler ve örgütsel eksiklerimizden dolayı seçilmeme yönünde gelişti. Halkımızın bu kararına saygı duyarak onlara daha fazla layık olmak için mücadelemi sürdürdüm. Aradan geçen dört yıl zarfında Dersim Soykırımı'nın ve kültürünün ulusal ve uluslararası alanlarda tanıtılması ve mücadelesinin içerisinde yer aldım. Yine Kürt sorununun çözümünde yoğun bir süreç yaşandı ve bu dönemde demokratik barışçıl mücadele noktasında çeşitli kampanyaları örgütleyenlerden biriydim. Rojava ve Kobane'de de çalışmalar yürüttüm.
Türkiye yeni bir döneme evrilmenin sıkıntılarını yaşıyor. Değişim ve statüko arasındaki kavga her alanda sürüyor. Türkiye'nin geleceğini belirleyecek olan demokratik çözüm ve müzakere süreci bıçak sırtı bir dönemi yaşıyor. Yaşanan bu sıkışmışlığı aşma noktasında herkesin sorumlu davranması ve görev üstlenmesi gerekiyor. Ben de kendi halkımın yanında üstüme düşeni yapmak istiyorum. Her alanda sürdürülmesi gereken demokratik mücadele ve direniş çizgisinin bir neferi olmak için aday olmayı tercih ettim. Bu genel durumun yanında inançsal ve daha mikro düzeyde ise Dersim açısından adaylığımın özgün bir yanı olduğuna inanıyorum.
Yine milletvekilliğinin halktan kopmaması gerektiğini, halkla beraber çalışma prensibinin esas alınması gerektiğine inanıyorum. Ankara'nın havasını değiştirmenin yolu Dersim'in havasını egemen kılmaktan geçer. Halkın vekilliği halkla beraber olmakla sağlanabilir. Bu dönem Dersim'in parlamenter temsili olmadı. Halkla bağı olmayan vekiller Ankara'dan Dersim'i temsil edemezlerdi. Sonuç ortada. Şahsen bu durumlardan dersler çıkararak bu dönem halkla, demokratik kurumlarla beraber çalışmayı hedefliyorum. Ankara'da olsam da Dersim'de sürekli bir takibat ve diyalog sürecek. Bir büro olacak ve buradan herkes direkt sorunlarını iletecek. Kararlar demokratik kurum ve bileşenimiz olan partilerin ortak iradesi olacak.
Meclis'e girdiğinizde Dersim için öncelikli politikanız ne olacak?
Bu mücadele içerisinde sadece benim kişi olarak yapacaklarımdan ziyade kolektif olarak ne yapacağımız önemli. Dersim mücadelesi aslında Cumhuriyet'in karanlık geçmişiyle yüzleşmesi anlamına gelmekte. Bu yönüyle partimin vereceği görevlerin dışında Meclis'te en fazla üzerinde duracağım konular Dersim Soykırımı'nın açığa çıkarılması yönünde olacak. Meclis arşivlerinin açılması ve soykırım karanlığının aydınlatılması ile ilgili olacak. Yine Kürdistan ve Dersim'deki faili meçhuller döneminin aydınlatılmasına çalışacağım. Diğer yandan ise soykırımın devamı olarak gördüğüm doğa katliamına dönük Meclis'i en etkin şekilde kullanmaya çalışacağım. Barajların yapımının durdurulması, maden aramacılığı vb. doğaya zarar verecek çalışmaları engellemeye çalışarak, bu alanda halkımın sözcülüğünü yapacağım.
Yine genel asimilasyon politikalarına dönük Dersim şahsında halkla beraber, gerek inançsal gerekse dil kırımına dönük daha etkin bir çalışma içerisine girmeyi düşünüyorum.
Seçim bölgeniz büyük ölçüde Alevi seçmenlerden oluşuyor. Alevilerin son yıllarda talepleri karşılanmıyor. Alevi meselesinde gelinen noktayı nasıl görüyorsunuz? Siz hangi talepler üzerinden ve nasıl mücadele yürüteceksiniz?
Alevi sorunu Kürt sorunu ile beraber Türkiye'nin en temel problemi. Biri etnik diğeri inançsal anlamda resmi ideolojinin, Kemalizmin oluşturmak istediği anlayışın sonucunda yaşanan mağduriyeti temsil ediyor. Kürt sorununun çözümünün Alevilik açısından da ön açıcı olacağını düşünüyorum. Demokratik mücadelemizin bir yanı inanç özgürlüğünü sağlamak amaçlıdır.
Elbette şunu söylemek gerekiyor; Alevilik açısından da bakıldığında sistemin yenilenmesi ve yapısal değişiklikler zorunludur. Zorunlu din derslerinin ve Diyanet'in varlığını sürdüğü bir Türkiye'de Alevilik üzerindeki asimilasyon tehdidi kalkmaz. O yüzden öncelikle Aleviliğin anayasal güvence altına alınmasını sağlamak gerekiyor.
Bununla beraber yapısal değişimlere hazırlıklı olmalı. Aleviliğin toplumsal yargılardan arındırılması gerekiyor. Toplum içerisinde oluşan ön yargıların kırılması ve aslında toplumun gizli kodlarında var olan nefret suçlarının azaltılması gerekiyor.
Alevilere yönelik pozitif ayrımcı politikalar üretilmeli. Asırlardır hakim inanç olarak kılınan Sünnilik anlayışı terk edilmeli. Türkiye'nin zenginliği olan tüm inançsal renkler pozitif yaklaşımlar ile beslenmeli.
Tüm bu sorunların aşılması aslında Alevi canlarımızın ortak irade oluşturması ile mümkündür. Meclis çalışmalarımda tüm Alevi vekiller ile daha özgün çalışmalar yapmak istiyorum. Neticede farklı düşünsel yaklaşımlarımız olsa da tüm Alevilerin Aleviliğin sorunlarının çözümü için bir araya gelmesi gerekiyor. Bunu sağlamak hatta oluşturabilirsek bir 'Kırklar Meclisi' çok iyi olur diye düşünüyorum.
Dersim'de ciddi bir HES'leşme süreci yaşanıyor. Dersim'in akarsular için yürütülen mücadeleye nasıl bir katkı yapmayı planlıyorsunuz?
Barajlar sorunu bence günümüzün '38'idir. Yaşatılan bugünün soykırımıdır. Egemenlerin insan üzerindeki kıyım politikalarında sonuç alamayınca Dersim'in doğasına yöneldiler. Dersim'in doğasında yaşatılan ikinci 38 kıyımına karşı durmak her vicdan sahibi insanın görevidir. Bizler bu coğrafyanın çocukları olarak kutsallarımızın su altında bırakılmasına, doğamızın sularla boğularak insansızlaştırma politikasına izin veremeyiz. Bizim için Munzur özgür akmadığı müddetçe özgürlük yoktur.
Halkımız uzun süredir barajlara karşı bir mücadele veriyor. Tüm çabalarımıza rağmen maalesef geciktirmenin ötesine geçemiyoruz. Bu nokta üzerinde durmak gerekiyor. Kanımca büyük yürüyüşler ve eylemlerle yürütülen baraj karşıtı doğa sahiplenme mücadelemiz planlı ve birlik içerisinde yürürse başarılı olur. Dersim'in en büyük yürüyüşleri herkesin ortaklaştığı baraj karşıtı yürüyüş olması değerlendirilmelidir. Bunun üstünde durup çevre ve doğa mücadelesinin ortak mücadele zemininde nasıl büyütüleceğini hep beraber konuşacağız. Uzun erimli, planlı bir çalışma haritası çıkaracağız. Burada büyük işin ve görevin yıllardır Dersim'de çevre mücadelesi yürüten arkadaşların sırtında olacağını söylemek gerekiyor zira onlar deneyim ve birikim sahibi. Ben onların yönlendirme ve katkıları ile çalışmayı planlıyorum.
Yine baraj karşıtı mücadeleyi daha görünür kılmak ve diğer çevreci hareketlerin gündemine sokmaya çalışacağız. Parlamento içerisinde halkımız Dersim'de nasıl direniyorsa ben de direneceğim ve barajların önüne geçeceğiz. Bu anlamda yürütülecek her türlü faaliyetin içerisinde yer alacağım.
Dersim, 2014 TÜİK verilerinde en mutsuz kent çıktı; öte yandan TEOG (Temel Eğitimden Orta Eğitime Geçiş) sınavında ise en başarılı kent oldu. Bu iki veriyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dersim'in mutsuzluğu hangi veri üzerinden elde edilmiş, bilemiyorum ama gerçek olan şu ki, Dersim'i, Kürdistan'ı ve aslında tüm ülkeyi mutsuz eden devlet politikalarıdır. Yaşanılan bunca acıya ve baskıya, yoksulluğa karşı mutlu olmak nasıl mümkün olur? 'Mutsuzluk' olarak tespit edilen, özünde aynı zamanda bir duyarlılığın tezahürüdür. Asıl şaşırtıcı olan, karanlığa mahkum edilmek isteyenlerin kendilerini mutlu ilan etmeleri olurdu. Yoksulluğun, katliamların dayatıldığı bir toplum eğer kendini mutlu ilan etmiyorsa, bu bir direnişi, ilericiliği, farkındalığı işaret eder. Demek ki mutluluğu istiyor ve bunun için irade gösterebilecek bir farkındalık içinde.
Dersim'de insanlar gözlerini açtığı andan itibaren yoksulluk görür, biraz büyüyünce de devletin baskısı ve işkencesini. Sonunda zindanı hatta şehadeti. Dersim'de ailesinde işkence görmeyen, baskı görmeyen, zindana düşmeyen kimse var mıdır?
Dersim'de iş yok aş yok, insanlar dağlarını gezemiyor, hayvanını besleyemiyor, doğasını gönlünce yaşayamıyor, özgürce dilini konuşamıyor, inancını yaşayamıyor.
HDP Dersim'in ve tüm ülkenin mutluluğu için var. Yeni Yaşam'dan söz ederken aslında mevcut olanın yarattığı kederin kader olmadığını ve mutluluğun mümkün olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
TEOG'ta yaşanan birincilik ise Dersimlinin geleceğe olan umududur. Ama isteriz ki Dersimliler bu başarılarıyla meslek sahibi olduktan sonra da Dersim'de kalabilsin, memleketlerinde çalışabilsinler. Bunun imkânlarını hep berber sağlayacağız. (HK)