Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasının 1. yılında Eşitlik İçin Kadın Platformu-EŞİK açıklama yaptı. Sözleşme’den çekilme kararının hukuksuz olduğunu belirten EŞİK, Dayıştay’a seslendi.
“Anayasa’nın emredici hükmü gereği Danıştay yargıçlarını, önlerindeki iptal davalarında hukuka ve vicdan özgürlüklerine sahip çıkarak karar vermeye çağırıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz!” dedi.
EŞİK, şöyle seslendi:
“Bağımsız kadın hareketi olarak İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’de onaylanması ve uygulanması süreçlerinde ortaya koyduğumuz mücadelenin kat kat fazlasını Sözleşme’den hukuksuz şekilde çekilme kararına karşı da sürdürüyoruz.
"Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğine ilişkin Cumhurbaşkanı kararının açıklandığı 20 Mart 2021’den bu yana her fırsatta dile getirdiğimiz gibi; karar hukuksuz ve hükümsüzdür. Bu görüşte buluşan pek çok kadın, kadın örgütü, baro, pek çok sivil toplum örgütü ve siyasi partiler karara karşı verdikleri politik mücadelenin yanı sıra hukuki mücadeleye de başvurmuş, yürütmenin durdurulması ve kararın iptali talebiyle Danıştay’da dava açmışlardı.”
EŞİK’in açıklamasından bazı satırbaşları şöyle:
*19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece Cumhurbaşkanı’nın tek başına aldığı bir Karar’la Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkacağı açıklandı. Karar sonrası; başta kadın ve LGBTİ örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütlerinin, baroların, yerel yönetimlerin, muhalefet partilerinin, hatta özel sektörün ve sanatçıların da dahil olduğu çok çeşitli eylemler gerçekleştirildi. Pandemiye rağmen milyonlarca insan hem sokaklarda hem sosyal medya üzerinden “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz.
- Danıştay’a açılan davalarda Danıştay 10. Dairesi’nden ilk karar 29 Haziran 2021 tarihinde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener tarafından yapılan başvuru hakkında verildi. Yürütmeyi durdurma talebi Danıştay 10'uncu Dairesi tarafından üçe iki oyla reddedildi. Bu karardan bir gün sonra yani 1 Temmuz 2021 tarihinde; son güne kadar süren geniş katılımlı eylem ve protestolara rağmen Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş oldu. Takip eden günlerde yürütmenin durdurulması talepleri Danıştay 10. Dairesi tarafından aynı gerekçelerle ve yine üçe iki oyla reddedilmeye devam edildi. Talepleri reddedilen başvuruculardan ret kararına itiraz edenler oldu. Ancak bu itirazı değerlendiren İdari Dava Daireleri Kurulu da (İDDK) itirazları 5’e karşı 8 oyla reddetti.
- Yürütmeyi durdurma taleplerinin reddi sonrasında Karar’ın iptali taleplerinin değerlendirilmesine yani davaların esasına geçildi ve Danıştay savcılarından ilk mütalaalar gelmeye başladı. Aydın Kuşadası’nda yaşayan avukat Lalezar Nergiz ve 12 kadın adına açılan davada, Danıştay Savcısı Elmas Mucukgil Cumhurbaşkanı'nın sözleşmeden çekilme Kararı’nın hukuka aykırı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği yönünde bir görüş bildirdi. Elmas Mucukgil verdiği görüşte 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın, metninde tam da bu karara dayanak olarak verilen 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3 üncü maddesi gereğince hukuka aykırı olduğunu ifade etti.
- Cumhurbaşkanı Kararı’nda “hukuka uyarlık bulunmamaktadır” şeklinde mütalaa veren Danıştay savcılarından bir diğeri de Aytaç Kurt oldu. Kurt ilk olarak Ömer Faruk Eminağaoğlu tarafından açılan dava için daha sonra Ankara Barosu, Diyarbakır Barosu ve son olarak da EŞİK gönüllülerinden Avukat Selin Nakıpoğlu tarafından açılan davada aynı görüşü verdi.
- Aynı yöndeki görüşlerden bir diğeri de Danıştay Savcısı Nazlı Yanıkdemir tarafından verildi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği tarafından açılan davada Savcı Yanıkdemir, kamu hukukunun genel ilkelerinden olan yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereğince, bir işlemin hangi usule uyularak tesis edilmişse aynı usule uyularak geri alınması, kaldırılması veya feshedilmesi gerektiğini belirtti. Mütalaasında, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin bir kanun çıkarılmadıkça, sadece Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemeyeceğini ifade etti.
Danıştay’a çağrı
*Tüm davalar gerekçeleri ile ayrı ayrı değerlendirilecek. Bu değerlendirme yapılırken, Karar’ın iptali yönündeki savcı görüşleri de dava dosyalarına eklenecek. Sonrasında dosyalar, Danıştay 10. Dairesi yargıçları tarafından değerlendirilecek ve esastan kararlar verilecek. Bu görevi yerine getirirken Danıştay’ın hukukun üstünlüğü ilkesini korumasının çok kritik ve aynı zamanda tarihi bir sorumluluk olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
*İstanbul Sözleşmesi’nden tek kişinin, hiçbir gerekçe belirtmeyen tek cümlelik bir kararı ile çıkılabileceğini kabul etmek, Anayasa’nın fiilen ve toptan yürürlükten kaldırıldığını ilan etmek olacaktır. Bu aynı zamanda Türkiye’de demokrasinin ve hukuk devleti ilkesinin tamamen terk edildiği anlamına gelecektir. Danıştay yargıçları, tüm bu gerçekler ışığında, Anayasa’nın mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen 138/1 hükmü gereğince, siyasi otoritenin her türlü etkisinden bağımsız olarak “Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre” karar vermelidir. Anayasa’nın emredici hükmü gereği Danıştay yargıçlarını, önlerindeki iptal davalarında hukuka ve vicdan özgürlüklerine sahip çıkarak karar vermeye çağırıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz!
Çünkü; İstanbul Sözleşmesi kadınların yaşam haklarının teminatıdır. İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddetin önlenmesinin yol haritasıdır. İstanbul Sözleşmesi yaşatır.
Ne olmuştu?
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart 2021 Cumartesi İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak feshedildiğini duyurdu. Fesih kararı 23 Mart 2021 Pazartesi günü Avrupa Konseyi’ne de bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada “Fesih kararının” nedeni olarak “Sözleşme’nin eşcinselliği meşrulaştırıyor olması” iddia edildi.
Kadınlar, 20 Mart’tan beri Türkiye’nin birçok ilinde İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi hakkında
Tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.
Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor.
Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor:
İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.
Sözleşme çerçevesinde eviçi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.
Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.
Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.
Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri...
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi nedir, ne değildir?
TIKLAYIN - “İstanbul Sözleşmesi 4 partinin de ortak fikriydi”
(EMK)