*Fotoğraflar: İHD Diyarbakır
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 699’uncu haftasında Koşuyolu Parkı'nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde açıklama yaptı.
699. haftada 8 Temmuz 1995'te Mardin'in Kızıltepe ilçesindeki evinden Toros marka araçla alınan ve cansız bedeni yanmış şekilde Ceylanpınar'da bulunan Hüseyin Ertaş'ın hikayesi paylaşıldı.
Açıklamayı yapan İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Yakınları Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, evli ve 9 çocuk babası olan Hüseyin Ertaş'ın köyünde tarım ve hayvancılıkla uğraştığını, askerler tarafından köye yapılan baskınlar sırasında sürekli şiddete ve tehditte maruz kaldığını belirtti.
"Asker köylüleri tehdit ediyordu"
Mardin’in Kızıltepe ilçesine bağlı Emrûd köylülerine korucular ve askerler tarafından korucu olmaları yönünde sürekli baskı yapıldığını ifade eden Akdeniz, şunları söyledi:
"Bu nedenle köye sık sık baskınlar düzenleniyor, köylüler askerlerce tehdit ediliyor ve zor kullanılıyordu. 1994 yılında Emrûd ve çevresinde bulunan köylerde korucu olmayı kabul etmeyen aileler, askerler tarafından üç gün içinde köyü boşaltmaları söylenir. Daha sonra da ailelerin eşyalarını almalarına müsaade edilmeyerek köy askerlerce yakılır.
"Başına silah dayayıp götürdüler"
"Ertaş ailesi de köyünden çıkarak Kızıltepe’ye yerleşir. 08 Temmuz 1995 tarihinde Hüseyin Ertaş’ın evine beyaz Toros marka arabayla gelen dört silahlı kişi karakola gelmesi gerektiğini söyler. Akşam saatleri olduğu için Hüseyin Ertaş gelen kişilere kendisinin ertesi gün karakola geleceğini, onlarla gitmeyeceğini söyler. Söz konusu kişiler bunun üzerine onun başına silah dayayıp, kollarından tutup zorla arabaya bindirerek oradan uzaklaşırlar.
"Ertaş'ın kardeşi ve eşi aynı gün karakola gitti. Karakoldaki yetkililer aileye, böyle bir kişinin gözaltında bulunmadığını söyler. O dönem Karakol komutanı Hasan Atilla Uğur’du. Hüseyin Ertaş’ın cansız bedeni 13 Temmuz 1995 tarihinde Ceylanpınar’da bulunur.
"Dosyada gelişme kaydedilmedi"
"Hüseyin Ertaş, geçimini buğday pazarlayarak geçirdiği için orada bulunan çiftçiler tarafından tanınır ve ailesine haber verilir. Otopsisi, orada bulunan bir sağlık ocağında yapılır.
"Bedeni yakıldığı için başta ailesi tarafından tanınmaz. Ailesi tarafından teşhis edildikten sonra cansız bedeni köyüne getirilerek defnedilir. Aile, dönemin koşullarından kaynaklı hukuksal bir işlem gerçekleştiremez. 2006 yılında ise oğlu Muhittin Ertaş tarafından konuyla ilgili dava açmak için başvuruda bulunur.
"Hüseyin Ertaş’ın oğlu, babasının Hasan Atilla Uğur’un talimatıyla evden götürülüp öldürüldüğünü belirterek korucu İsmet Kandemir ve Abdurrahman Kurğa’dan şikâyetçi olur. Fakat Hüseyin Ertaş dosyasında bugüne kadar herhangi bir gelişme kaydedilmez."
Açıklama, oturma eyleminin ardından son buldu.
(RT)