Haberin Kürtçesi için tıklayın
Türkiye, Suriye sınırına asker sevketmesi ve Afrin Kanton’una topçu ateşi açmasıyla yeni bir kriz ortamı oluşturdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 Ocak’ta Elazığ’da başladığı sert açıklamaları 14 Ocak’ta Tokat ve Yozgat’ta sürdürdü.
Erdoğan bu konuşmalarında Afrin ve Münbiç'e askeri müdahalede bulunabileceğini söylüyordu. 14 Ocak günü yanıt ABD’den geldi. ABD liderliğindeki IŞİD Karşıtı Uluslararası Koalisyon Halkla İlişkiler Ofisi, 30 bin kişilik bir sınır koruma gücü kuracaklarını açıkladı.
15 Ocak günü Ankara’da bir açılış töreninde uslubunu daha da sertleştirdi ve “Tamam da biz Türkiye’yiz ya! Biz sıradan bir çadır devleti değiliz ya! Affedersin kıçı kirli bazıları, Suriye’de kalkıp bize tehdit sallıyor” dedi.
Bu gelişmelere Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eşbaşkanı İlham Ehmed'in Özgürlükçü Demokrasi gazetesine yazdığı yazıyla ve Halk Savunma Birlikleri (YPG) Sözcüsü Nuri Mehmud ANF'ye verdiği röportajla bugün yanıt verdi.
MSD: Türkiye kendisini bir tuzağın beklediğni biliyor
Ehmed yazısında Rusya’nın sessiz kalmasını Türkiye’nin operasyonuna destek verdiği şeklinde yorumluyor. Ehmed’e göre Türkiye açıklamalar ve top atışlarıyla Afrin’i savaş baskısı altında tutmayı amaçlıyor. Türkiye’nin Afrin’e giremeyeceğini şöyle açıklıyor:
“Türkiye bu şekilde Efrîn’e girebileceğini ve orada kalabileceğini düşünüyor. Ama aynı zamanda Efrîn’de onu büyük bir tuzağın beklediğini de biliyor. Efrîn’in kendisine mezar olacağından korkuyor. “or.
“İdlib savaşı uzayacaktır”
Ehmed, Türkiye ile Rusya’nın İdlib’in kontrolü üzerinden anlaştığını öne sürüyor:
“Eğer Rusya, bu hesapla İdlib’i rejimin kontrolüne koyacağını düşünüyorsa yanılacaktır. İdlib ne Halep’tir, ne Humus, ne de Hama’dır. İdlib, Türkiye sınırındadır. Silahlı güçlerin arkasındaki destek ve kaynak kesilmiyor. El Nusra, Türkiye işbirliği ile hareket ediyor. Türkiye, Suriye toprağına yerleşmesi için desteğini kesmiyor. Efrîn, Türkiye ile Rusya arasındaki İdlib’in karşılığı olmayacak. İstese de olmaz. Efrîn, işgale karşı direnecektir. İdlib savaşı da uzayacaktır.”
“ABD’nin Afrin’de gücü yok”
Ehmed’e göre Afrin’de ABD’den çok Rusya’nın gücü var:
“ABD, Türkiye’nin Efrîn’e yönelik saldırılarına karşı fazla sorumluluk hissetmiyor. Çünkü ABD’nin burada gücü yok. Rusya, burada daha fazla hakim. Acaba bu şekilde ABD kendini sorumluluktan kurtarabilir mi? Hayır. Çünkü Türkiye, NATO’nun üyesidir. NATO üyesi olan bir ülke izinsiz bir şekilde başka bir ülkenin toprağına giremez.
“Bu durum ABD’nin Efrîn’e yönelik saldırılara müdahale etmesi için daha fazla bir gerekçe oluşturuyor. Bu nasıl olacak? Bir yandan Kürtlere destek veriyor. Diğer yandan da Kürtlere yönelik saldırılara izin veriyor. Bu büyük bir çelişki.”
YPG: AKP İdlib'i kendisi için son şans olarak görüyor
Halk Savunma Birlikleri (YPG) Sözcüsü Nuri Mehmud de Suriye savaşının son haftalarda yeniden alevlendiği: İdlib ve Erdoğan'ın gündemine aldığı Efrin üzerinden Suriye merkezi hükümeti, Türkiye, Rusya arasında “pazarlık yapıldığını” söyledi.
Mehmud’a göre “AKP iktidarı İdlib'i kendisi için son bir şans olarak görüyor. Eğer İdlib ve Efrin üzerine ticaret, değiş tokuş yapabilirse böylece ayakta kalabileceğini hesaplıyor”.
Mehmud da Ehmed gibi Afrin’e yapılacak kara harekatının kolay olmayacağı konusunda uyarıda bulundu:
“Efrin öyle basit yaklaşılacak bir yer değil. Diğer yandan Efrin savunma anlamında kendisini oldukça iyi örgütlemiş. Türk ordusu bir hafta içerisinde Efrin'e gireceğini düşünüyorsa hayal görüyordur.”
"Kirli bir pazarlık yapılıyor"
Mehmud Afrin'e düzenlediği saldırılarını kınadı ve uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı.
“Uluslararası güçler, Erdoğan'ın Suriye'nin bütün kentlerinde, Kobanê, Humus, Hama ve bazı Türkiye kentlerinde yaşanan trajedileri Efrin'e da yaşatmaya çalıştığını görmelidir. Kirli bir pazarlık yapılıyor.”
"30 bin kişilik ordu yeni değil, zaten vardı"
30 bin kişilik bir ordu haberleri için ise bu askeri gücün zaten var olduğunu söyledi:
“Bu yeni bir durum değil. Ordu değil. Bu güç zaten vardı. Kuzey Suriye sınırları, Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ve YPG-YPJ güçleri tarafından zaten savunuluyor. Yeni yapılan bir şey değil, 6 yıldır kendimizi savunuyoruz. ABD ile birlikte DAİŞ'e karşı mücadelede ortak hareket ettik ve bu terör örgütü yok etti. DAİŞ'in yenilgisi ardından Suriye'nin istikrara kavuşturulması stratejisi üzerinden ortaklığımız devam ediyor.” (HK)