Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Yükseköğretim Kurulu’nun kuruluş yıldönümü için açıklama yayınladı.
Sendika, “Üniversitelerde Her Gün 6 Kasım, Her An Mücadele!” başlıklı açıklamasında “Artık, tek başına YÖK’ün kaldırılması yetersizdir. Onun bugüne kadar yerleştirdiği bu düzenin köklerinden sökülüp atılması gerekmektedir” dedi.
“Makbul görülmeyen’in kontrolü”
Açıklamadan öne çıkan ifadeler şöyle:
“ 34 yıllık bu süreçte değişmeyen en önemli amaç, iktidarı ellerinde tutanlar tarafından ‘makbul görülmeyen’ her ne varsa bunların kontrol altına alınması, yasaklanması ya da toplumda karşılık bulmasının engellenmesidir.
“Üniversiteler arasındaki nitelik farkı, bilim emekçilerine dayatılan güvencesiz bir çalışma ortamı, piyasa koşullarına teslim olmuş bir eğitim ve araştırma faaliyeti düzeni ile rektörler ve etraflarındakilerin diktatör özentisi hal ve tavırları karşımıza çıkmaktadır.”
“Güvencesizlik, soruşturmalar, işten atılma tehditleri…”
Eğitim Sen, akademideki sorunlara dikkat çekti:
* Sermaye çevrelerine kar getirisi olan, hükümetin siyasi çıkarlarına hizmet eden bilimsel çalışmalar dışında kalan akademik faaliyetlere ambargo konulurken,
* Araştırma görevlileri işten atılma tehditleriyle karşı karşıyayken,
* Taşeronlaşma hızla yaygınlaşırken,
* İdari ve teknik personelin en temel talepleri yok sayılırken,
* Aklın ve mantığın sınırlarını zorlayan hukuksuz, haksız, keyfi disiplin soruşturmaları, cezalar, sürgünler “olağanlaştırılmışken”,
* Eleştirel düşünce ve ifade özgürlüğü can çekişirken,
* Üniversitenin üniversite olmaktan çıkarıldığı, öğrencilerine sadece diploma veren kurumlara indirgendiğini görmek zor değildir.
“Her gün mücadele”
Sendika, “Üniversitelerin yeniden özgürlüğüne kavuşabilmelerinin ve insan, toplum, doğa yararına faaliyet gösterebilmelerinin yolu, tam da bugüne kadar uygulanan politikaların terk edilmesiyle mümkün olabileceğini” söyledi.
“Kamusal finansman, kurumsal özerklik, iş güvencesi, akademik özgürlükler ve üniversite bileşenlerinin yönetim ve denetim mekanizmalarında yer aldığı eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik özyönetim ilkeleri garanti altına alınmadan böylesi bir kopuşun sağlanamayacağı da unutulmamalı.
“Bizim için her gün bu rantçı, eşitlikten uzak, ayrımcı, baskıcı ve yasakçı düzene karşı mücadele günüdür. Bu düzeni yılın bir gününde, onu da tarihselliğinden kopararak ve gerçekliğinden uzaklaştırarak hatırlayanlara en güzel cevabı kamusal, parasız ve nitelikli öğrenim hakkını, akademik özgürlükleri, iş güvencesini, eleştirel ve özgür bilim üretmeyi bir an olsun savunmaktan vazgeçmeyenler vermektedir.
“Bizler de tüm üniversite bileşenlerinin sorunlarına çözüm üretmek, üniversitelerimizi her türlü ayrımcılığın ve eşitsizliğin ortadan kalktığı, insan, toplum ve doğa yararına faaliyet yürüten kurumlara dönüştürmek için tüm gücümüzü seferber etmeye devam edeceğiz.” (BK)