DW Türkçe'nin "Kafkasya’dan Türkiye’ye Çerkeslerin hikayesi | Dünyada en fazla Çerkes Türkiye'de yaşıyor” başlıklı video haberi yeni bir tartışmaya zemin hazırladı.
Haberde Çerkes araştırmacı yazar Fahri Huvaj'ın "Dünyada en fazla Çerkes nüfusu Türkiye'dedir ve maalesef en büyük asimilasyon da" şeklindeki ifadesine iktidar çevresi tepki gösterirken diasporadaki Çerkeslerin en büyük çatı örgütü olan Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) Huvaj’a destek verdi.
‘Çerkes Forumu’ adlı bir sosyal medya hesabının Türkiye milliyetçiliği yapması ve bazı haber sitelerinin DW Türkçe'yi bölücülük yapmakla suçlaması üzerine tartışma daha da büyüdü.
Videoya karşılık ilk olarak ‘Çerkes Forumu’ndan "Çerkes Forumu ve Türkiye'deki Çerkesler olarak Alman DW kanalının Türkiye aleyhine iddialarını asla kabul etmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli birlik ve beraberliği aleyhine tüm oluşumların karşısındayız. Biz Çerkesiz, bizden hain çıkmaz" açıklaması geldi.
Tüm Kamuoyunun Dikkatine !
— Çerkes Forumu (@cerkesforumu) November 28, 2021
Çerkes Forumu ve Türkiye'deki Çerkesler olarak Alman DW kanalının Türkiye aleyhine iddialarını asla kabul etmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli birlik ve beraberliği aleyhine tüm oluşumların karşısındayız.
Biz Çerkesiz
Bizden Hain Çıkmaz https://t.co/HfjQObtVD5
İlk tepki Cumhurbaşkanlığı ve AKP’den
Ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Çerkes Forumu’nun paylaşımını alıntılayarak “Çerkes kardeşlerimiz bu hain ve manipülatif habere en güzel cevabı verdiler. DW Türkçe ve şürekası dahil herkes bilsin ki Türkiye’de kardeş kavgası ve çatışma çıkartmak isteyenlere asla geçit vermeyeceğiz. Birlik ve beraberliğimiz onların en büyük korkusu olsun” dedi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise yine aynı gönderiyi alıntılayarak “Çerkes kardeşlerimiz Alman DW kanalının mesnetsiz iddialarını reddettiler. Sözde haber adı altında ifade edilen provokatif iddiaları ‘Türkiye aleyhine iddialar’ olarak nitelendirerek gereken cevabı verdiler” diye yazdı.
AKP MKYK Üyesi ve Manisa Milletvekili Murat Baybatur da habere tepki gösterek "Bu beşinci kol faaliyetleri bizim bildiğimiz, alışık olduğumuz, ülkemize yönelik her zaman yapılan faaliyetlerdir. Ama biz Çerkesler buna prim vermeyiz, pabuç da bırakmayız. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin şemsiyesi ve ay yıldızlı bayrağın altında yaşamaktan dolayı son derece mesut ve bahtiyarız" dedi.
Baybatur, kendisinin de Çerkes olduğunu belirterek "Çerkesler bu devletin kurucu unsurlarındandır. Bunda endişe ve tereddüdümüz yoktur. Bugün Kayseri'de ve Düzce'deki üniversitelerde Çerkesce dil eğitimi verilmektedir. İlkokullarda seçmeli ders olarak vardır. Bu hangi asimilasyondur. Buradaki hedef farklıdır. Bugün Türkiye'de 5 milyona yakın Kafkas kökenli Çerkes yaşamaktadır. Hiçbir şekilde biz asimilasyona uğramış değiliz. Bu beşinci kol faaliyetleri bizim bildiğimiz, alışık olduğumuz, ülkemize yönelik her zaman yapılan faaliyetlerdir. Ama biz Çerkesler buna prim vermeyiz pabuç da bırakmayız. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin şemsiyesi ve ay yıldızlı Türk bayrağının altında yaşamaktan dolayı son derece mesut ve bahtiyarız. İnşallah ülkemizi büyüterek ekonomisinden tüm alanlara kadar bu ülkede müreffeh bir şekilde yaşamaya devam edeceğiz" dedi.
KAFFED: Asimilasyon yaşadık
Yaşanan tartışmalar üzerine KAFFED yazılı bir açıklama yaptı. Açıklama Pazar günkü Genel Kurulda KAFFED Genel Başkanı seçilen Ümit Dinçer’in imzasıyla yayınlandı.
Kafkasya'dan Osmanlı topraklarına yaşanan sürgünün tarihi arka planı hakkında da bilgi verilen açıklamada, Türkiye'de yaşayan Çerkesler arasında asimilasyonun yaygın olduğu ve bunun nedenlerinden birinin de geçmişte uygulanan kimi politikalar olduğu vurgulandı.
Açıklama şöyle:
Çerkesler, Rus Çarlığının anavatanımızı işgaliyle başlayarak 100 yılı aşkın bir süre devam eden ve 1864 yılında bittiği kabul edilen Kafkas – Rus savaşları neticesinde uğradıkları soykırım sonucunda, tarihi kayıtlara göre yaklaşık 1,5 milyon insan vatanlarından sürgün edilmişlerdir. Halkın kahir ekseriyeti o dönem Osmanlı İmparatorluğu toprakları olan Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu gibi çok geniş bir coğrafyaya Osmanlı İmparatorluğunun iç güvenlik kaygıları doğrultusunda devletin etnik, dini ve mezhepsel kriterlerle belirlediği ihtiyaçlara göre belirlenen yerleşim yerlerinde dağınık ve birbirinden kopuk olarak iskân edilmişlerdir. Savrulan halk, özellikle Balkanlara yerleştirilenler başta olmak üzere, buralarda zaman zaman ikinci kez yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmıştır.
Osmanlı imparatorluğunun yıkılışı ve kurtuluş savaşının ardından Çerkeslerin çok büyük kısmı Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında kaldılar ve burayı yurt bellediler, her türlü yurttaşlık ödevlerini yerine getirdiler.
Ancak bu süreçte ayrı bir halk olarak anadillerini, kültürel kimliklerini korumak, geliştirmek için gereken şartların sağlanmaması ve bazı engellemeler sebebiyle bugün 4-7 milyon arasında Çerkesin yaşadığı Türkiye’de Çerkeslerin bir asimilasyon olgusunu yaşadıkları doğrudur. Anavatanlarındaki nüfus ile Türkiye’de yaşayan nüfus karşılaştırıldığında en fazla asimilasyon Türkiye Çerkeslerini etkilemiştir. Kuşkusuz bu süreç tek faktörlü değildir. Dağınık yerleşimlerden kaynaklı dezavantajlar ve yaşadıkları bölgelerde hakim kültürün etkisi ile dillerini, kültürlerini kaybettiler. Bugün de globalleşme ve modernite kaynaklı bir asimilasyon süreci halen devam ediyor.
Öte yandan ulus devletin inşasında tekçi anlayışın da etkisiyle yer yer özellikle anadilinin kullanımı konusunda 'Vatandaş Türkçe konuş' kampanyası gibi kimi uygulamalar, dil ve kültürel unsurların kamusal alana girememesi gibi güçlükler, Çerkes Ethem üzerinden Çerkes kimliği üzerine yüklenen ihanet kavramının olumsuz ve zorlayıcı etkileri, 1923 Güney Marmara köylerinin tehcir edilmesi gibi unsurlar asimilasyonu kolaylaştırmıştır. Bir halkın, dili, kültürü ve kimliğinin doğal asimilasyon sürecini engellemek noktasında önlem almayarak, alan açmayarak süreci izlemek de oluşan sonuca katkıda bulunmaktır. Bu kadar nüfusa karşın Çerkesçe dilinin “Tehlike altındaki diller” kategorisinde olması sebep her ne olursa olsun asimilasyonun doğal sonucudur.
Bu açıklamanın ardından da bazı gazeteler KAFFED’i hedef aldı. Aydınlık “AB'den fonlanan KAFFED'den fitne girişimi” başlığını atarak KAFFED’i bölücülükle suçladı. Bazı haber siteleri de Türkiye'de yayın yapan yurtdışı merkezli yayın kuruluşlarının kapatılması yönünde çağrılar yaptı. (HA)