Hrant Dink cinayeti davasının müdahil avukatları Fethiye Çetin ve Deniz Tuna, Dink Cinayeti'nin üzerinden üç yıl geçtiğini anımsatarak, bugüne kadar yürütülen inceleme ve soruşturmalarla suikastın aydınlatılamayacağını açıkladı.
Avukatlar, 19 Ocak 2007'de işlenen cinayetin öncesi ve sonrasındaki sürecin bir bütün olarak ele alınarak, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ana davada birleştirilmesi gerektiğini yineledi.
AMüdahil avukatlar, Hrant Dink'in öldürüleceğini bilmelerine rağmen korunmaması yönündeki "kararlılığın" ve Dink'in katil zanlılarına kahraman muamelesi yapılmasının temel veriler oluşturduğuna işaret ettiler.
Tüm deliller değerlendirilmeli, parçalar birleştirilmeli
* Gelinen noktada, MİT, Jandarma ve Emniyetin Dink'in öldürülmesi olayındaki sorumluluklarıyla işbirliği ve koordinasyon sağlama konusundaki kusurları, birbirlerinden bilgi ve belge sakladıkları ve kendilerini kurtarmak için birbirlerini suçladıkları bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Birbirleriyle kavgalı bu üç kurumun aralarındaki çatışmaya rağmen iki konuda uyum içinde olmaları ve birlikte hareket etmeleri dikkat çekiciydi.
* Bu son derece profesyonel örgütlü yapının ortaya çıkarılabilmesi için olayı temsil eden tüm delillerin toplanması, bütünü temsil etme ihtimali olan tüm parçaların birleştirilmesi, örgütü deşifre edecek tüm ipuçlarının değerlendirilmesi, etkin ve etkili soruşturma açısından da zorunludur.
Cinayeti kolaylaştıranlar nerede?
* Cinayetin tetikçileri ile cinayetin hazırlık sürecinde Dink'i açık hedef haline getirenlerin; onu toplumda yalnızlaştıranların; bu planın medyadaki ayaklarının, yargı mensuplarının bu kampanyada durdukları yerin, yine bu süreçte, görevlerini yapmayarak cinayeti kolaylaştıranların birlikte ele alınıp değerlendirilmesi, suç oluşturan eylemdeki rollerinin ve örgütle ilişkilerinin araştırılması gerekir.
* Belli bir plan dahilinde hareket eden ve sürece yayılan eylemleriyle cinayeti adım adım gerçekleştiren örgütün ancak tüm eylemleri mercek altına alınarak tespit edilebilir.
* Ortaya çıkan deliller ışığında, Dink'in öldürülmesine giden yoldaki taşların, Dink'i açık hedef konumuna getirenler ile cinayeti önlemekle görevli güvenlik güçleri tarafından döşendiği, tetikçi sanıkların da bu yolda ilerlemek suretiyle Dink'i katlettiklerini söylemek hiç de yanlış ve abartılmış bir ifade olmayacaktır.
Genelkurmay, hükümet, medya, siyasiler...
* Genelkurmay Başkanlığı'ndan yargısal makamlara, hükümet sözcülerinden güvenlik birimlerine, medyadan paramiliter güçlere, tüm resmi/siyasi aktörlerin Dink'in öldürülmesinde, cinayetin önlenmemesinde, gerçek faillerin ortaya çıkarılmamasında sorumluluğu vardır.
* Soruşturma safhasından başlayarak yargılamanın bütün aşamalarında bu cinayete ilişkin tüm dava ve soruşturmaların tek elden yürütülmesi gerektiğini, parçalara ayrılarak bütünlüğünden koparılan dava ve soruşturmalarla maddi gerçeğe ulaşmanın imkansızlığını dile getirdik. Mahkemeler nezdinde yaptığımız birleştirme talepleri de ne yazık ki her seferinde reddedildi.
* Trabzon Emniyet, Trabzon Jandarma ve İstanbul Emniyet görevlileri hakkında İstanbul Başsavcılığı nezdinde yaptığımız suç duyuruları ile ilgili olarak görevsizlik kararları verildi ve görevli olduğu iddia edilen yerlere gönderilen soruşturmalar takipsizlikle sonuçlandı.
* Bütün bu gelişmeler ışığında; açıkça ve net olarak varılan sonuç şudur: Bugüne kadar izlenen yöntemle bu cinayet aydınlatılamaz. (EÖ)