Haberin İngilizcesi için tıklayın
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevinden Yeni Özgür Politika’dan Yavuz Özcan’ın sorularını yanıtladı.
Güncel siyasete dair değerlendirmelerde bulunan Demirtaş, HDP’ye yönelik eleştirilere, Türkiye’nin başlattığı askeri harekata ve dış politikaya dair görüşlerini anlattı.
Cezaevindeki durumunu da “Tek adamın dizinin dibinde yaşayanlardan daha özgürüz” diye niteledi.
4 Kasım 2016’dan bu yana hapishanede olan ve AİHM’in hakkında verdiği “serbest bırakılmalı ve tutuksuz yargılanmalı” kararına rağmen tahliye edilmeyen Demirtaş, şu anda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin verdiği onama kararıyla hükümlü.
Demirtaş, avukatları aracılığıyla yaptığı yazılı söyleşide şu ifadeleri kullandı:
“O sandık er geç halkın önüne gelecek”
“HDP’yi sokağa çıkarmamak hatta parti binasından bile çıkarmamak, görünür kılmamak için vahşice saldırıp hukuksuzca engelliyorlar. Milletvekillerimiz ve parti yöneticilerimiz ağır fiziki saldırılara maruz kalıyorlar. Gençler, kadınlar hatta anneler her gün tutuklanıyorlar, darp ediliyorlar.
“Ancak bence bu dönemde kitlesel demokratik planlamalar engelleniyor diye vazgeçmemek lazım. Kitlenin öncüye ulaşması, öncüyle buluşması engelleniyorsa öncünün kitleye gitmesi lazım.
“Bir yandan da seçim ve sandık birimlerini her daim eğitimli, hazır ve örgütlü tutmakta fayda var. O sandık er geç halkın önüne gelecek nasılsa.”
“Savaş, AKP’yi kurtarmamıştır”
“AKP yönetimi ve liderliği savaş politikası olmadan bir ay bile iktidarda kalamayacağını iyi biliyor. Dolaysıyla savaş, AKP’nin varlık nedenidir. Ancak savaş, iki tarafı keskin bir bıçak gibidir. Eğer sonuç alamazsanız döner sizi keser.
“AKP şu anda içeride dışarıda derin bir yalnızlığı ve çöküşü yaşıyor. Bu haksız savaşı hiç kimseye anlatamıyor, anlatamaz.
“Göreceksiniz, birkaç haftaya kalmaz, içeride de AKP’ye karşı yoğun ve geniş eleştiriler başlayacaktır. Yani savaş AKP’yi kurtarmamıştır. Suriye ve Rojava’da yeni denklemlerin oluşmasına yol açmış, bunu tetiklemiş ama Türkiye’ye kazandırmamıştır. TSK’nın Suriye’den bizzat Ruslar ve Amerikalılarca çıkarılacağını söyleyebiliriz.”
“Özeleştiri sorumluluğu muhalefettedir”
“Bu dönemlerde Kürtlerde yaşanan duygusal kopuş, aşırı milliyetçi savrulmalara yol açarsa bunun kimseye yararı olmaz. Evet Kürtler öfkeli ve haklı olarak kırılmış, yaralanmışlardır. Bu yaraları sarmanın yolu her zaman duyguyla hareket etmek değildir. Yeri geldiğinde aklımızı öne çıkararak kararlar almak zorundayız.
“Ancak hiç kimse bugünleri de unutmayacaktır elbette. Günü geldiğinde kimse bağrına taş falan basmayacaktır, o bir kere olur. Barış isteyen halka özeleştiri sorumluluğu, savaşın arkasında hizalanan muhalefettedir.
“Onların yerinde olsam Kürt halkını hafife almazdım. Bugünden başlayarak kendimi affettirmek için pratikte ikna edici adımlar atardım. Yoksa yarın geç kalınmış olabilir. Kürtler kimsenin marabası, kuyruğu ya da payandası değildir. Bu savaşa koşulsuz destek sunanlar halka özeleştiri borçludurlar. Kürtlere sadece savaşı ve ölümü reva görenleri, Kürtler de günü geldiğinde tanımazlar.
“Dünyanın bütün güçleriyle görüşmeyi ve müzakere etmeyi meşru sayıp sıra Kürtlerle diyaloğa gelince “Teröristlerle görüşme yapılmaz” diyen iktidarı da muhalefeti de Kürtler hatırlayacaktır. Kürt siyaseti de ittifak politikasını sürdürecekse halkın bu hassasiyetini dikkate almalıdır. Bu kırılma giderilmeden mesafe kat edilemez diye düşünüyorum.” (AS)
* Söyleşinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.