HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “4 Kasım darbesinin” 4’üncü yılında tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan'ın sorularını yanıtladı.
Demirtaş, “Herkes bilmeli ki içeride ve dışarıda öyle büyük direneceğiz ki, bu siyasi kumpas operasyonları HDP’yi değil, AKP-MHP iktidarını tasfiye edip tarihin çöplüğüne gönderecektir. Burada HDP kadar diğer muhalefet partilerine de büyük sorumluluk düşüyor. Tüm muhalefet partilileri, HDP ile daha fazla yan yana durmalı ve dayanışmayı büyütmelidir” dedi.
“Muhalefete büyük sorumluluk düşüyor”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) başvurunuza dair verdiği karar sonrası yeniden hakkınızda tutuklama kararı verilmesine gerekçe gösterilen "Kobanê" operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizlere, HDP’lilere yönelik operasyonların tek birinin bile hukuki dayanağı yoktur. Altı yıl sonra gerçekleşen ve HDP’nin eski MYK’si ile birlikte başka siyasetçi arkadaşlarımızı da kapsayan siyasi tutuklamalar tamamen kumpastır, yasa dışıdır ve siyasi amaçlıdır. Hedef, HDP’yi tasfiye ederek AKP-MHP iktidarını kalıcı hale getirmektir. HDP’yi kriminalize edip, meşruiyetini tartışma haline getirerek, olası ittifakların dışında tutmaya çalışıyorlar.
Ancak Sayın Pervin Buldan ve Sayın Mithat Sancar eşbaşkanlarımızın öncülüğünde, tüm parti yönetimimiz kararlılık göstererek ve dik durarak, daha en baştan bu siyasi operasyonu önemli ölçüde boşa çıkarmıştır. Hapishanelerde rehin tutulan arkadaşlarımız da aynı kararlılık ve dik duruşla bu direnişe katkı sunacaklardır.
Herkes bilmeli ki içeride ve dışarıda öyle büyük direneceğiz ki, bu siyasi kumpas operasyonları HDP’yi değil, AKP-MHP iktidarını tasfiye edip tarihin çöplüğüne gönderecektir. Burada HDP kadar diğer muhalefet partilerine de büyük sorumluluk düşüyor. Tüm muhalefet partilileri, HDP ile daha fazla yan yana durmalı ve dayanışmayı büyütmelidir.
"Tek suçumuz yok"
Bugün bu operasyonun temelinde ne yatıyor? Türkiye’nin Ortadoğu politikaları açısından nasıl okuyorsunuz?
DAİŞ’in gerileme ve çöküş sürecini başlatan olgu Kobanê direnişi ve zaferidir. AKP’yi en çok üzen şey de DAİŞ’in Ortadoğu’da yenilmiş olmasıdır. Suriye ve Irak başta olmak üzere, vekâlet savaşlarının önemli ölçüde gerilemesiyle birlikte radikal unsurlara yatırım yapan AKP ve benzeri güçler, Ortadoğu’da stratejik bir yenilgiye uğramışlardır.
Yani DAİŞ yenilince AKP de yenilmiştir. Bu tespiti sadece ben yapmıyorum, bütün ciddi siyasi analistler bu konuda hem fikir. AKP’nin Kobanê konusundaki bir türlü dinmeyen öfkesinin asıl nedeni budur ve o günden beri de Kobanê bahanesiyle HDP’den ve Kürtlerden intikam almaya çalışıyorlar. Dolayısıyla Kobanê tutuklamalarının hiçbir hukuki ya da yasal dayanağı yoktur.
Kobanê sürecinde bizim işlediğimiz tek bir suç bile yoktur. Aksine, bize karşı işlenmiş binlerce ciddi suç var. Tabii ki asıl suçlular ve tüm gerçekler AKP sonrası dönemde ortaya çıkacaktır. Biz bunun için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. İster siyasetçi ister yargı ve medya mensupları olsunlar, bizleri kumpaslarla, sahte delillerle hapse yollayanları, sanık sandalyesine oturtmak için siyasi ve hukuki mücadelemiz sürecektir.
6-8 Ekim 2014’te saldırıya uğrayan biziz, katledilen biziz, mağdur olan biziz. Bunu herkes, her yerde, bıkmadan ve usanmadan, binlerce defa tekrar etmelidir. Milletvekillerimiz, istisnasız her gün bu konuyu Meclis’te dile getirmelidir. Çünkü AKP, elindeki medya gücüyle altı yıldır yürüttüğü algı operasyonlarıyla kendi işlediği suçları bize yıkmaya çalışıyor. Bizim de buna karşı gerçekleri her gün yüzlerce defa haykırmamız gerekiyor.
“Kobanê sürecini hükümet okuyamadı”
Kobanê sürecinde dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile temas halindeydiniz. “Davutoğlu ile yaptığım 12 dakikalık telefon görüşmesinde, gelişmeleri ve bizim tavrımızı kendisine aktardım. Ne dediğini, arzu ederse ve hatırlıyorsa kendisi açıklar” dediniz. 12 dakikalık görüşmeniz merak konusu ve Davutoğlu sessizliğini koruyor. Siz bu konuya daha fazla açıklık getirir misiniz?
Ben Sayın Davutoğlu ile telefonda neler konuştuğumu defalarca açıkladım zaten. Sayın Davutoğlu, 1 Ekim’de (2014) Başbakanlıkta yaptığımız görüşmede, Kobanê’ye insani yardım için koridor açılacağını, Türkiye’nin DAİŞ’e karşı tüm gücüyle Kürtlerin yanında olacağını, ancak Türkiye’nin de Suriye Kürtlerinden beklentileri olduğunu ifade etmişti.
Biz bu yaklaşımı genel olarak olumlu görmüştük. İşte 6 Ekim akşamı, Sayın Davutoğlu’na telefonda, beş gün önce verdiği sözleri hatırlatıp, Kobanê’de durumun kritik bir noktaya geldiğini, ertesi güne kadar Kobanê düşerse artık Türkiye’nin yardımının da bir anlam ifade etmeyebileceğini, ne yapılacaksa o akşam yapılmasının elzem olduğunu belirttim. Kendisi de özetle, durumu ciddiyetle ele alıp değerlendireceğini belirtti.
Biz ABD’nin veya Rusya’nın değil, Türkiye’nin Suriye Kürtlerine yardım etmesini çok önemsiyor, anlamlı buluyorduk. Eğer bu başarılmış olsaydı bugün çok farklı bir Ortadoğu ve çok daha güçlü bir Türkiye gerçeği olacaktı. Maalesef bu konuda hükümet 100 yıllık anti Kürt politikasının değiştiremedi. Tarihi bir fırsat kaçırıldı ve bugün görüyoruz ki, ABD ve Rusya çok daha güçlü bir şekilde gelip bölgeye yerleştiler. Kobanê sürecini okuyamamanın hükümet açısından doğurduğu sonuçları görüyor ve yaşıyoruz şu anda.
“Haklar gasp edilerek sözde tedbirler alınmış durumda”
Cezaevleri de salgında en riskli alanlardan biri. Bulunduğunuz cezaevinde önlemler ne durumda? Salgına karşı neler yapıyorsunuz?
Cezaevlerinde aile ve avukat görüşleri ile sosyal faaliyetlere ciddi ölçüde sınırlama getirilerek ve mahkûmların hakları gasp edilerek, sözde tedbirler alınmış durumda.
Ciddi bir tedbir söz konusu değil. Vücut direncinin artması için yemek kalitesi artırılıp, ücretsiz taze sebze ve meyve dağıtılmalıyken, bırakın bunu, tıpkı dışarıdaki gibi cezaevi kantininde sürekli fahiş fiyat artışları oluyor. Bu durumdan da en çok yoksul mahkumlar olumsuz etkileniyor, ki bu da mahkumların neredeyse tamamıdır. Ve tutsaklar hastalık riskiyle karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Yani özetle tutsaklar içeride, halk dışarıda Allah’a emanet yaşıyor.
Tüm halkımız da dışarıda kendi sağlığına dikkat etmeli, salgına karşı kendini korumalıdır. Herkese selamlarımızı, sevgilerimizi, özlemlerimizi iletiyoruz. (EMK)