HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş tutuklu ve hapiste…
Bir masa, bir sandalye, bir bardak çay, elinde kalem, masasında kâğıtlar, yüzüne yansımış yüreğinin gülümsemesiyle ve sıralı kitaplarıyla çok sakin, çok huzurlu; hapis yatıyor...
Hapishanelere sığmıyor, nedense herkes onu hapis zannediyor… Onu hapiste tutan zihniyet hapislere sığmayan hayatların gücünden ve onurlarıyla yatmalarından korkuyor.
Bir siyasi partinin Cumhurbaşkanı adayı hapiste… Dışarıdakiler ve seçme hakkını kullanacaklar böyle hapisliklerden huzurlu musunuz? Bu seçimler, özgürlüklerinden yoksun bırakılmış insanların varlıkları ve çoklukları yüzünden içinize siniyor mu?
Çoğalan hapishane inşaatları üzerine kurulu ekonomik düzen ve siyasal işler tıkırında mı?
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016’da tutuklandı. Daha önce dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM'ye gönderilen 31 fezlekenin toplamından oluşan “terör örgütü kurma, yönetme, örgüt propagandası yapma, suç ve suçluyu övme” suçlamalarından dolayı Diyarbakır’da hakkında açılan ceza davası güvenlik nedeniyle Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesine nakledilmişti.
İlk duruşma 7 Aralık 2017’de yapıldı. Katılmadı. İkinci duruşma 14/15/16 Şubat ve üçüncü duruşma 11/12/13 Nisan 2018 tarihlerinde yapıldı. Hakkındaki 9 fezlekeye karşı savunmasını tamamlayabildi ve savunmasına devam etmek üzere duruşma 18 Temmuz 2018’e bırakıldı, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
HDP web sayfasında yayımlanmış olan savunmasında Selahattin Demirtaş’ın 13 Nisan 2018 günü Mahkeme heyetine şunları söylediğini okuyoruz: “…Peki binlerce insanın katliamından sorumlu olanlar, lüks içerinde yaşayıp bütün devleti ele geçirip, kudretli iktidarların keyfini sürseler bile, benim F tipi hücrede duyduğum huzuru duyabilirler mi, duyamazlar. Ben çok huzurluyum. En lüks saraydan bile daha huzurlu bir şekilde, Edirne’de F tipi hücremde yatıyorum, yatmaya da devam edeceğim. Ne mahkemenizden bir adalet beklentim var, ne adaletin gerçekleşeceğine dair bir inancım var, ne de bu dosyada en küçük bir adil yargılama yapılacağına dair inancım var. Yok.
Soruşturma başladığından beri belli, devam ederken belli. Heyetiniz de dahil olmak üzereverdiği ara kararlarda benim siyasetçi kimliğimi, dört yıllığına seçilmiş olup 15 ayımı milletvekilliğinden uzak, bir hücrede geçirmiş olmamı değerlendirmeye bile tabi tutmuyorsunuz. Ara kararınızda, CMK’nın bilmem hangi maddesini dayanak gösterip, “tutukluluğunun devamına” diyorsunuz, yani adil yargılama yapılmayacağı başından beri belli, sonuna kadar da öyle gidecek. Aslında ben burada bu suçlamalara savunma yapmak için gelmiyorum. Suçları teşhir etmeye geliyorum. Bana karşı ve halkımıza karşı işlenen suçları, siyasetin suçlarını, yargının işlediği suçları tarihe not düşmek istiyorum.”
Bu savunmadan beş gün sonra 18 Nisan 2018’de erken seçim kararı alındı. 24 Haziran 2018’de yapılacak Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde Selahattin Demirtaş HDP tarafından Cumhurbaşkanlığına aday gösterildi.
19. Ağır Ceza Mahkemesi 4 Mayıs 2018 tarihli kararı ile “tutukluluk halinin devamına” karar verdi. Sekiz gün sonra HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı adayı olduğu Yüksek Seçim Kurulunun 12 Mayıs 2018 tarih ve 472 sayılı kararı ile kesinleşti.
Bunun üzerine hapisteki Cumhurbaşkanı adayının diğer adaylar gibi eşitler arasında eşit olabilmesi, siyasal faaliyete diğer adaylarla birlikte eşit olarak katılabilmesi, seçim propagandasını “serbest” olarak yapabilmesi için 15 Mayıs 2018’de avukatları, tutukluluk halinin ayrıca bu nedenle de kaldırılmasını ve tahliyesini talep ettiler.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi "Sanık Selahattin Demirtaş'ın üzerine atılı suçları işlediği iddiasına yönelik olay tutanakları, değerlendirme ve tespit tutanakları, dijital verilere ilişkin çözüm tutanakları, görüntü ve çözüm tutanakları, teknik araçlarla izleme ve dinleme çözüm tutanakları ile tanık beyanına dayanan kuvvetli suç şüphesinin varlığı, iddianamedeki sevk maddelerine göre suçların 5271 Sayılı CMK'nın 100/3-a maddesinde tutuklama nedeni olarak öngörülen katalog suçlardan olması, sanığa isnat edilen ve kovuşturma konusu suçların yasada öngörülen alt ve üst sınırlar arasındaki ceza miktarı ile sanığın adli makamlar huzuruna kendiliğinden gitmeyeceğini belirtmesi ve savunmasının da tamamlanmamış olması karşısında tutuklama tedbirinde ölçülülük bulunması ve adli kontrol hükümlerinin de yetersiz kalacağı kanaatiyle tahliye talebinin reddi ve sanığın tutukluluk halinin devamına" karar verdi (2017/189 Esas, 21.05.2018 tarihli karar). Yapılan itirazı 20. Ağır Ceza Mahkemesi reddetti. Sıra Anayasa Mahkemesinin…
Bu karara Mahkemenin üyesi yargıç Cengiz Aydıner katılmadı.
Karşı oy gerekçesini Anayasaya, AYM ve AİHM kararlarına dayanarak açıkladı. Tutukluluk halinin devamına dair kararın Anayasaya dayandırılmadan verilmiş olmasını hukuka aykırı gördü. Çünkü “seçme, seçilme ve siyasal faaliyet hakkı” Anayasa ile korunmaktadır ve hayati bir öneme sahiptir. Anayasanın 67 inci maddesi seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını güvence altına almaktadır. Seçimler ve siyasi haklar Anayasanın 2. Maddesinde ifadesini bulan demokratik devletin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi haklar, seçimlerde oy kullanma, aday olma ve seçilme haklarının yanında siyasi faaliyette bulunma haklarını da kapsar. Bu hakka yapılan müdahale ayrıca seçme hakkını kullanan seçmenlerin iradelerine müdahale anlamına gelir, gelebilir. Karar gerekçesi sadece CMK olmamalıydı.
AYM kararına göre; “Bu çerçevede mahkemelerin milletvekili seçilen kişilerin tutukluluğunun devamına karar verirken hem kişi hürriyeti ve güvenliği hakkında hem de seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının kullanımından kaynaklanan yarardan çok daha ağır basan korunacak bir yararın varlığını somut olgulara dayanarak göstermesi gerekir” (Bakınız. Karşı oy gerekçesi ve bu karşı oyda alıntı yapılan AYM B.B kararı. B. No: 2012/1272, 4.12.2013). O halde tutukluluğun devamı hakkındaki kararda; Selahattin Demirtaş’ın seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkından daha üstün kabul edilmesi mümkün bir kamu yararı ile ölçülü bir denge kurulamadığını ve gösterilemediğini kabul etmek gerekmektedir.
Üye yargıç, Mahkeme kararının kişiselleştirilmediği kanaatinde…Kanaatini “tutuklamanın devamına karar verilirken, davanın genel durumu yanında, tahliyesini talep eden kişinin özel durumunun dikkate alınması ve bu anlamda tutukluluk gerekçelerinin kişiselleştirilmesi bir zorunluluktur. Başvurucunun tahliye taleplerini inceleyen mahkemeler, bu talepleri reddederken gerekçelerini yeterince kişiselleştirmemiş, aynı zamanda milletvekili seçilmiş olan başvurucunun kaçacağına ya da delilleri karartacağına dair inandırıcı somut olgular ortaya koyamamıştır” gerekçesinde açıklanan AYM kararına dayandırıyor (Bkz, anılan AYM kararı §116). Karşı oy; tutuklamanın devamı kararının özünde siyasi faaliyette bulunma hak ve özgürlüğüne getirilen bir sınırlandırma ve müdahale olduğunu göstermektedir.
Çoğulcu demokratik rejimlerin vazgeçilmez unsurları olarak kabul edilen siyasi partiler, milli iradenin oluşumu, anayasal rejimin işleyişi, siyasal düzenin varlığı için belirleyici rol oynayan kuruluşlardır. Anayasaya göre seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı güvence altına alınmış olan Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın bu hakkının güvencesi de diğer Cumhurbaşkanı adaylarının teminatı olan aynı Anayasadır. Aynı Anayasadan yararlanma hakkı eşitler arasında eşitsizlik ve aynı hukuki rejim demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olan siyasi partiler arasında eşitsizlik yaratamaz.
Bir siyasi parti olarak HDP seçimlerde tıpkı diğer siyasi partiler gibidir. Bu siyasi partinin Cumhurbaşkanı adayını “etkisizleştirmeye” neden olabilecek sonuçların tümü “serbest seçim hakkını” ihlal eder. Demokrasinin en önemli ilkelerinden biri olan seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının korunması, hukukun üstünlüğüne dayanan etkili ve anlamlı bir demokrasinin temellerinin kurulması ve sürdürülmesi için hayati öneme sahiptir. Eğer bir hak ihlali doğarsa, yargı yoluyla kaldırılmalıdır. Özgürlükler esas, sınırlandırma istisnadır.
Daha erken seçim kararının açıklanmasından beş gün önce HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın 13 Nisan 2018 tarihli celsede 19. Ağır Ceza Mahkemesi önündeki savunmasındaki sözleriyle bitirelim: “Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimini belirleyecek olan biziz. Kilit biziz, anahtarı biziz. Siyasi yasaklı olsam da biziz, olmasam da biziz. Kilit bizim elimizde. Bakalım, ne yapacaklar göreceğiz. Yargı buna alet olacak mı olmayacak mı, göreceğiz.”
Çok şeyler gördük, gördüklerimizden başka!
Hapiste bıraktığımız bir siyasinin çok huzurlu halinden, seçme ve seçilme hakkını kullanmak isteyen herkes huzursuz olmalıdır.
Demokratik hukuk devletinin muhalefet şerhi değil, kendisi olmalıyız. (Fİ/EKN)