Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 29 gazetecinin kendisine yönelttiği soruları cevapladı.
Gazeteci İrfan Aktan’ın düzenlediği söyleşide, 29 gazeteci, Edirne Cezaevi’nde bulunan Demirtaş’a birer soru iletti. Selahattin Demirtaş’ın yanıtları “Selahattin Demirtaş: En ideal günah keçisi olarak gösteriliyorum” başlığıyla bugün Artı Gerçek’te yayınlandı.
Demirtaş 7 Haziran-1 Kasım 2015 arası dönem, LGBTİ+ hakları, sansür yasası, HDP’nin ilk turda aday çıkarıp çıkarmayacağına dair soruları yanıtladı.
Soru soran gazeteciler şöyle:
Yücel Göktürk, Ali Haydar Fırat, Candan Yıldız, Nergis Demirkaya, Gökhan Kazbek, İbrahim Varlı, Yıldız Tar, Orhan Bursalı, Murat Yetkin, Çağrı Sarı, Saadet Yıldız, Abdurrahman Gök, Nevşin Mengü, İrfan Aktan, Özlem Gürses, Hilmi Hacaloğlu, Reyhan Hacıoğlu, Evrim Kepenek, Alican Uludağ, Canan Coşkun, Erkan Çapraz, Uğur Gürses, Mehveş Evin, Serdar Altan, Bahadır Özgür, Barış Yarkadaş, İrfan Değirmenci, İzel Sezer, Zafer Arapkirli.
Kepenek mülteci politikalarını sordu
bianet Kadın ve LGBTİ+ Editörü Evrim Kepenek de soru soran gazeteciler arasındaydı:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimi kazandıkları takdirde özellikle Suriyeli mültecilerin 4 aşamalı bir plan dahilinde ülkelerine gönderileceğini duyurdu. Mevcut iktidar da “mültecileri” hem Avrupalı devletler karşısında hem de iç siyasette araçsallaştırıyor. Ülkede ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri de düşündüğünüzde mültecilerin yaratmadığı fakat çoğunluk tarafından sorumlusu olarak görüldüğü bir toplumsal algı var. Sizin hem mültecileri hem de Türkiye halklarını rahatlatacak bir mülteci politikanız var mı?
HDP’nin bu konularda çalışma yürüten etkili bir komisyonu var. Konferanslar, paneller, çalıştaylar düzenlediler, sonuçlarını raporlaştırdılar ve ezilenden, halklardan, adaletten, eşitlikten yana son derece somut çözüm önerileri geliştirdiler. Bu raporları ve önerileri sorunuzun cevabına sığdırmam mümkün değil ama özetle şunu söyleyebilirim; zorla göç ettirilen, sığınmacı konumuna getirilen insanların, halkların temel insan haklarının tamamı güvence altına alınarak çözüm, bölgesel bir barış politikasının parçası halinde ulusal çerçevede ele alınmalıdır. Öyle “Göndereceğiz, kurtulacağız” demekle olmaz yani.
7 Haziran-1 Kasım 2015 süreci
Demirtaş, 7 Haziran-1 Kasım 2015 süreciyle ilgili Candan Yıldız ve Nergis Demirkaya’nın sorularına yanıt verirken, seçim sonrası Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerektiğini belirtti:
Candan Yıldız (T24): Siz Ahmet Davutoğlu’nun katılım ve şikayetinin de olduğu bir davadan yargılanıyorsunuz. Davutoğlu’nun şikâyetten feragat etmesinin sizin açınızdan ne gibi bir anlamı olacak? Sizce 7 Haziran-1 Kasım 2015 süreciyle ilgili kimler konuşmalı?
Hukuki açıdan değişen pek fazla bir şey olmaz ama siyasi tutum açısından olumlu bir adım olur. Özgürlükleri savunmak pratikte de tutarlı olmayı gerektirir. 7 Haziran 2015- 1 Kasım 2015 arasında yaşananları birilerinin anlatmasını bekleyerek gerçekleri öğrenemeyeceğiz. Seçimden sonra bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmalı ve o dönem tüm yönleriyle araştırılıp rapor alarak TBMM 'ye sunulmalı. Ben de o komisyona beyanda bulunmaya, katkı sunmaya hazırım.
O dönemde son derece sinsi, kirli ve karanlık bir operasyonlar silsilesi yaşandı. 15 Temmuz şaibeli darbe girişiminin taşları da o dönemde döşendi. Bunların hepsinin ortaya çıkarılması hayati önemdedir. Bugünkü tek adam rejimini inşa süreci de o dönemin yıkımı üzerinden planlandı. Gerçekler mutlaka ortaya çıkarılmalı, hesaplaşma ve yüzleşme gerçekleşmeli ki, bu tür kirli oyunlar bir daha sahnelenmesin.
Nergis Demirkaya (Gazete Duvar): Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği 7 Haziran- 1 Kasım 2015 sürecinde HDP Eş Genel Başkanıydınız. Türkiye yeni bir seçime giderken son Mersin saldırısı ile benzer bir sürecin ortaya çıkacağı endişesini yaşıyor, bu yönde uyarılar yapılıyor. O döneme dair bir siyasetçi olarak özeleştiriniz var mı, bugün başta kendi partiniz olmak üzere muhalefete önerileriniz nedir?
Özeleştirim var Nergis Hanım. Daha etkili bir barış söylemiyle çatışmaların önünü alabilmeliydik. Fakat ne hikmetse o dönem yaşanan ve yaşatılan dehşet senaryolarına ilişkin herkes benden özeleştiri istiyor. Oysa o dönemin faturasını bir kişiye ya da birkaç kişiye çıkarmak doğru değil. Bu, kolaycı bir yaklaşımdır ve büyük haksızlıktır. Eğer bu her şeyi çözecekse tüm haksızlığına rağmen ben sorumluluk üstlenirim ama durum öyle değil. O sürecin iki taraftan da aktörleri tek kelime özeleştiriye yaklaşmazken en ideal günah keçisi olarak gösteriliyorum. Oysa işin içinde darbeci çeteler var, IŞİD çeteleri var; istihbaratın, JÖH ve PÖH’ün de dahil olduğu SADAT çeteleri var. Hepsi açığa çıkmalı.
Seçimden hemen sonra bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulsa ve o dönem tüm yönleriyle araştırılsa çok daha sağlıklı olur. Cizre bodrumlarında diri diri yakılan onlarca kişinin varlığı bile halen kabul edilmemişken hangi gerçekleri konuşabiliriz ki? Muhalefet bu defa daha dikkatli ve cesur olmalı, barış söyleminden ve ısrarından geri adım atmamalı. Çünkü AKP-MHP ittifakı savaş politikasından beslenen bir çizgiyi yıllardır uyguluyor. Herkesin çok dikkatli olması lazım. Siz gazetecilerden bir de ricam var, o dönemde sokağa çıkma yasağı uygulanan ve yakılıp yıkılan şehirlerde operasyon sorumlusu komutanlar kimlerdir ve sonları ne oldu, buna bir bakın lütfen. Ben mahkemede savunmam sırasında bunları kayda geçtim. Röportajın sonuna o listeyi de ekliyorum. Bundan bir şeyler sezilebilir ve işe oradan başlanabilir.
“Asıl ahlaksızlık, ayırımcılığa sessiz kalmaktır”
LGBTİ+ hakları için muhalefetin tutumunun nasıl olması gerektini Yıldız Tar sordu.
Yıldız Tar (Kaos GL): Başkanlık seçimlerinde, LGBTİ+ haklarını savunan tek aday olarak öne çıkmıştınız. O günden bugüne devletin LGBTİ+'lara baskıcı politikaları arttı, neredeyse savaş ilan edildi. HDP de dahil olmak üzere muhalefetin ise gündemine çokça girmiyor bu durum. Sizce, böylesi bir durumda muhalefet partilerinin izlemesi gereken yol nedir?
Sanırım seçime yüklenen tarihi önem nedeniyle hiç kimse muhafazakâr seçmeni kızdırmak, ürkütmek istemediği, bir de iktidarın havuz medyasının lincine uğramaktan kaçındığı için LGBTİ+’lara yönelen saldırganlığa ve hukuksuzluğa sessiz kalınıyor. Açık konuşmak gerekirse böylesine ajite edilmiş bir topluma, tarihi bir seçim öncesinde LGBTİ+‘ların insan haklarını anlatabilmek kolay bir iş değil. Bunu hiçbir siyasi partinin yapabileceğini sanmıyorum.
Ama ben buradan yüksek sesle en azından şunu söyleyebilirim; LGBT+ bireyler hasta değiller, sapkın değiller, ahlaksız değiller, hepimiz kadar insandırlar. Hepimiz kadar da insan onuruna ve haklarına sahiptirler. Ayırımcılık bir suçtur ve asıl ahlaksızlık, ayırımcılığa sessiz kalmaktır. Asıl ahlaksızlık tarikat yurtlarındaki çocuklara tecavüz edilmesine sessiz kalmaktır. Asıl ahlaksızlık hırsızlığa, yolsuzluğa sessiz kalmak, ortak kalmaktır.
Sansür yasası
Selahattin Demirtaş, gündemdeki sansür yasasına karşı geri adım atmamak gerektiğini ifade etti.
İrfan Değirmenci (Halk TV) : Meclis açılır açılmaz iktidarın gündeme getirdiği sansür yasası, Türkiye'nin nasıl bir ortamda seçime gittiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu süreçte ketıl sıkıntı yaratacak olursa sesinizi kamuoyuna ulaştırmak için elinizde başka elektrikli alet var mı?
Bir tane de saç kurutma makinem var ama ondan tivit atmayı hiç denemedim. Ne yazık ki bu iktidar giderayak panikle, korkuyla her türlü baskıyı, hileyi kendine hak gören bir politika izliyor. Bunu öngörebiliyorduk zaten. Sansür yasasını anlamsız hale getirmenin yolu, o yasa yokmuş gibi, sosyal medyayı eskisinden daha özgür ve cesur kullanacak milyonları sivil itaatsizlik şeklinde harekete geçirmektir. Mesela bir tivit ya da haber haksız here engellenirse milyonlarca insan onu paylaşarak aynı “suç”a ortak olmalı. Milyonlarca kişiye soruşturma açamazlar. Yani geri adım atmamak lazım. Israrla üstüne üstüne gitmek, en doğrusudur bence.
HDP aday çıkaracak mı?
Selahattin Demirtaş, HDP’nin ilk turda aday çıkarıp çıkarmayacağına HDP yönetiminin karar vereceğini söyledi.
Gökhan Kazbek (Sol TV): Biz Altılı Masada “kriz mi, anlaşmazlık mı var, cumhurbaşkanı adaylığı konusunda ortak aday çıkarabilecekler mi” diye tartışırken, görünen o ki, Emek ve Özgürlük İttifakı’nda da bazı çelişkiler var. Siz zaman zaman yaptığınız açıklamalarla HDP’nin söyleyemediklerini söyleyerek bu ittifaka müdahale ediyor musunuz? Bu açıklamalarınız ve müdahaleleriniz Kemal Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa'da elinin rahatlamasına sebep oluyor diyebilir miyiz? HDP’nin aday çıkartması seçimleri ikinci tura götürebilir. Siz HDP’nin bu işin ilk turda bitmesi için bir irade göstereceğini söyleyebilir misiniz?
Bildiğim kadarıyla Emek ve Özgürlük İttifakında herhangi bir kriz yok. Benim ittifak sürecine bir müdahalem de olmadı. İttifak bildirisini ve son bileşenleri basından öğrendim. Gelişmeler elbette bana aktarılıyordu. Ancak ben çalışmaların hiçbir aşamasına doğrudan ya da dolaylı müdahale etmedim. Buna hakkım yok, böyle bir anlayışa da sahip değilim. Açıklamalarım, özel olarak birileri rahatlasın diye yaptığım çalışmalar değil elbette. Ben kendi fikirlerimi, inandığım şekilde ifade ediyorum sadece. HDP‘nin ilk turda aday çıkarıp çıkarmayacağına HDP yönetimi karar verecek, bunu onlara sormalısınız.
Söyleşinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
(EO/AS)