Göç Vakfı’nın 2012 yılı çocuk hak ihlalleri üzerinden hazırladığı “Türkiye 2012; Çocuklar Sadece Hak İhlallerinden Pay Aldı” başlıklı raporda Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’yle yapılan bir söyleşiye de yer verildi.
Yasal düzenlemelere rağmen uygulamada çocukların mağdur edildiğini anlatan Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin görüşleri ana hatlarıyla şöyle:
* Yasalarda mağdur çocuğun beyanının Cumhuriyet Savcısı tarafından alınmasının zorunluluğuna dair bir düzenleme yok. Dolayısıyla; mağdur çocuğun, yaşadığı yerdeki en yakın karakola başvurması halinde, çocuk şubeye gönderilmeden de burada ifadesi alınabilir. Bu durumda, tekrar tekrar çocuğun beyanına ihtiyaç duyulmadan bir defada çocuk şube müdürlüklerinde avukat ve psikolog eşliğinde çocukların ifadeleri alınmasının gerektiğini düşünüyoruz.
* İfadeyi alan savcının, çocuk hakları alanında uzman olması önemli iken ülkemizin genel sorunu olarak savcıların iş yoğunluğu, ifade esnasında suçlayıcı sorular sorması, ya da ürkütücü sözcüklerle ve ses tonuyla ifade alması çocuğun rahat ifade vermesini sıkıntıya sokmaktadır.
* Uygulamada, mağdurun beyanı birden fazla kez alınmaktadır ki, bu da mağdur çocuğun olayı birden fazla kez anlatarak yaşadığı travmayı derinleştirebilmektedir.
Uzman desteği
* Çocuğun dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulmalıdır. Uygulamada çoğu kez söz konusu yeterliliğe ve ilgili formasyonlara sahip olmayan kişiler görevlendirilmektedir.
* Dolayısıyla bu kişilerin hazırlayacağı raporlar eksik ve hatalı olmaya müsaittir. Kovuşturma esnasında, ikinci defa beyana gerek kalmaması için mağdurun beyanı kamera ile alınmakta, ancak mağdurun şüpheli ile görüştürülmemesi yönündeki talepler, maalesef kabul edilmemektedir.
* Çocukların kendilerine özgü birimlerde tutulması gerektiğini belirten ilgili maddeye (ÇKK md.16) soruşturma evresinde uyulsa da, tutuklu çocuklar noktasında bu konuda sıkıntılar yaşanmaktadır. Çocukların tutukluluk veya hükümlülük hallerini yetişkin cezaevlerinde bir arada geçirmeleri, çocuk adaleti noktasında onların çocuk olduğunu bizlere unutturmaktadır.
Kapalı duruşma
* Kovuşturma evresinde sanığın 18 yaşından küçük olması halinde duruşma kapalı yapılması gerekir. Ancak uygulamada bunu görmek mümkün değildir.
* Hâkimlerin iş yükünün oldukça fazla olması ve belki de zamanla duyarsızlaşması sonucu ile bu ilke duruşma zabıtlarında yer alsa bile hemen hemen hiç uygulanmamaktadır.
* Soruşturma evresinde Suça Sürüklenen Çocuğa Yönelik Sosyal İnceleme Raporu (SİR) aldırılması henüz yasalarımızca da zorunlu olmayıp, kovuşturma esnasında raporun alınması, olayın ilk anına ilişkin görüşlerden uzak olması anlamına gelir ki; bu durum çocuk hakkında verilecek koruyucu ve önleyici tedbirlerin önemini yitirmesine neden olmaktadır. (YY)
Diyarbakır Barosu’nun konuyla ilgili görüşlerinin tamamına ulaşmak için tıklayınız.