Yener Süsoy'la söyleşisinin daha ilk cümlelerinde "Malatya Çocuk Yuvası"yla gündeme gelen devletin sorumluluğundaki çocuklara 12 Mart darbesinin bize tanıttığı "Sayın muhbir vatandaş", ki burada artık çocuk oluyor, ve 4. Murat tarzı baskınlarla bakıldığını öğreniyoruz.
Şu bakım politikasının korkunçluğuna bakar mısınız?
"Malatya" gündeme geldiği anda başlayan "Bakan istifa" çağrılarını doğrusu çok anlamsız bulmuştum.
Çünkü, çocuk yuvaları ve yetiştirme yuvalarında yaşananlar hiç de yeni değildi ve benim bildiğim en az 40 yıldır sürüyordu.
Bu durumda, henüz göreve yeni gelmiş bir bakana bütün sorumluluğu atmak, dahası Adalet ve Kalkınma Partisi'nden bile bunun hesabını sormak haksızlık olacaktı.
Şimdi istifa
Çubukçu "muhbirleri"yle çocukların üstünü örtüyor, sokakta çocuğunu dövenle kavga ediyor, çocukların hobilerini not alıp sonra ona göre hediyeler yolluyor.
Bir baskında, 40'ı aşkın bebeği bezleriyle yerlerde buluyor, sonra hepsinin kızamık olduğunu anlıyor.
Şimdi burada, insana demezler mi, nerede muhbirlerin, niye haber vermediler sana. Bir soru daha, bu durumda acaba ne yaptı, kızamığı nasıl korkuttu?
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun (SHÇEK) 3042 personeline hizmet içi eğitim programı uyguladığını söyleyen Bakan ile besbelli ki bizim hizmet içi eğitim anlayışımız birbirine uymuyor. Bu eğitim, sakın muhbirlik eğitimi olmasın!
Artık, bakanı istifaya davet etme sırası bana geldi, lütfen Sayın Bakan gidiniz.
Muhafazakar feminist
Süsoy, Çubukçu'nun aşkını anlatarak başlıyor söyleşiye. Ben oldum olası aşk hikayelerine bayılırım, hele de böyle yüksek mevkilerde olanların da aşk yaşamaları ve bunu anlatmaları bana sanki onların işlerini daha iyi yapacakları umudu veriri, hatta garantisi. Ne saflık!
Birol beyle büyük aşk yaşayan, hizmetçileri, aşçıları olmayan Çubukçu'nun evinde ikramın da eşince yapılması aslında fazladan bir artı puan getiriyor. Yani, muhafazakar feministlik de fena değilmiş doğrusu. Süsoy, Nimet hanımın en büyük yardımcısı sempatik eşi" diyor.
Acaba, radikal feministlikle muhafazakar feministlik arasındaki ince çizgi "erkeğin kadın yardım etmesi" ve "erkekle kadının işleri paylaşması" arasındaki farktan mı geçiyor? Feministlere işte bir problem, çözsünler bekliyoruz.
Muhbirlik
Çocukları kadrolu muhbir haline getirerek yurtları yuvaları yönetmeye çalışan bir bakanla ne yapacağız? Ben bugün Sosyal hizmet okulları dahil bütün ilgili kişi ve kurumların ayağa kalkmasını bekliyordum. Henüz, bianet'e bir şey ulaşmamış, nerede bunlar? Hoş, sosyal hizmet uzmanlarından özellikle sorunla ilgili insanın zihnini açacak ne dört dörtlük bir eleştiri ne de öneri okuyabilmiş değilim. Neredeler?
Çocuklarını kadrolu muhbirlere dönüştüren bir anlayışla nereye varacağız?
İyi dövüyoruz, siz de yollayın
22 Kasımda Bakan Çubukçu "yurtları tanıtım kampanyası" başlatıyormuş. Devletin paraları nerelere gidiyor? Son on günde en azından yurtları tanımayan mı kaldı? Gazetenin haberinden anladığımı bir nevi reklam kampanyası. Yurtta yetişen DSP İstanbul Milletvekili Mustafa Düz tanıtım filmleri ve reklamlarda oynamayı gururla kabule etmiş... Acaba, bay Düz, düz olarak ne söyleyecek?
Çocuk yuvalarının reklamı neden yapılıyor? Yani, bakın bakın ne güzel kızamık oluyorlar, ne güzel bezleriyle yerlerde sürünüyorlar, sonra da biz onları ne güzel dövüyoruz deyip çocuk mu toplayacaklar?
Muhbir bekleyeceğine dünyaya baksa
Yarın da Hürriyet'te konuşmaya devam edeceği ilan edilen Bakan Çubukçu biraz dünyaya baksa, mesela bugün bianet'te yayımlanan Çiçek Cengiz Şakiroğlu'nun Fransa deneyimini okusa...
Hayır, ben 20 bin çocuğu muhbirleştirerek bakan bir bakana tahammül edemem. Yani, çocukları ailelerine bıraksalar sonuç bundan daha kötü olamaz herhalde...
Bakan bakalım yarın neler söyleyecek? (BA)