'İrticayla Mücadele Eylem Planı' belgesinde ıslak imzası bulunduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek, bu planın askeri yazışma usullerine aykırı olduğunu kanıtlamak için hazırladığı bir "orijinal planı" mahkemeye sundu.
Davanın dün (7 Temmuz) gerçekleşen beşinci duruşmasında Çiçek, belgenin kendisine ait olmadığını iddia ederek, "Ben hazırlasaydım böyle hazırlardım" dedi.
İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden davanın dünkü beşinci duruşmasında konuşan Çiçek, eylem planını kendisinin hazırlamadığını belirterek, mahkemeye 'askeri usullere uygun olarak' hazırladığı bir belgeyi sundu ve "Ben hazırlasaydım böyle hazırlardım" dedi.
"28 Şubat nedeniyle denizciler hedefte..."
Radikal'e göre Çiçek'in örnek olarak hazırlayıp mahkemeye sunduğu planı belgesinin girişinde, 'T.C. Genelkurmay Başkanlığı/ANKARA' olarak kurum adı belirtiliyor. Belgenin altında '3. Bilgi Destek Şube Müdürü' olarak 'Dursun Çiçek' adının yanı sıra Genelkurmay 2. Başkanı'nın da adının bulunması gerektiği belirtiliyor. Belgenin sonuna 'Genelkurmay Başkanı Emriyle' ibaresi yer alıyor. Çiçek, yargılamaya konu "ıslak imzalı" belgede bu unsurların yer almadığını vurguladı.
Çiçek'in avukatı Celal Ülgen, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Güven Erkaya'nın kuvvet komutanı olarak 28 Şubattaki etkin işlevinin bu davada 'denizcilerin' hedef alınmasının nedenleri arasında olduğunu öne sürdü.
Planda yer alan kelimelerin askeri literatüre uymadığını belirten Dursun Çiçek, askeri yazım kurallarına uygun olarak hazırladığı aynı isimli belgeyi mahkemeye verdi.
2 Temmuz'da gerçekleşen üçüncü duruşmada Çiçek, iddiaları yanıtlarken sinirlenmiş ve kimi zaman da ağlamıştı. Duruşmayı izlemeye gelen teyzesinin türbanlı, eniştesinin imam olduğunu belirten Çiçek, böyle bir plan için kendisine görev verilmediğini savundu:
"Ben irtica işinden anlamam.Beş kardeşiz. Üçü kız ve türbanlı. Benim cemaatle ilişkim olmaz. Bana ne iktidardan? Halkın seçtiği iktidar başımızın üstündedir."
Dairem irticaya değil NATO'ya bakıyor
"Dairemde birinci şube teröre, ikincisi irticaya, benim görev yaptığım üçüncü şube de NATO ve tatbikatlara bakıyor. Bu gerçekler ortadayken şube müdürlerinin ifadeleri varken savcı görmüyor. Çünkü senaryoya uygun değil. Bu mu hukuk, bu mu vicdan? Bilgi Destek Dairesi, dış konular, halkla bütünleşme, terör, irtica gibi alanlarla ilgilendiği için herkesin girebileceği bir yer değil. Girişlerde kart okutuluyor, odalar kilitle açılıyor. Evraklar çift kilitli dolapta yer alıyor. Buraya gelene kadar beş kilit var. Bu ihbarcı bunların hepsini açıyor. Ben yokken, planı yağdan kıl çeker gibi alıyor. Buna itibar ediliyor.
Tek gerçek benim imzam
"Belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şey, imzam. Adli Tıp Kurumu ve TÜBİTAK, 'İmzanın taklidi kolay, değişken, imzalar birbirini tutmuyor' diyor. İmza özürlüyüm. Bunu kabul ediyorum. TÜBİTAK, 'İmzalar yargılamaya esas olamaz' diyor. Ama İstanbul Emniyeti kabul etmiyor. Emniyet de tertibin parçası." (EÖ)