Tabi şimdi siz, savaş karşıtı ayaklanmalar ve 8 Mart kutlamaları diye düşüneceksiniz. Yok, yok onlar genel eylemler efendim, bir de özeller var.
Bebekli babalar- bebekleri ile evde daha fazla oturmak için, polisler bazı bölgelerde vaka azlığından dolayı işlerinden atıldıkları ve karakolları kapatıldığı için, mülteciler kendilerine yönelik "ırkçı" saldırılar arttığını düşündükleri için, çocuklar bazı bölgelerde özelleştirmeden dolayı okulları kapatıldığı için, özelleştirilen toplu taşım hizmetlerinin iyi işlememesinden dolayı yollarda kalanlar, bu soğukta evlerinde elektriksiz kalanlar ve en nihayet kadınlar, şimdi sıkı durun.
Erkeklerden yüzde 15 az alan kadınlar
" eşit maaş!!!!!! " alabilmek için. Evet, evet yanlış okumadınız. Yani parlamentosunun nerdeyse yarısı kadın olan bir ülke, yüzyıllık demokrasinin kalesi İsveç'te kadınlar hala bazı meslek gruplarında "ikinci sınıf" muamelesi görüyor. Ve eşit maaşa layık görülmüyorlar.
Mesela doktor kadınlar, ve birtakım teknik konuları içeren mesleklerde çalışanlar erkek meslektaşlarından en az yüzde 10-15 daha az maaş alıyorlar. İsveç yüzyıllık demokrasisinin bu yüzyıllık ayıbını daha ne kadar taşıyacak bakalım.
İşte bu yüzden 8 Mart hala ateşli konuşmalar, ayaklanmalar, coşkulu kutlamalar ile geçiyor burada... Ama bu sefer sadece kadınlar değil, herkes ayaklandı neyi izleyeceğimizi şaşırdık!
Erkekler de 6 ay bebek baksın
Burada feministler, feminist babalar ve gelenekçi babalar günlerdir bebek izni için birbirlerini yiyorlar. Feminist babalar kanunen anneye tanınan 12 aylık maaşlı bebek izninin kendileri ile eşit paylaştırılmasını istiyorlar. Yani bebeğe bakmak için 6 ay annenin 6 ayda babanın evinde kalabilmesini istiyorlar.
Buna gelenekçi anneler ve babalar karşı çıkıyorlar ve birde kısım çocuk pedagogları. "İlk yıl bebeğe ancak annesi iyi bakabilirmiş", buna karşın babanın da varlığı önemliymiş.
Ben bu konuda fikir yürütemeyeceğim "bebekliler"i dinlemekle yetiniyorum. Ayrıntıya da girmiyorum. Biz daha Türkiye de annelik izinlerini bile uzatamadık. Zavallı bebekler anneanne-babaanne- hala- teyze- komşu kadın yanlarında büyüyor....
Çocuklar öğretmen istiyor
Özelleştirme böyle ekonomisi çok güçlü olan bir ülkede bile bir yığın eşitsizliklere yol açıyor. Stockholm'ün bazı semtlerinde okullar öğretim üyesi kadrosu açığından kapatılıyor.
Çocuklar "okulumu - öğretmenimi istiyorum" diye burada da bağırıyor. Onca mücadeleler sonucunda kavuşulmuş en azından toplumun bütün sosyal sınıflarının çocuklarına sağlanan eşit koşullarda okuma hakkinin nasıl "özelleştirme " ile yok olduğuna çok iyi bir örnek bu kapatılan okullar.
Otobüs yok, elektrik yok
Bu bölgelerde oturan çocukların anne-babaları da (ekonomik düzeyi orta sınıf olarak nitelendirilecek bir kesim) bir de özelleştirilen toplu taşıma şirketleri ve enerji dağıtım şirketlerinin kötü idaresi sonucu evlerinde elektriksiz, yollarda taşıtsız kalınca hep birlikte meydanlara döküldüler.
Eylemlerini yapıp çoluk çocuk evin yolunu tutuyorlar. Ama polis dayağı falan yemiyorlar...
Polisler de meydanlarda
Zira burada şimdi bir kısım polisler de işsiz! Yani polisler de çıktı meydanlara. ( Darısı benim sevgili halkımın başına) Bölgelerinde aşırı sükunet söz konusuymuş!!!Kimse suç işlemiyormuş.
Karakollar ve özel güvenlik kuruluşları vasat iş yaptığı için bölge karakolları kapatılıyormuş.
İşten atılıyorlarmış. Ah!!! Ah!!! pek bir üzücü durumları ya! Ben onlara naçizane fikirlerimi sundum. Bana göre bölgede bir kısmı diğer kısmını görev esnasında işledikleri ama kendi aralarında hasıraltı ettikleri suçlardan dolayı tutuklarlarsa hep birlikte kurtulacaklar!!!
Ha ufak bir mesele var tabi - kimin kimi önce tutuklayacağı gibi mesela.
Ama işin o aşamasında ben/biz yardımcı oluruz valla, hem de seve seve!
Herkese eşit hafta sonları diliyorum efendim.... (NS/NM)