Çocuk edebiyatının sevilen yazarı Burcu Aktaş'ın kaleminden "Çarpık Ev", Redhouse Kidz'ten (SEV Yayıncılık) okurla buluştu.
Macera dolu bir kurguyla okuru şehir yaşamı üzerine düşünmeye davet eden Aktaş, ayrıca farklılıklarımızı kabullenmeye dair de bir pencere açıyor.
Müzeyyen Hanım ve torunu Peyami'nin yaşadığı Çarpık Ev'in sırrını çözmek için dört arkadaş; Batu, Kuzgun, Melisa ve Elif Su harekete geçiyor.
Kentleşme, mahalle yaşamı, farklılıklarımız, arkadaşlık ve önyargılar temaları üzerinde şekillenen ve 9 yaş ve üzeri okurlara hitap eden romanı, Burak Akbay resimledi.
Burcu Aktaş hakkında
1980’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Antropoloji eğitimi aldı. Uzun yıllar Radikal gazetesinde çalıştı. Radikal Kitap’ın editörlüğünü yaptı. Selim İleri’nin iç dünyasını anlattığı "Düşüşten Sonra" adında bir anlatı kitabı ve "Çarpık Ev", "Durmayalım Düşeriz", "İstasyonda Vals" ve "Vahşi Şeyler" isimli dört çocuk romanı kaleme aldı.
Burak Akbay hakkında
Burak Akbay, İzmir’de doğdu. Ressam atölyelerinde resim alanında çalışmalar yaptı, eğitim aldı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nden mezun oldu. Resimli kitaplar, illüstrasyonlar ve mini çizgi hikâyeler çiziyor. Çizgi romanları ve kara filmleri çok sever.
Kitaptan tadımlık
Saksağan Sokak’ta hava henüz aydınlanmadan uyanırdı çocuklar. Şehrin bir ucundaki evlerinden diğer ucundaki okullarına gidecekleri için bavul büyüklüğündeki çantalarını akşamdan hazır ederlerdi. Onlar kahvaltı sofralarına bakıcılarıyla oturup sütlerini yudumlarken anneleri ya da babaları saatler sürecek bir toplantıya girerdi.
Çocuklar okul formalarını giyip tüm hazırlıklarını tamamladıktan sonra bakıcılarıyla vedalaşır, asansöre binip alçalmaya başlarlardı. 33, 32, 31, 30... Ancak dakikalar sonra giriş katına ulaşırlardı. Asansörde vakit geçirmenin en eğlenceli yolu şarkı söylemekti; kimseye denk gelmeyecek kadar şanslı olanlar, istedikleri şarkıyı bağıra çağıra söylerdi.
Tek başına olmayanlar ise birbiriyle hiç konuşmayan komşular arasında sıkıntıdan patlardı. Her sabah, göğü delen apartmanların önü, gördüğü rüyayı düşünerek okul yoluna düşen onlarca çocukla dolardı. Onlar servislerini beklerken hava aydınlanır, dairelerin ışıkları bir bir sönerdi. Koskoca apartmanlarda dünyanın en gürültülü oyununu da oynasan borazan da çalsan, sadece apartman görevlileri duyardı. Çünkü geride bir tek onlar kalırdı.(AÖ)