Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi'nin, BM Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin Türkiye tarafından uygulanmasına yönelik gözlem sonuçlarında Yeni Anayasa çalışmaları, ifade özgürlüğü, Kürt sorunu ve kadına şiddetin önlenmesi konuları öne çıktı.
Komitenin 30 Ekim'de görüş birliğine vardığı raporda, komitenin olumlu bulduğu gelişmelerin yanı sıra endişe verici bulduğu noktalar ve önerileri de yer aldı.
Komite, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Hükümeti döneminde kanunlarda yapılan bazı değişiklikleri memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
2010'daki Anayasa referandumu sonrasında kabul edilen değişiklikler olumlu gelişmeler arasında sayılırken, ifade özgürlüğü konusunda önemli eksikliklerin olduğunun altı çizildi.
4847 Sayılı İş Kanunu'nda 2003'te yapılan değişiklik, çalışma alanında kadın-erkek eşitsizliğinin kaldırılması yönünde atılan bir adım olarak değerlendirilirken, Hükümetin ayrımcılık konusundaki yasal düzenlemeleri henüz tamamlamadığı, sözleşmede belirtilen gruplara karşı ayrımcılığın önlenmesinde başarısız olduğu ifade edildi.
"Etnik ayrımcılık konusunda endişeliyiz"
Hükümete, ayrımcılık ve eşitsizlik konularında sözleşmeye uygun yasaların düzenlenmesi konusunda öneride bulunan komite, özellikle cinsiyet kimliği temelinde gerekli düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğunu belirtti.
Komite, Kürtlere ve Romanlara karşı ayrımcı tutum ve özellikle anadil ve etnik kültürün yaşanması konusunda endişe duyduklarını belirtti.
Hükümetin tüm etnik ve dini azınlıkların, her türlü ayrımcılığa karşı etkili olarak korunduğu ve haklarını elde ettiği bir ortamı sağlaması gerektiğinin altı çizildi.
"Şiddete müsamaha gösterilmemeli"
Hükümetin, homoseksüelliğin sosyal yaftalamaya uğramasının engellenmesinde hiçbir ihlale müsamaha göstermemesi gerektiği ifade edildi.
Komite, cinsel kimliği nedeniyle şiddete uğrayanlarla ilgili etkin soruşturma ve yargılamanın önemine dikkat çekerken cezasızlığın önlenmesi uyarısında bulundu.
6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un düzenlenmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiren komite, buna rağmen kadına karşı şiddet ile aile içi şiddeti önlemede başarı sağlanamadığını ifade etti.
Hükümetin sadece yasalarla değil eğitim programlarıyla da farkındalık yaratması gerektiğine vurgu yapıldı.
Kayıplar ve işkencede cezasızlık
Komite, 1980'ler ve 1990'larda zorla kaybedilenlerin halen ortaya çıkarılmamasına dikkat çekti, ailelerin halen yakınlarının ya da cenazelerinin nerede olduğunu bilmediğini belirtti.
Hükümetin, tüm bu olaylarla ilgili etkili, şeffaf ve bağımsız soruşturma yürütülmesinden sorumlu olduğunu söyleyen komite, toplu mezarların da araştırılması gerektiğinin altını çizdi.
Komite, güvenlik güçlerince yapılan işkence ve kötü muamele iddialarının, tüm çabalara rağmen halen çok yüksek olduğunu açıkladı. Komite, konuyla ilgili şikayetlerle ilgilenecek bağımsız bir kurulun olmamasına ve açılan davaların az sayıda olmasına dikkat çekti.
"Gazeteciler işini korkusuzca yapabilmeli"
Raporda, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) sözleşme ile uyumsuz olduğu belirtildi.
"Terör" tanımının genişliği ve muğlaklığı ile ifade özgürlüğünün kullandığı için hakkında dava açılan öğrenciler, gazeteciler, siyasetçiler, avukatlar ve hak savunucularının durumu da eleştiri konusu oldu.
Hükümetin, hak savunucuları ve gazetecilerin yargılanma ve hapis tehdidi olmaksızın işlerini yapabilmelerinin koşullarını oluşturması gerektiği ifade edildi. (AS)