Datça’da akademisyen, yazar, aktivist bir grup erkek Eleştirel Erkeklik Datça İnisiyatifi (EeDi) adlı bir hareket başlattı. Grup "şiddete dur" demek için başta kamu gücü olmak üzere tüm erkeklere ve eril yapılara çağrı yaptı.
Altı dilde yayınlanan çıkış belgesi “Biz sizin bildiğiniz erkeklerdeniz” diye sesleniyor.
TIKLAYIN – EeDi Temel Politika Belgesini okuyun
TIKLAYIN - EeDİ Erkeklik Kütüphanesi
“Özgürleşmenin yolu önce yüzleşmekten geçer”
Açıklama şöyle:
“Kendimizi sorgulama ve dönüştürme yükünü, eşit ilişkiler içinde olduğumuzu varsaydığımız başkalarının sırtından kendi omuzlarımıza almak için… Eril dünyanın paydaşları ve suç ortakları olarak vermemiz gereken bir hesap, kendisinden özgürleştirilmesi gereken bir ‘erkekliğimiz‘ olduğunu ve bu özgürleşmenin yolunun, önce yüzleşmekten ve hesaplaşmaktan geçtiğini biliyoruz.
“Sızlanmak, mızmızlanmak, sözüm ona doğru anlaşılmak, sözüm ona bilindik erkeklerle aynı kefeye konulmamak türünden bir hak talebimiz olmadığı gibi, aksine kendi erkekliğimizi kendi ellerimizle de sorgulamak ve kendimiz ile ‘kendimiz‘ arasında hesap sorulabilirlik ve hesap verilebilirliği mümkün kılacak bir mesafe açmak için yola çıkıyoruz.
‘Biz sizin bildiğiniz erkeklerdeniz’
“Biz-olmayanı ezdikçe kendini özgür ve muktedir sanan; fabrikada işçi, evinde patron, emniyette işkenceci, yuvasında şefkatini öfkeyle gösteren bir baba, üniversitede asistanını taciz eden akademisyen, gazetede eşitlikçi yazılar barda herkese ‘yazan‘ gazeteci, plazada reklamcı, vadide bankacı, gözü toprakta eli her yerde emekli. Kendini var etmek ve güçlü hissetmek için evde, toplu taşıma araçlarında, gecelerin karanlığında, işyerlerinde ezmek, sindirmek, taciz etmek için fırsat kollayan, iktidar tapıncıyla muktedir olmaya çabalayan biziz. Biz, sizin bildiğiniz o erkeklerdeniz!
‘Erkeklik bulaşıcıdır’
“Erkeklik bulaşıcıdır; erkekten erkeğe ve herkese geçer. Bugün, içinde yaşadığımız bu ülkede, en başta kadınlar ve çocuklar, normatif erkekliğin erkek saymadığı, erkekler de dâhil olmak üzere, her kesimden canlıya yönelen şiddet, özellikle kadınlar ve LGBTİ+’lar söz konusu olduğunda apaçık bir savaş halidir. Kadınlara yönelik bu katliam artık apaçık bir cinskırımdır! Cinskırım olarak kadınlara ilan edilen bu savaşta, öldürülmeyenler, itaate ve değersiz konumlara zorlanmak için, toplumun bütün yüzeylerinde ve bütün düzeylerinde ya tacize, tecavüze uğramakta ya da öldürülme, taciz, tecavüz, açlık, yoksulluk ve yoksunluk üzerinden rehin alınmaktadır!
‘Silahları yere bırakın ve bir adım geriye çekilin’
“Bizler, her birimizin biricik bir varlık/ tikel özgünlüklerimizle erkek olma hakkını gasp eden, homojenleştiren, özgün olma imkanlarını tümüyle tahrip eden eril bir misyonla sabitleyen, süreklileştirilmiş, sabitlenmiş bu misyon aracılığıyla kadınlara ve norm dışı varoluş biçimlerine karşı işlenmiş tüm suçların paydaşı kılan, zihinlerimizde pranga, ayaklarımızda zincir, tenimizde damga diye taşıdığımız eril tertibatın ürünleri olmaktan kurtulmak istiyoruz.
‘Hep beraber‘, ‘hep birlikte‘ erkek olmaktan utanç duyuyoruz! Her birimiz, tek tek, ‘Hepsi aynı‘nın içinde ‘Bir erkek‘ olmak yerine kendi tikelliklerimizle var olmayı talep ediyoruz! Kaybedeceğimiz ‘Bir erkek‘ olmaktan başka hiçbir şey yok. Elinizdeki, dilinizdeki, cebinizdeki, bedeninizdeki silahları yavaşça yere bırakın ve bir adım geriye çekilin!” (EMK)