"Basın açıklaması henüz bitmişti ki, önce sesleri gelmeye başladı gaz bombalarının. Pat pat pat sesleriyle hareketlenen kalabalığı acı kimyasalların bulutları sarmaya başladı."
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (DB) genel kurullarının İstanbul'da toplandığı ilk gün (6 Ekim) sabah saatlerinde düzenlenen IMF-DB karşıtı eyleme katılan Nihal Tümay yaşadıklarını bianet'e anlatıyor.
"Onkoloji kliniğinde randevusuna gideceği için, koltuğunun altında eski tarihli röntgen, tahliller, manyetik rezonans film, raporları ve reçeteleri taşıyan poşetine daha bir sarılan kadın arkadaşımla el ele koşmaya başladık. Yağmur gibi yağan gaz bombalarından biri ayağımın dibine düşünce koruma içgüdüsüyle elimi tutan arkadaşımı ileri doğru ittirip nefes almaya çalıştım. Birkaç adım daha atmıştık ki ikinci bomba bacaklarımın arasından salmaya başladı dumanını ve ardından üçüncüsü sırtımı sıyırarak topuklarımın dibine düştüğünde acıdan nefes alamaz halde yere yığıldım."
"Alçak uçuşa geçtiğimi hissettim"
Tümay nefessiz kalıp boğulma eşiğindeyken can havliyle çömelme pozisyonuna geçip boynundaki fularla ağzını burnunu kapatmaya çalışırken önünden arkasına doğru geçen gaz maskeli bir çevik kuvvet polisini seçer gibi olduğunu anlatıyor:
"Arkamdan yediğim tekme ile beyaz kimyasal bulutlar arasında alçak uçuşa geçtiğimi hissettim. Birileri kollarımdan tutarak Marmara Oteli'nin oraya sürükledi. Kapısı kilitlenmiş otelin önündeki kalabalık arasında arkadaşımla göğüs göğse geldik ve artık sanki hiç nefes alamıyordum. Panikleyen arkadaşım ağzıma tıkılmış fuları çekmeye çalışırken aniden nefessiz kalıp yığıldı önüme. Bir süre birbirimize sarılıp nefeslenmeye çalıştıktan sonra yan tarafta sıralanmış taksilere gözüm kaydı. Aynı anda yarı doğrulmuş vaziyette arkadaşım önde ben arkada taksilere doğru koşmaya çalıştık. İşte tam o sırada bir başka polisin tokadı ensemde patladı."
"Polisler bir genci öldüresiye dövüyordu"
Sıradaki ilk iki taksinin kendilerini almadığını söyleyen Tümay "Üçüncü taksinin gözleri kan çanağına dönmüş sürücüsünün 'acele edin binin' demesiyle arka koltuğa neredeyse üst üste yuvarlandık" diyor.
"Zoraki nefes alma, yanma içinde aracın hangi sokağa daldığını anlayamadım ancak sokağın sonuna park etmiş araçlar yolu kapamıştı. Gerisin geriye çıkıştan sonra nasıl becerdiyse Gümüşsuyu Caddesi'ne girdiğimizi fark ettim. Dışarıda 5 tane siyah takım elbiseli ve sivil polis olduklarını arkalarından sarkan kelepçe ve birini arkasına takılı telsizden anladığımız erkekler 16-17 yaşlarında bir genci öldüresiye dövüyorlardı. Caddenin karşı tarafında ise bir grup genç yol kenarındaki aracın ardına saklanmalarına itiraz eden adama öfkelenip aracın camlarını kırmaya başladılar."
"O dakikalarda tamamen durmuş trafikte, gaz, tekme,tokat sersemine dönmüş halimle görme ve işitme organlarımın beynime gönderdiklerinin kaydından bihaber ağrıları hissetmeye başladım" diyen Tümay devam ediyor:
"Taksi çıkış yolu bulamayınca meydana geri dönüş yapıp bizi indirmek zorunda kaldı. İstiklal ve Sıraselviler Caddesinin gaz bulutları içinde olduğunu görünce karşımızdaki ilk kafeye daldık. Kafenin girişinde esmer uzun boylu genç bir kadın ağlamaktan bayılmak üzere olduğunu görünce sakinleştirmek için sokuldum. Hıçkırıklar içinde konuşmaya çalışırken Türkiyeli olmadığını fark edip arkadaşla masalardan birine oturttuk. Kahvesini içerken Mısır'dan geldiğini, oteline dönmek isterken neden ve nasıl olduğunu anlayamadığı çatışma başladığını, biber gazından yanıp, tıkandığını, polisin kendisini copladığını ve çok korktuğunu anlattı."
"Hiç biriniz görmediniz mi?"
Tümay, kadını kısaca olanlar hakkında bilgilendirip, bir süre sonra onu oteline götüreceğimizi söyleyince yatıştığını aktarıyor.
"Bir süre sonra Mısırlı genç kadını oteline teslim ettikten sonra rastlaştığımız bir diğer 'gazzede' kadın arkadaşımızla buluşup Tünel civarında ortak kadın arkadaşımızın işlettiği kafeye geçtik. Ağrılarım iyice rahatsızlık vermeye başlamıştı. Öylesine canım acıyordu ki bacağıma dökülen kaynar çayın haşladığı bölgenin acısını bile hissetmemişim. Saatler sonra evde üstümü değiştirirken gördüm."
Tümay başına gelenleri yorumluyor:
"Şimdi... Egemen, yaygın ve sapkın medyamızın, bir yandan IMF karşıtı protestoları alkışlar görünüp öte yandan ustalıkla ve işgüzarlıkla 'göstericiler'e çamur atarken, 'biber gazından etkilenen halkına yardım eden polisimiz' haber ve görüntüleriyle, gerçek ve doğru haberdar olma hakkımızı -her daim yaptıkları gibi- hiçe saydıklarını biliyoruz bilmesine de az biraz insaf."
Tümay yaşadıklarına kızgınlıkla soruyor:
"Hiç mi biriniz görmediniz yerde çömelmiş nefes almaya çalışan kadının poposuna vurulan tekmeyle nasıl havalandığını? Ya da sizler için sadece polis görsel kayıtlarının mı haber değeri var? Ya bana boğulmak üzereyken tekme atan polis arkadaş? Kaşla göz arasında her yere rastgele savurduğu copu isabet etmeyince enseme tokat patlatan polis arkadaş? Sizler de çok paniklediğiniz için ne yaptığınızın farkında değil miydiniz?" (EZÖ)
* Fotoğraf Emin Can Çetinkaya