Ahmet Kaya, Magazin Gazetecileri Derneği'nin verdiği ödüllerde halkoyuyla belirlenen Yılın Sanatçısı Ödülü'nü almak için 12 Şubat 1999'da sahneye çıktı ve yaptığı konuşmada "Bu ödül için İnsan Hakları Derneği'ne, Cumartesi Annelerine, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye Halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var. Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayınlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim. Ve bu şarkıya bir de klip çekeceğim. Aranızda bu klibi yayımlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum. Yayınlamazlarsa Türkiye Halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum" dedi. Salondan yükselen milliyetçi, saldırgan dalga, Ahmet Kaya'nın sürgünde hayatını kaybetmesiyle bitecek bugün utantçla anılan süreci başlatacaktı.
Ahmet Kaya, Paris'te sürgün hayatı yaşadığı günlerde Türkiye'de medyadaki saldırı dalgası tüm hızıyla devam ediyordu. 28 Temmuz 1999 günü Paris'te bir basın toplantısı düzenledi Ahmet Kaya, yanında Uluslararası İnsan Hakları Kuruluşu (FIDH) Başkanı Patrick Baudoin, Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan ve avukatı Osman Ergin de bulunuyordu.
Ahmet Kaya o gün bu metni okumuştu...
***
Merhaba
Bizim geleneksel üslubumuzla hepiniz hoş geldiniz!
Son aylarda ülkemde basının aralıklı olarak gündeminde olmam ve yaşadığım olaylar dizisini, nedenleriyle birlikte sizlerle kısaca paylaşmak isteği duydum.
Aylardır benimle ilgili yapılan bütün haberlerde (haberin öznesi olmama rağmen) belgesiz ve tanıksız ve yanlı yorumlarla hakkımda yığınla gerçek dışı haber üretildi.
Özellikle suskun kaldım, çünkü süre giden bir mahkemem vardı ve gerek hukuka olan saygım gerekse Mahkemeyi etkilememek adına sabırla beklemenin daha doğru olacağını düşündüm.
Bundan kısa bir süre önce bir Avrupa ülkesinde gerçekleşen konserimin ardından üretilen haberler nedeniyle suskunluğumu bozdum ve ülkemde medyayı temsil eden herkese yazılı bir açıklama gönderdim. O açıklama kısaca beni ve düşüncelerimi içeriyordu. Sonuç; hiç kimse buna yer verme gereği duymadı.
Avrupa'nın çeşitli yerlerinde devam eden konserlerimden dolayı bir kez daha ve bizzat sizlerin karşısına çıkarak, yapılan haberlerin doğrudan tarafı olmamın da gerektirdiği hak ve sorumlulukla sizlere bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum. Bunu yaparken hukuk yasaları tarafından yargılanmadan ve suç ve ceza kavramlarını en sağlıklı ve çağa en yakışan biçimde irdelemeden infaz gerçekleştirmeye çalışanların yarattığı bu büyük haksızlığı iliklerimde hissettiğimi söylemek zorundayım.
Ben profesyonel bir sanatçıyım. Şarkı sözleri yazan, bestelerini yapan ve yorumlayan ve milyonlarca satan bir sanatçıyım. Ve ülkem bana alışkın olmasa da muhalif bir sanatçıyım. Toplumcuyum. Beni rahatsız eden her şeyi müziğimle eleştiriyor ve müziğimle protesto ediyorum. Benim silahım bu. Duygu üreten herkes gibi benim gözümden de yaş akıtan hiçbir şey karşısında suskun kalamıyorum.
Dünya sanat tarihinde olduğu gibi, benim ülkemin sanat tarihinde de toplumcu duruşlarını üretimlerine yansıtan bazı sanatçılar var ve onlarda kendi dönemlerinde benimle aynı kaderi paylaşmışlar. Bütün bir yüzyılı kapsayan bu kaderle, içine gireceğimiz yüzyılda da karşı karşıya kalmak bütün insanlık adına üzücü. Bir köşe yazarımızın dediği gibi, bende düşüncelerin özgürce uçuştuğu bir dünyayı şiddetle özlüyor ve bütün insanlık gibi bunu hak ettiğimi düşünüyorum.
Üzülerek söylemeliyim ki, beni ısrarla yanlış anlama tavrı içerisinde olan bir çok gazete ve televizyon habercisi şu anda sağlıksız bir toplumsal psikoloji ile, benim en demokratik hakkımı, savunma hakkımı elimden alma cabası içerisinde. Eminim ki şu anda hepinizin aklına aynı soru takıldı; Neden?
Şubat 1999 tarihinde beni de ödüllendiren bir kuruluşun düzenlediği toplantıda Kürt asıllı olduğumu, yeni albüm çalışmamda Kürtçe bir şarkı söylemek istediğimi, bu şarkıya bir klip çekeceğimi ve bunu yayınlayacak televizyon kanallarının varlığına da inandığımı söyledim.
Sadece bu açıklamamdan dolayı beni ülkemi bölmekle, vatan haini olmakla suçlayan birkaç insanın hakaret dolu incitici ve ayrımcı sözlerine karşılık, bu ülkede Kürtlerinde yaşadığı gerçeğini kabul etmelerini, etmeyenlerin tepesinden inmeyeceğimi söyleyerek oradan ayrıldım. Bu olaya gazete ve televizyonlarda günlerce ve 'bölücü', 'vatan haini' , 'fikirsiz fikir suçlusu' , 'defol' gibi başlıklarla yer verilmesi sonucunda hakkımda bir dava açıldı ve yurtdışına çıkışım yargılandığım mahkeme tarafından yasaklandı.
Oysa benim aylar önce mukavelesini imzaladığım ve yapmak zorunda olduğum bir turne çalışmam vardı. Devam eden duruşmalarımda avukatlarım bu yasağın kaldırılmasını talep etti. Mahkeme bu talebi haklı buldu ve ben konserimi gerçekleştirmek amacı ile yurtdışına çıktım. Bu konserlerin gerçekleştirilmesi sürecinde dinleyicilerimle (ki çoğunluğunu kendi ülkemin insanları oluşturuyor) şarkı aralarında soluklanmak amacıyla yaptığım küçük sohbetler benim yokluğumda tamamen gerçek dışı, tehlikeli ve amaçlı yorumlarla ülkemin gazete ve televizyonlarında hiçbir belge ya da kanıta dayandırılmadan ve ne yazık ki pervasızca yer aldı.
Hiç kimse bunun yaratacağı sonuçları düşünmek, değerlendirmek ve ondan sonra haber yapmak gibi bir sağduyu örneği göstermeden Ahmet Kaya'yı suçladı ve karar verdi; O 'bir bölücü', 'vatan haini', 'bir şerefsiz', 'bir küstah', 'bir terörist', 'bir hergele', 'bir akıllanmaz-utanmaz', 'kin ve küfür kusan', 'herkes tarafından satın alınabilecek' ve 'Abdullah Öcalan gibi yargılanması gereken bir adam'! Bu adamı annesi, eşi, kızları milyonlarca hayranı ve bütün bir Türkiye halkı önünde böyle nitelendiren gazete ve televizyonlar bunu neye dayandırıyorlardı?
Birer örneğini yazılı olarak sizlere vereceğim bu açıklamamın ekinde göreceğiniz bazı gazete kupürlerini dikkatle okumanızı istiyorum. Sözünü ettiğim ödül gecesine değinerek, "Kendime bir araba almıştım. 42 yıldır bu ülkede yaşadığım ve ürettiğim halde, bir açıklamamdan dolayı o ödül töreninde beni bir gecede vatan haini ve bölücü olarak nitelendiren birkaç şerefsizin yüzünden o arabayı kullanamadım bile" biçimindeki sözlerimi, "Ülkesindeki 64 milyon insana şerefsiz dedi'' başlığı ile veren gazete bunu hiçbir kanıta ya da belgeye dayandırmadan, sonuçlarını hesap etmeden ve büyük bir sorumsuzlukla sekiz sütuna manşet yazma sorumsuzluğu gösterirken, ben aynı gazete ve aynı sütunlarda yer alan "Ben bölünmeyi savunmuyorum ama Kürt realitesini kabul etmek lazım. Bu gözyaşının bu acının bitmesi lazım. Biz bu ülkeyi böldürtmeyeceğiz" biçimindeki cümlelerimin gazete başlığına taşınmasını isterdim.
Benim bu anlamdaki barış yanlısı ve birleştirici tutumumun öne çıkarılmaması, aksine, bana ait olmayan sözlerle ve tamamen ön yargıyla yorumlanarak atılan başlıklarla neyin amaçlandığını yakın gelecekte benim içine düşürüleceğim durumu takip eden herkes görecektir. Dileğim bu yanlı, amaçlı, kıyıcı, ayrıştırıcı tutumdan hukukun yara almadan çıkmasıdır.
Ülkemin bir bölgesinde yıllardır süren ve bütün bir halkın yara aldığı bir sürecin değerlendirmesini yaparak ve bu sürecin yarattığı sonuçlardan dolayı özür dileyen Abdullah Öcalan'ın bu tavrının dikkate alınması gerektiğini söylemem, gazete ve televizyon haberinde "Ahmet Kaya bölücü başını övdü" sözleriyle verilirse, ben bunun altında çok ciddi bir takım amaçlar olduğunu ve en yalın haliyle, bu amacın benim kolumu kanadımı tamamen kırmak olduğunu düşünürüm.
Dünyanın birçok ulusundan insanın yaşadığı bir ülkede yıllardır halkçı ve toplumcu yanını, insana değer veren yanını özellikle vurgulamış, bu anlamdaki duygularını şarkılarına yansıtmış bir insan olarak şu cümlemin altını özellikle çizmek istiyorum. Ben bu ülke halkına 'şerefsiz' demedim ve demem!
Bu başlığı atanların benimle ilgili hesapları ne olursa olsun, bunun bana maliyeti ne olursa olsun, benim 64 milyon insana şerefsiz dediğimi hiçbir temele dayandırmadan iddia edenleri tarih önünde, halkın önünde kişisel vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.
Yurt dışına çıkışım esnasında havaalanında benim ne zaman döneceğimi soran polise kullandığım bir cümleden söz ediliyor. Bu cümleyi doğrudan polise karşı kullanmak bir hakareti içerir ve bu cümleden dolayı polisin işlem yapması, hem de o anda işlem yapması gerekir. Ayrıca haber (!) üretmenin de bir adabı olması gerekir.
Ben şu anda buradayım ama üzerinde ciddi oyunlar denenen sanatçı yanım her yerde. Ülkem ne yazık ki talihsiz bir dönemden geçmekte ve dünyanın her yerinde benimle aynı kategoride sanat üreten, dünyanın bütün dillerine, dinlerine ve kültürlerine yüreğini ve beynini açan sanatçı arkadaşlarım var. Vietnam'dan Afrika'ya, oradan Bosna'ya uzanan, dünyadaki bütün halkların yanında olduğunu her fırsatta ve özgürce ifade eden Bob Dylan, Paul Simon, Sting, Joan Baez, Sinead O'Connor gibi müzik tarihindeki yerlerini almış insanları büyük bir saygıyla selamlıyorum.
Ben sesimi şimdilik ülkemde iyiye gitmeyen şeylerle ilgili duyurmaya çalışıyorum. Bir başörtüsü sorunu gündemde iken, başka amaçlar taşımadığı sürece herkesin istediği gibi giyinme özgürlüğü olduğunu ve bunun şiddet uygulamanın bir gerekçesi olamayacağını söylediğimde de anlaşılamamıştım. Yani ben hiç anlaşılamadım, hiç doğru anlaşılamadım. Buna rağmen şansımı inatla zorlamaktan yanayım.
Yüreğim ve beynim, yaşadığım sürece dünyanın her yanında acılar çeken halkların yanında olacak. Bunu yaparken sadece kendimden güç alacağım. Bunun bedeli beni yaşadığım topraklardan, ülkemden, halkımdan, işimden, ailemden, sevenlerimden koparmak bile olsa, ben ceketimi daima yağmurlara asacağım.
Bir gün birileri nasılsa Kürt asıllı olduğu için Kürtçe bir tek şarkı söylemek isteyen bir adamın hiç bir ülkeyi bölmediğinin öyküsünü yazacak ve bu öyküyü okuyanlar şarkı söyleyen insanlardan ve şarkılardan korkulmaması gerektiğini anlayacaklardır.
Süren mahkemem nedeniyle sizlerle bire bir konuşamamanın, sorularınıza açıklıkla tek tek cevap verememenin sıkıntısıyla yazdığım ve okuduğum bu uzun metnin, bu monoluğun beni birazcıkta olsa ifade edebileceği umudu taşıdığımı söylemeliyim.
Ben klasik bir kadere teslim olmak istemiyor ve öldükten sonra değil şimdi anlaşılmak istiyorum. Beni doğru anlama yolundaki en küçük bir çabayı, bir sağduyu ve bir hoşgörüyü çok özlediğimi ve bunu içinde taşıyan herkesi içtenlikle selamladığımı söylemek istiyorum.
İnsanın kendisini asla tam olarak ifade edemediği bu sınırlı koşullar için beni bağışlamanızı diliyor ve geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.
Ahmet Kaya '99
* Basın toplantısının görüntülerinden yapılan klip için tıklayın.
* Ahmet Kaya'nın fotoğrafları için tıklayın.