Taksim Gezi Parkı direnişinin ilk gününden itibaren, IT’cisinden muhasebecisine, sekreterinden koordinatörüne, muhabirinden editörüne, stajyerine tüm bianet ekibi alandaydı.
Gezi Parkı’nın boşaltıldığı Cuma gününden meydanın onbinlerle dolduğu pazartesiye kadar çeşitli direniş noktalarında yaşadıklarımızı yazdık:
Cuma, 1 Haziran
* Vapurlar “Hükümet istifa”, “Her yer Taksim her yer direniş” sloganlarıyla kalktı.
* Daha önce Kadıköy’de tekel bayilerine getirilen saat 22.00’de kapanma yasağına uyan dükkanlardan biri açıktı. Sorduğumuzda “Biz de direniyoruz” cevabını aldık. Direniş, herkesin kendi sınırlarını aşmasına yol açtı.
* Sıraselviler sakinleri, saatlerdir evlerinin, işyerlerinin önünde gaz atan polise camlardan sarkarak, sokağa çıkarak tepki gösterdi. Polislere bağırmaktan sesleri kısılan halk, protestoya alkışlarla devam etti. Taksim esnafı tüm çatışmalar boyunca dükkanı hangi barikatın arkasında kalırsa kalsın polise sövdü.
* İstiklal Caddesi’nde korkan arkadaşını sakinleştirmek isteyen bir genç: “Korkma! 70 bin kişiyiz burada, hangi birimizi tutuklayacaklar?”
* İstanbul Barosu’nun kriz masasında görev alan ve telefonu aralıksız çalan bir avukat: “Gözaltı çağrılarının arasında tapu, miras davası hakkında danışmak isteyen de arıyor.”
* İnsanlar bir gecede değişmişti. Yoğun gazdan sığındığımız dükkanlar ilk günden ikram edeceği çayını, kahvesini hazırlamış, gazetecileri, eylemcileri ve yolda eyleme yakalanan mahalle halkını bekliyordu.
* İstiklal caddesinde gece 2:30'a kadar süren direnişte, caddenin başından Tünel'in sonuna kadar ve ara sokaklar insan doluydu. Bu kadar büyük kitleyi dağılmadan bir arada tutan caddenin başında polise direnen sosyalist gruplardı. Bu gruplar bayraklarını alarak nöbetleşe direndi. Yani arka grup meyve sularını keyifle yudumlarken öndekiler ter döküyordu.
* Fransa Konsolosluğu önünde direnenler arasında, Yunanistanlı direnişçiler de vardı. Onlarla birlikte hareket edenler, Yunanistanlıların deneyimlerinden faydalandıklarını, TOMA’ları geri püskürtmek için nasıl yöntemler kullandıklarını anlattı.
* Polis müdahalesi üstüne İstiklal Caddesi’nde toplanan gruplar meydana çıkmak için mücadele verirken bir grup ülkücü de polise karşı solcularla birlikte yer aldı.
* Sıraselviler’de direnişçilere yardım için kapılarını açan bir eve girdim, gaz maskemi çıkarınca camlar kapalı olduğu halde içerdeki gazdan etkilendim. Kapılarını açan evlerde dayanışma doruktaydı. Kiminde odaların bazıları revir olarak düzenlenmişti.
* Polis, gaz bombası attığı barikatın önünde pantolonunu indiren eylemcinin yanına bir sivil göndererek “edebe davet etti”, iki dakika sonra edebiyle insanları gazlamaya devam etti.
* Diyarbakır’daki ilk sabahıma “Off yine polis Gezi Parkı’na saldırmış” cümlesiyle başlasam da gün “Allah’ım İstanbul devrim yapmak için benim Diyarbakır’da olduğum tarihleri seçmiş” cümlesiyle bitti.
* Akşam 250 Ortadoğulu kadın ve Rojda’nın müziği eşliğinde sefahat halindeyken yapabildiğim tek şey twitter’dan Taksim fotoğraflarını yanımdaki Mısırlı ve İranlı kadınlara göstermekti. Kadınların bana bakışlarıysa şunu söylüyordu: Canım, çok tatlısın ama biz zaten bunları çoktan yaptık.
Cumartesi, 2 Haziran
* Meydanda Türkiye medyasından çok uluslararası medya vardı.
* Polis çekilince alan panayıra döndü. Stat önlerindeki kadar lezzetli olmasa da köfteciler, pilavcılar, çaycılar, karpuzcular, hıyarcılar, alandaydı. Gaz maskesi, düdük, meşale set halinde satılıyordu.
* Polis çekildikten sonra Gezi Parkı’na giren birçok kişi “kahraman" edasıyla arkadaşlarını arayıp “Gezi’deyiz” diyordu.
* Gezi Parkı’nın geri alınmasından sonra binlerce insan daha Taksim’e geçmeye başladı. Vapur iskelesinde “Seferlerimiz ücretsizdir” anonsu duyulurken, bazı özel yatlar iskeleden insanları alarak karşıya geçirdi.
* Taksim’den dönenlerin içinde olduğu vapurlar Kadıköy’e yaklaştığında maskeler, gaza karşı koruyucu karışımlar uzatılmaya başladı. Nöbet değişimi bu şekilde sürerken günlerdir devam eden sloganlar da eşlik etti.
* Çevre oteller ilk müdahalenin ardından kapılarını açtı. Taksim Meydanı'nın lüks otelleri lüks revirlere döndü.
* Taksim çevresinde herkes maskeyle dolaşmak zorunda kaldı. Eczanelerde 50 kuruşa satılan ameliyat maskeleri Taksim çevresinde 3 lirayı buldu.
* Beşiktaş’ta “Bu halk o meydana girecek” diye bağırıp, alkışlar eşliğinde elindeki maskeleri gösteren kişinin, maskelerin tanesini 5 liraya sattığını görünce hayal kırıklığı yaşadım. Sonrasında yolda maske satan onlarca seyyar satıcıyla karşılaştım.
* Gönüllüler, yerlerdeki çöpleri izmaritlere varıncaya kadar elleriyle tek tek topladı.
* Çocuklarıyla beraber geçecek yol bulamayan bir aile için herkes seferber oldu.
* Çarşı grubunun marşı dışında alanda hakim müzik Kürtçe'ydi. Türk bayraklarıyla Kürtçe müzik eşliğinde halay çektiler.
* Olayların ilk gününde Galatasaray'ın yıldız oyuncusu Drogba'nın attığı destek alanda sempati yarattı. "Çare Drogba" yazılamaları yapıldı.
* Dolmabahçe’de ellerinde bayraklarla eylemden dinlenmeye dönen gençlere Beşiktaş’taki ortayaşlı kadınlar kızıyor: Alana gidin alana!
* Taksim’e çıkan yollarda, yanında yedek maskesi olanlar eylemcileri durdurup maske veriyordu.
* Taksim meydanından çekilen panzer son bir kez su sıkayım diye uğraşıyor ama nafile, suyu bitmiş.
* NTV’nin “ele geçirilen” aracının üzerinde barış işareti yaparak oturan trans kadınların her kesimden alkış almaları ve İstiklal Caddesi’nde ellerinde gökkuşağı bayraklarıyla gezen başörtülü kadınlar, dayanışmanın hakikiliğini hissettirdi.
* Sanatçı arkadaşlarım, resim atölyelerindeki boyaları kullan-at eldivenlere doldurarak direnişe hazırlanıyordu.
* Beşiktaş’ta Çarşı grubuyla birlikte TOMA’yı deviren bir tanıdığım, “Çarşı TOMA’yı modifiye etti” söylentilerini anlattı: “Evet, TOMA’yı ele geçirdik ama modifiye edilmedi tabii. TOMA’yı durdurmayı başardık, içindeki polis araçtan inip kaçtı. Ancak tazyikli su ile bizi dağıtıp, başka bir TOMA getirdiler ve ele geçirdiğimiz TOMA’yı zincirleyerek çekip götürdüler. 30 saniyelik bir olaydı.”
* Gezi Parkı’nda “Doktor var mı?” diye bağırılmasından bir dakika sonra iki doktor geldi: “Evet, buradayız.”
Pazar, 3 Haziran
* Orta yaşlı kadınlar ellerinde Türk bayraklarıyla yakılmış polis arabalarında fotoğraf çektirdi.
* Yanmış polis arabaları dilek ağacına çevrildi. En çok "Güzel günler göreceğiz" dileği vardı.
* Direnişin altıncı gününde, insanlar artık ayakkabı modeli beğenir gibi gaz maskesi beğenmeye başlamıştı. “Aaa, görüyor musun şu kadının gaz maskesi çok iyiymiş. Pardon! Nereden aldınız?”
* “Gözünü kapa!” Pısss. Hiç beklemediğin anlarda her yerden solüsyon tedavisi yapıldı. Yalvarsan da gaz sonrası iyi gelmediği için su verilmedi.
* Beşiktaş’ta önceki geceki ağır polis saldırısının ardından, gündüz hayat normale dönmüş olsa da olağan bir eylem hali var. İnsanlar kafelerin sokağa koyduğu masalarda kahvaltı yaparken, trafikteki araçlar kornalarına basmaya başlıyor, herkes ayağa kalkıp alkış tutuyor ve araç uzaklaşınca oturup kahvaltısını yapmaya devam ediyordu. Sokakta herkes biber gazının etkilerini, önceki akşam polise karşı nasıl direndiklerini konuşuyordu. Beşiktaş’ta kornalar, Gezi direnişine destek anlamına geliyordu.
* Bu direniş aynı zamanda insanların içindeki süper kahramanı da ortaya çıkarttı. Beşiktaş’takiler sokakta “Abi dün Batman gibiydin vallahi” diye muhabbet ediyordu.
* Tencere tavalarla camlarda başlayan destekler sokağa taştı. Ataşehir'den Beylikdüzü'ne İstanbul'u gaz kapladı.
* Gazi Mahallesi’nde iki gün boyunca saat 20.00’da herkes dışarı tencere kapaklarıyla “Tayyip İstifa” sloganlarıyla sokaklarda. Cemevinin önünden yeni karakola kadar büyük bir kalabalık yürüdü, çöp konteynırları devrilip ateşler yakıldı. Eyleme gelen gençler hazırlıklıydı, annelerinin eşarplarını gazdan korunmak için yanlarına almışlardı. Eyleme gidemeyen yaşlı ve çocuklar balkon ve camlarda tencere kapaklarıyla sesler çıkarıp sloganlar attılar.
* Kadıköy’de gazetelerin üzerine “yandaş medya” sticker’ı yapıştıran bakkal da Gezi Parkı’ndaydı.
* Taksim öğleden sonra dünkü festival havasını yakaladı, Gezi Parkı’nda ise yaşamı örgütlemek adına hummalı bir çalışma hep sürüyor.
* Akşam uğradığımız bir meslek odasının binası kriz merkezine dönüşmüştü. Bir yanda revir, diğer yanda alandan haber almak isteyenler için dev ekran televizyon. (Tabii hep aynı kanal açık!)
* Taksim’e giren İstanbullulardan sonra direnişin biteceği korkusuyla geçen bir günün ardından gece saat 23.30’da Diyarbakır’dan İstanbul’a vardım. “Abi, bizi Taksim’e en yakın yere bırak” dediğimiz taksi bizi Talimhane’ye kadar çıkardı. Sonrasıysa Taksim olduğunu düşündüğüm ancak daha önce hiç bu halini görmediğim bir alana çıktık.
* Taksim’de barikatlar kurulmuş, inşaatların etrafındaki barikatlar sökülmüş, arabaların ve otobüslerin yeri İstanbullular tarafından işgal edilmişti. Bense ağzım açık sağa sola bakarak hayatımda ilk defa “kurtarılmış bölge” gördüm. Arabaların yerlerini işgal eden İstanbullular, sokakta yakılan ateşler, müzik, slogan ve gecenin birinde kalabalık bir Gezi Parkı.
* Rehberim Murat sayesinde bir grubum olmuş, sırtımda gömlekle geldiğim parkta geceyi sağ salim geçirebilmem için gerekli teçhizat sağlanmıştı. Bu süreçte ben de Gezi Parkı’nın ekonomi politiğini deneyimleme şansı yakaladım, açsan yemek, susuzsan meyve suyu, hastaysan doktor diye bağıran insanlarla tanıştım.
Pazartesi, 4 Haziran
* İstiklal Caddesi çok “beklenmedik” bir değişim yaşadı: Devrilmiş MOBESE kameraları, duvar yazıları, sokakta içki satanlar, kapalı mağazalar… Söyleseler inanmazdık.
* Artık Beşiktaş’taki simitçiler, limon da satıyor. (ÇT)