Gezi Parkı olaylarının başladığı günden bu yana, kimileri sosyal medyanın marifetlerinden, kimileri de tehditlerinden bahsetti. Tüm dünyada milyonlarca insanı ayağa kaldıran bir direnişin hikâyesini, sadece sosyal medyanın yetenekleriyle anlatmak yetersiz kalacaktır elbette ama ileriki bir tarihten bugünlere bakıldığında teknolojinin yarattığı enformasyon ve dezenformasyon (bilginin çarpıtılması) ile oluşmuş bir arşivin, ileride oluşabilecek yeni kriz ve risk çözümlerine ilham kaynağı oluşturabileceğini de unutmamak gerekir.
27 Mayıs akşamı saat 22.00 civarında iş makinalarının beş ağacı sökmesi sonucunda Taksim dayanışma grubu üyeleri öncülüğünde başlayan, 31 Mayıs sabaha karşı polis müdahalesi ile yoğun gaz bombası, plastik mermi ve tazyik su kullanımı ile şiddetlenen Taksim Gezi Parkı olayları, 15-16 Haziran tarihlerinde yine gaz bombası, kimyasal su ve plastik mermi müdahalesi ile birçok insanı, sağlığına sorun açabilecek olağanüstü durumlara maruz bıraktı.
Gezi parkı olaylarında kullanılan gaz bombası, kimyasal su, plastik mermi gibi toplumsal olaylara ‘müdahale araçları’ nın uzun vadede insan sağlığı üzerinde oluşturabileceği fizyolojik ve psikolojik tahribatları, toplumsal konulara duyarlı sivil toplum kuruluşları tarafından Gezi parkı müdahaleleri sürecinde birçok kez bahsedildi.
Yaklaşık 20 gün boyunca, tüm Türkiye’de bir direnişin hikâyesine en yakından şahitlik etmiş olan sağlık profesyonellerinin görevleri, sadece insan sağlığına yönelik müdahalelerde bulunmak değil aynı zamanda kamu sağlığı adına gelecekte oluşabilecek riskleri minimize etmeye çalışmak da olduğundan, Türk Tabipler Birliği (TTB) ve Taksim dayanışma platformu bu konuda sivil toplum bilinci oluşturulmak amacıyla ilgili tüm paydaşlara oluşabilecek krizler konusunda önlem çağrıları yaptılar.
Bu çalışmada; Taksim Gezi Parkı olaylarında, toplumsal müdahale araçlarına maruz kalan insanların sağlığı için, sağlık profesyonellerinin ve STK’ların kendi çabalarıyla ne tür önlemler aldıkları, kriz iletişimi ve risk iletişimi bağlamında değerlendirilmeye çalışıldı. Çalışmanın kaynağını Gezi Parkı eylemleri sırasında parkın içerisinde bulunan Taksim Dayanışma Platformu ve TTB öncülüğünde kurulan revir ve Makine Mühendisleri Odası içerisindeki revirde bulunan toplam 5 doktor ile derinlemesine görüşme ile TTB’nin yayınladığı bildiriler oluşturdu.
1. Taksim Gezi Parkı Olaylarına Kriz İletişimi’nden Bakış
İlk olarak 31 Mayıs günü sabaha karşı yapılan müdahale sonucunda ‘gaz bombaları ve tazyikli suya maruz kalan ve bir kafa travması, bir kol ve bacak kırığı ve yaklaşık 100 kişinin çeşitli yerlerinde sıyrık ve ekimozlar ile gaza bağlı zehirlenme’[1] gibi ciddi sonuçlar ile başlayan olayları ele almadan önce bu tür gösteri kontrol ajanları [2] olarak adlandırılan maddelerin ileride ne tür sağlık sorunlarına yol açacağını belirteceğim.
Farklı özellikte kimyasal maddeleri içeren bu ajanlar, 1990’lı yılların sonundan başlayarak yaygınlaşmış ve farklı biçimlerde (sprey, bomba benzeri göz yaşartıcı, irritan, engelleyici özellikte aerosal ve sıvı) kullanıma sokulmuş.[3] Güvenlik kuvvetleri tarafından toplumsal olaylara müdahalelerde kullanılan göz yaşartıcı gazlar, geniş bir kimyasal grubunu oluşturmasının yanında yaygın olarak gaz bombası ve göz yaşartıcı bomba olarak da adlandırılan 15’ün üzerinde türde ‘gösteri kontrol ajanlarına sahip.[4] Türkiye’de resmi rakamlara göre en çok kullanılan türleri ise OC kısaltması ile kullanılan Oleoresincapsicum (Biber gazı olarak bilinir) ve CS kısaltması ile kullanılan Chlorobenzylidenemalonnitrile’.[5]
Genel olarak kullanılan bu kimyasal maddeler kullanıldıktan çok kısa süre sonra, etki göstermeye başlar (3-5 saniye), ve vücuttaki etkileri ilk 15-60 dakika içinde yavaş yavaş azalarak kaybolur. Deriden emilip sinir uçlarında biriktiğinden kişinin maddenin etkisinden kurtulması saatler alabilir.[6] Göz yaşartıcı mühimmatta kullanılan CS maddesinin kalp yetmezliğine, akciğer ödemine, karaciğer ve böbrek hasarına, kimyasal yanık sonucunda gözlerde keratit ve görme kaybına, solunum sistemine ait komplikasyonlar sonucu ölüme dahi yol açabilir.[7]
İyi niyetli bir koruma eylemi olarak başlayan fakat öngörülemeyen müdahaleler sonucunda ortaya çıkan krizi, zamanında, yönetsel ve akılcı önlemler alarak başarıyla yönetmek kriz iletişiminde önemli bir yere sahiptir. Kriz yönetiminin aşamaları üzerine yapılan çalışmalar, genel olarak kriz yönetimini sadece kriz anındaki yönetim süreci olarak değil, kriz öncesi ve kriz sonrasını da kapsayan bütüncül bir yönetim olarak da tanımlar. Buradan hareketle sağlık profesyonellerinin 31 Mayıs sabahından başlayarak tüm süreçte gerçekleştirdiği çabalar, Mitroff (1987: 283-287)’ un kriz yönetimi evreleri bazında incelenmeye çalışılmıştır.
Ön sinyal alma, hazırlanma
31 Mayıs Cuma akşamı Twitter ve Facebook’ta dolaşan yaralı bilgisi ve yardım çağrılarına yönelik mesajlarla, birkaç duyarlı doktorun ilk olarak Taksim’e ulaşması ve bir doktorun kendi telefon numarasını acil yardım hattı olarak sosyal medya mecralarında paylaşmasıyla, yardıma gelmek isteyen kişiler ve yaralılar bundan sonra ‘Revir’ olarak kullanılacak olan Makine Mühendisleri Odasına yönlendirilmiş. Daha sonra bu numara ile tek bir merkezde toplanan ve Google Maps üzerinden adres tarifi verilen revirde, ilk yardım sağlık ekibi oluşturulmuş. Bu şekilde cep telefonu, Facebook ve Twitter üzerinden gelen bilgilerle, harita üzerinden iletişim kurarak ilk mobil sağlık hizmetini vermeye çalışmışlar.
Önleme
31 Mayıs Cuma günü Mis Sokakta ölülerin olduğu bilgisinin internette hızla dolaşması sonucunda Tabipler Odası gönüllü doktorları bu duruma acil müdahale etmiş, birebir sağlık çalışanlarını olay yerine yönlendirerek bu bilginin doğru olmadığını teyit etmiş ve daha sonra internette yoğun takipçisi olan Taksim Platformu Dayanışmasında etkili olan kişiler arasında bu bilgiyi paylaşarak önemli bir dezenformasyonu önlemişler. Derinlemesine görüşme yaptığım Doktor (28), Sağlık revirinin en önemli özelliğinin sadece tıbbi tedavi değil, bu şekilde yanlış bilgilendirme ve provokasyona karşı sağlık çalışanlarının müdahale ederek kamu sağlığını doğru bilgilendirmek de olması gerektiğini belirterek, doktorların oluşabilecek krizleri önlemesi gerektiğini de eklemiştir.
Hasarı sınırlama
Direnişin yoğun olduğu dönemlerde revire hasta getirilememesinden dolayı 2’li 3’lü gruplar halinde (1 uzman doktor-1 tıp öğrencisi) insanların aktif olarak direndikleri yerlerde mobil olarak Triyaj (Hastanın durum tespiti ve ilgili tedaviyi alabileceği sağlık kurumuna yönlendirme) yapmışlar. Çünkü kriz zamanında müdahaleye maruz kalan hastalar revire ulaşmakta bir çok kez sıkıntı çekmişler.
Hastayı ilgili sağlık kurumuna yönlendirirken, hastayı ilerde de takibe alabilmek ve gerçek zarar gören kişi sayısını tespit edebilmek için, Tabipler Odasının standart adli muayene formlarını doldurtup, gönüllü doktor refakatinde hastaları ilgili sağlık birimlerine ulaştırmışlar. Böylece hastanın maruz kaldığı müdahale sonuncunda sağlığına yönelik nasıl bir tedavi kullanıldığını takip edebilmişler…
İyileşme
Direniş sürecinde elde ettikleri deneyim sonucunda iletişimi tek bir merkezden yönetebilmek için kendi gönüllü veri tabanlarını oluşturmuşlar. Tabipler odasından gönüllü doktorların başvurabilecekleri formlar yayınlamışlar. Böylece revirde ve mobilde çalışacak gönüllü doktorların tüm iletişim adresleri ve hangi saatlerde çalışacaklarını bu tablolardan takip edebilmişler. Bu aynı zamanda o gün o saatte hangi doktorun nerede nasıl bir vakaya müdahale ettiğinin bilgisini de verebilmiş. Bunun yanında halktan, Eczacılar Odası ve Tabipler Odasından bir çok ilaç ve ekipman yardımı yapılması sonucunda, herhangi bir acil durumda yeniden ekipman talep edecekleri gönüllü listelerini de oluşturabilmişler.
Öğrenme
Kendi iç iletişimlerinin yanında, halkı biber gazının tehlikelerinden koruyacak bilgilendirici broşürler dağıtarak müdahale yöntemleri hakkında bilgilendirme yapmış, direnişin daha hafif geçtiği günlerde, acil ilk yardım müdahaleleri konusunda parklarda mobil olarak da eğitim vermişler.
2. Taksim Gezi Parkı Direnişi ve Risk İletişimi
Gezi parkında protestolarında kullanılan kimyasalların kişileri potansiyel sağlık tehlikeleriyle istenmeyen sonuçlara maruz bırakması, bu olayların ileride açabileceği sağlık risklerini de düşünmeyi gerektiriyor.
Gezi Parkı olaylarında tam bir risk iletişimi sağlayabilmek için örgütsel yapının ilk ayağını oluşturan kaynak sağlayıcıların, Sağlık Bakanlığı, Sağlık Kuruluşları, bilim insanları, STK’lar vb. olması gerekirken, iletişim akışını sağlayan kanalların; medya, olayla ilgili gruplar ve kanaat önderleri olması gerekir.
Müdahalelerin başladığı günden bu yana, Türk Tabipler Birliği, Taksim Dayanışması, Toraks Derneği ve diğer ilgili STK ve gruplar sağlıkla ilgili daha büyük riskleri önlemek amacıyla, korku, panik ve mezenfermasyonu(yanlış bilgilendirme) en aza indirgemeye çalışmışlardır.
Risk iletişiminin doğru ve güvenilir olması o iletişimin yapısının niteliğine bağlıdır. Burada kastedilen kamunun risk iletişimi karşısındaki tepkisinin yalnızca olgulara ve teknik enformasyona dayanmadığı, aynı zamanda sahip olunan bilgi, değerler ve riski yönetenlerin sözünün güvenilir olup olmadığına da bağlı olmasıdır. [8];
Türk Tabipler Odası ve diğer illerdeki tabip odalarının ortak çalışması ile diğer STK’ların ve destek veren kişi ve grupların internet ve sosyal medya mecralarını kullanarak direniş sürecinde yaptıkları çalışmalar aşağıda risk iletişimi ilkeleri bağlamında değerlendirilmiştir.
Belirsizliğin tespiti
İlk sert müdahalenin olduğu 31 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında, Emniyet güçlerinin gaz ve orantısız güç kullanımına bağlı tedaviye alınan hastaların ve hangi hastanelerin yoğun bakım kliniklerinde takip edildiklerinin son durumları hakkında İstanbul Tabipler Odası web sitesinden sıcağı sıcağına bilgilendirme yapması. [9]
Konudan etkilenecek hedef kitleye yönelik çalışmalar yapılması
Uzun vade hedeflerinde biber gazının oluşturabileceği yan etkiler ve tehlikelerin ne tür
sonuçlara yer açabileceği ile ilgili verilerin değerlendirilmesi ve bu konuda ileride oluşabilecek riskleri azaltabilmek için çeşitli uzmanlıklar ile hastanelerin listesinin hazırlanması
Uygun kaynakların temini ve eğitimli personelin Kullanılması
Türk Tabipler Odası’nın artan yaralı ve ölüm bilançosu nedeniyle bütün hekimleri gezi parkı direnişi sürecinde gönüllü hekim olarak çalışma çağrısı yapması sonucunda
www.istabip.org.tr adresinde açılacak başvuru sayfasından “Gönüllü Hekim Havuzu” oluşturulması
Gönüllü hekimler için bir haberleşme gurubu oluşturulması ([email protected] )
Yapılacaklar ve önlem planı hakkında bilgi verilmesi
Merkez Revir’ in Makine Mühendisleri olarak işlev görmesi yanında diğer bölgelerde de yerinde müdahale yapabilmek için İTÜ-Taşkışla Kampüsü ve Beşiktaş BKM’de revir kurulması
Web tabanlı eğitim materyalleri ve kılavuzlar oluşturulması
Riskle İlgili tüm paydaşları konuya dâhil edilmesi
3 Haziran’da TTB’nin ilgili siyasi iktidar ve yetkilileri biber gazının ileride bir halk sağlığı tehdidi oluşturabilecek risklerine yönelik önlem alma konusunda uyarı çağrısı yapması
TTB’nin 16 Haziran’da Dünya sağlık Örgütü Genel Merkezi ve Dünya Tabip Birliği’ne olası riskler konusunda çağrı yapması
21 Haziran TTB ve Uzmanlık Dernekleri’nin yaptığı basın toplantısı ile biber gazının kullanımının durdurulmasına yönelik yetkililere çağrı yapılması
Durumun ciddiyetinin bilimsel kanıtlarla tespiti
Elden dağıtılan broşürler dışında Türk Tabipler Birliği’nin ‘’Toplumsal olaylarda Kullanılan Kimyasal Silahlara İlişkin Bilgi Notu’’ nu yayınlaması
3 Haziran günü Türk Tabipler Birliği’nin şiddete maruz kalan bireylerin sağlık durumları ile ilgili İstanbul, Ankara ve İzmir Tabip odalarının verilerini iletmesi
Türk Tabipler Birliği sitesinde direniş sırasında gaza veya diğer müdahalelere maruz kalan kişilerin doldurabilmesi amacıyla ‘’Kimyasal Silah/Gösteri Kontrol Ajanlarına Maruz Kalma Değerlendirme’’ formunun yayınlanması ve yaklaşık 7.000 kişinin katıldığı anketin sonuçlarına dair ön değerlendirme raporunun sunulması
Türk Toraks derneğinin gazın sağlığa olumsuz etkileri hakkında kamuoyunu bilgilendirme yapmasının yanında gaza maruz kalan kişiler ile ilgili olarak çeşitli illerde ücretsiz solunum testi yapması ve bunun verilerini paylaşması
20 Haziran itibariyle İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere yaklaşık 13 ilden gelen sağlık verileri ile ilgili son raporu yayınlanması
3. Sonuç
Teknolojinin sınır tanımayan özelliği, kamu sağlığı krizleri ve risklerinin olumsuz etkilerinde kendini ayrıştırıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira bu olumsuz etkiler sağlık alanında yaşanan mağduriyetleri sadece fizyolojik boyutlarıyla değil uzun vadede ekonomik, sosyal ve psikolojik boyutlarıyla da etkileyecektir. Sağlık İletişimi disiplini içinde ele alınan ‘risk iletişimi’, kamu sağlığı krizlerinde ilgili paydaşların dâhil olduğu proaktif iletişimle krizin etkilerini minimize etmeye yönelik uygulamalar ortaya koyabilmektedir[10].
Bu çalışmada ele alınan Gezi Parkı olaylarında kullanılan kontrol ajanlarına maruz kalan insanların sağlıklarına yönelik çabalar, Türk Tabipler Birliği, Eczacılar Odası, Taksim Dayanışma Platformu, kısıtlı sayıda belediyeler, kısıtlı sayıda hastaneler, sosyal medya mecralarını kullanan kişiler, ilgili uzman dernekler ve olaydan etkilen gruplar ve kişiler tarafından ortaya konulmuştur.
Tüm Türkiye’ye hatta dünyaya yayılan bir direnişin bu kadar sınırlı bir paydaş katılımıyla gerçekleşmesi elbette dezavantajlı durumlara yol açmıştır. Ama konusunda uzman ve sorumlu STK’ların zamanında yazılı içerik üretip, paylaşması; sahada pratik olarak her türlü müdahaleyi gerçekleştirmesi, gerçek bir sivil toplum katılımı ve bilinciyle zararları en aza indirgemeyi başarmıştır.
Enformasyonun büyük çoğunluğu ana akım medya sınırlılığından dolayı, çoğunlukla internet ve sosyal medya aracılığı ile olmuştur. Tabi ki bu süreç bireyin kendi içerik üretmesinden ve paylaşmasından dolayı kimi zaman enformasyonun kontrolsüz yayılmasına ve dezenformasyona yol açmış olsa da, bu direnişin temelinde sosyal medya aracılığıyla kitleleri harekete geçiren, iyileştiren bir mobil hareket olduğu aşikârdır.
Şüphesiz ki Türkiye’nin birçok yerinde binlerce kişinin maruz kaldığı kontrol ajanlarının yarattığı zararları minimalize etmeye çalışan sağlık profesyonelleri bu direnişin asıl kahramanlarıdır. Ve bu riski yönetmenin en büyük çabalarından biri de kriz anında canını ortaya koyarcasına mobil halde sahada olan doktorların mağduriyete yerinde müdahale edebilmeleridir.
20 Haziran itibari ile TTB’nin yayınladığı sağlık durumu raporu bilançosu, 7836 yaralı, 4 ölü, 101 kafa travması, 60 ağır yaralı ve 11 göz kaybıdır.
Bütün bunlar düşünüldüğünde, biber gazına maruz kalan binlerce kişinin ileride oluşabilecek sağlık riskleri konusunda, Sağlık Bakanlığı, medya ve özel sektörün de içinde olması gereken daha geniş kapsamlı risk önleyici yaklaşımlarda bulunmaları gerektiğini hatırlatmaktadır. (SÖD/HK)
* Seray Öney Doğanyiğit, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi
[1] http://www.istabip.org.tr/. AKP Hükümeti Çıldırmış Olmalı!.30.05.2013
[2] http://www.ttb.org.tr/ Yaygın olarak gaz bombası ya da göz yaşartıcı bomba türlerine denir. TTB Gösteri Ajanlarıyla Temas Edenlerin Sağlık Sorunları ile ilgili Ön Değerlendirme Raporu.12.06.2013
[3] http://www.ttb.org.tr/TTB Toplumsal Olaylarda Kullanılan Kimyasal Silahlar İlişkin Bilgi Notu.03.06.2013
[4] http://www.ttb.org.tr/ TTB Gösteri Ajanlarıyla Temas Edenlerin Sağlık Sorunları ile ilgili Ön Değerlendirme Raporu. Sf.2.12.06.2013
[5] http://www.ttb.org.tr/TTB Toplumsal Olaylarda Kullanılan Kimyasal Silahlar İlişkin Bilgi Notu.03.06.2013
[6] http://www.ttb.org.tr/ TTB Gösteri Ajanlarıyla Temas Edenlerin Sağlık Sorunları ile ilgili Ön Değerlendirme Raporu. Sf.3.12.06.2013
[7] Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı.30.12.2010
[8] Cinarlı, İnci.Risk İletişimi Açısından SARS Salgını.Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi
[9] Bu bilgilendirme kaynağını, müdahalenin ilk olduğu kriz anında revirlere gelen hastalara tuttukları adli raporlardan ve devamında bir doktor refakati ile hastanede hastanın durumunun takip edilmesinden almıştır.
[10] Cinarlı, İnci.Risk İletişimi Açısından SARS Salgını. Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi