BDP Bingöl Milletvekili İdris Baluken Çocuk Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmasını teklif etti.
Çocukların özgürlüklerinin kısıtlanmasının “en son” çare olduğunun vurgulandığı kanun teklifinde, “alternatif tedbir ve yöntemlerle suça yönelen çocukların toplumla bütünleşmesi hem çocuklar hem toplum için yaşamsal bir öneme sahiptir” denildi.
Teklifte, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun tutuklama yasağıyla ilgili 21 inci maddesinin “Onsekiz yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemez” şeklinde düzenlenmesi istendi.
“Son çare”
Değişikliğin gerekçesi kanun teklifinde şu ifadelerle yer aldı.
“Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, uluslararası sözleşmeler ve değişiklik teklifine konu 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu uyarınca, 18 yaşına kadar her bireyin “çocuk” kabul edilmesi yasal bir zorunluluk olup çocuk adalet sisteminde de çocuğun yüksek yararının göz ardı edilmemesi önem arz etmektedir.
“Buradan hareketle, çocuk adalet sistemi içinde yer alan her çocuğa yaşına özgü muamelelerde bulunulmasının ve çocuk adalet sistemi içinde yer alan çocuklarla ilgili verilecek kararlarda çocuğun özgürlüğünün kısıtlanmasına son çare olarak başvurulması amacıyla kanun değişikliği teklif edilmektedir.
“Zira henüz on beş yaşında olan çocukların maruz kaldığı tutuklama tedbirinin yeniden ele alınması ve bu yaş sınırının on sekiz olarak belirlenmesi gereklilik arz etmektedir.”
BM referansı
03.07.2005 gün ve 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nde, “devletin ihmali tavrı ve kamu görevlilerinin görevlerini ifa ederken çocuklara uyguladıkları şiddet yöntemleri, yersiz gözaltı ve tutuklamalar ağır yargı mekanizması içerisinde önemli bir sorun alanı teşkil etmektedir” denildi.
Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Komitesi ve BM İnsan Hakları Komitesi’nin kararları hatırlatıldı: “Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır.”
Bununla birlikte özellikle son dönemde “çocukların tutuklanıp cezaevine konulduğu, 15–18 yaş arası çocukların ağır ceza mahkemelerinde yargılandığı, işkence ve şiddete maruz kaldıklarına” dikkat çekildi.
15 üstüne yetişkin muamelesi
Teklifte, uluslararası kabule ve anlaşmalara göre 18 yaşına kadar her bireyin çocuk kabul edildiğinin altı çizildi ve Türkiye’deki mevzuatta on beş yaşın üstündeki bireylerin fiili durumda yetişkin sayılmasının yarattığı sorunlara da vurgu yapıldı.
“Özü itibariyle bir tedbir olan tutuklama çocuklar açısından bu niteliğini yitirmiş olup 15 yaş kabul edilen sınır ile çocuklar, cezaevinin olumsuz, çocuk gelişimine aykırı koşullarına mahkûm edilmektedirler.
“Çocuklarına gerekli olan kamusal ilgiyi göstermeyen Türkiye, izlediği yanlış politikalar, kanun maddeleri ile sonucu çocukların cezaevlerinde hayatlarının ellerinden alınmasına neden olmaktadır.
“Adalet Bakanlığı verilerine göre Kasım 2012 tarihi itibariyle cezaevlerinde 1943 tutuklu ve hükümlü çocuk bulunmaktadır.
“Nitekim gözaltında, işkencede, cezaevinde hayatı elinden alan, intihara sürüklenen çocuk hikâyeleri gün geçtikçe artmakta, yasama ve yargı buna sessiz kalmaktadır.” (YY)
Kanun teklifine buradan ulaşabilirsiniz.