Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ahmet İnsel, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melek Göregenli, yazar Nuray Mert ve siyasi analist Kenan Kalyon yaşanan süreci ve artan toplumsal gerginliği bianet'e değerlendirdi.
Kenan Kalyon, son zamanlardaki bütün olay ve gelişmelerin birbirini besleyen milliyetçi tırmanışa hizmet ettiğine dikkat çekerek,"Hükümetin ve başbakanın açıklamaları bunu dağıtamadı. Batman'da yaşanan olaylar, cenazelerde yaşanan gerginlikler dünkü gelişmeler simgesel düzeyde etnik yarılmayı iyi ifade ediyor " dedi.
Ahmet İnsel 'e göre, "Gemlik'te miting yapmak istemek de, mitinge gitmek isteyenleri linç etmeye kalkışmak da karşılıklı provokasyon."
Gençay Gürsoy, "Gerginlikten; savaştan, çatışmadan çıkar sağlayanlar, bu ortamın sürmesinde çıkarı olan çevreler yani kısaca şahinler yararlanır. Türk ve Kürt halkı için yanlış olan bu ortamın sürmesi geri dönülmez ve vahim gelişmelere zemin hazırlıyor" dedi.
Melek Göregenli ise, "Birileri siviller olarak Türklerle Kürtlerin çatışmaya başladığı bir durum istiyor ama bunun için ortada politik bir temel dahi yok" görüşünde.
İnsel:Karşılıklı provokasyon
Ahmet İnsel son olaylarla ilgili gazetecilerin aktardığı bilgilerden başka bir şey bilinmediği için kesin tespitler içeren açıklamalar yapmanın yanlış olacağını belirterek, "Görünen olaylar karşılıklı provokasyon" dedi.
"Kürt sorununa ilişkin son zamanlarda ülke genelinde bir sertleşme politikası olduğu çok açık. Bunu sokaklarda yaşanan şiddetten gözlemlemek mümkün. Böyle bir süreçte bu tür girişimlerde bulunmak siyaseten doğru tavır değildir. Türkiye'de elinde silahla dağda dolaşmak yasallığı bir kenara koyun herhangi bir meşruiyete tekabül etmez."
Silahlı mücadale kangren
"Türkiye'de Kürt kimliğinin en ufak bir ifadesinin bile yasak olduğu, en küçük bir girişimin bile devlet şiddetinin zincirlerinden boşanmasına yol açtığı bir dönemde bu baskıya isyan edilmesi ve bu isyanın silahlı direnişe dönüşmesi yöntem olarak desteklenmese bile anlaşılabilir bir tepkiydi" diyen İnsel şöyle devam etti:
"Bugün Türkiye'de Kürt sorununa açılımlarının geldiği ve yeni açılımlarının gelmesinin kısa vadede olanaklı olduğu bir ortamda silahlı varoluş tarzının gereklilik ve meşruiyetine inanmak, bunu bir kazanım olarak algılamak Kürt sorununun giderek daha fazla kanayan bir yaraya dönüşmesinin baş nedenlerinden biri olmak anlamına gelir" diye konuştu.
PKK muhatap alınmak istiyor
PKK'nin, Kürt sorununun çözümünde kendisinin muhatap alınmasını empoze etmeye çalıştığı ifade eden İnsel, "Çünkü PKK askeri alanda zayıflamış bir örgüt olarak duruyor. Şiddet eylemiyle kendini var ederek çözüm için adres benim mesajı vermeye çalışıyor. Örgüt açısından baktığımızda bu doğru gibi görünebilir. Ama Kürt sorununun Türkiye içinde barışçıl bir çözüme ulaşabilmesi açısından doğru bir tavır değildir. PKK açısından doğru olan Kürt sorununun çözümü açısından doğru olmayabilir " dedi.
Demeç vermek yerine açılım yapılmalı
Kürt sorununun çözümünde devletin demeç vermekten öte açılımlar yapması gerektiğinin altını çizen İnsel, "PKK'nin ne olduğunun, durduğu yerin tespitini yapıp Kürt sorunuyla ilgili açılım yapacağız diye nutuk atıp insanları bekletirseniz de bu sorunun çözümüne yönelik samimiyetinizin inandırıcılığı da kalmaz. Vaatler boş çıkınca bu kez alan sertlik yanlılarına kalır ve onlar da biz haklıydık derler. Böyle sert bir süreç hem Kürt hem de Türk milliyetçilerinden başka kimsenin işine yaramaz " diye konuştu.
Gürsoy: Hükümet linç girişimlerine net tavır koymuyor
Gençay Gürsoy da PKK'nin eylemsizlik kararı almasının barış adımlarının atılacağı bir ortamın oluşması için yeterli bulduklarını belirtti.
"Bu sürecin ortalarına geldik. Ama gerginliği körükleyen eylemlerin ve ölümle sonuçlanan operasyonların artarak devam ettiğini görüyoruz. Güvenlik güçleri, kimi zaman kitlesel özellik taşıyan PKK destekçisi eylemleri sert şekilde bastırmaya çalışıyor ama provokasyonlara seyirci kalıyor. Bir çok kentte kasabada linç girişimleri hızını arttırmışken devleti temsil edenler ve hükümet net bir karşı tavır ortaya koymuyor ve hatta yer yer teşvik edici tutumlar takınıyorlar."
PKK, şiddetle sıkıştırmak istiyor
PKK'nin de barış çağrıları yapmasına karşın Türkiye'yi kanlı eylem sözcükleriyle köşeye sıkıştırmaya çalıştığını ifade eden Gürsoy, şöyle devam etti:
"PKK'yi temsil ettiğini ifade edilen kişilerin, çevrelerin Kürtlerin içinde bulunduğu psikolojik ortamı dikkate almadan, 80 yıllık geçmişi olan Kürt sorununu Öcalan sorununa indirgeyen bir tutum takındıklarını görüyoruz. Bu yanlış bir strateji ve değerlendirmedir.
"Öcalan sorunu varsa elbette tartışılabilir. İnsan hakları açısından, yasal haklar açısından tartışılır ama Türkiye'nin içinde bulunduğu sorun buna indirgenemez. Mevcut tablo son derece endişe vericidir.
"Hiç kimsenin buna seyirci kalma lüksü yoktur. Barış yanlısı tüm toplum kesimlerinin gerek örgütsel gerek bireysel düzeyde bu tehlikeli gidişi önleyecek çabalara katkıda bulunması gerekiyor"
Gürsoy, gergin ortam içinde Gemlik'te miting yapmak istemek siyaseten doğru bir tavır olmadığını ve provokasyona açık eylemlerden kaçınmak gerektiğini söyledi.
Kalyon:Her şey bıçak sırtında ilerliyor
Türkiye'deki milliyetçi akımların ve partilerin, Kürt sorununun bir siyasi çözüm mecrasına girmesini istemediklerini belirten Kalyon, "Milliyetçi çevrelerin soruna, müzminleşmesinden güç toplamak için yaklaştıkları ve hükümetin ilk adımlarını attığı politika değişikliğinden rahatsız oldukları anlaşılıyor" dedi.
Kalyon, gelişmelere Kürt cenahından bakıldığında ise sorunun kimin muhatap alınacağı, muhatapsız bir çözümün mümkün olmayacağı tezleri üzeriden yürüdüğünü söyledi.
"Bu yürüyüş basitçe tecridi kınamaktan öte Öcalansız bir çözümün mümkün olamayacağını hatırlatma ve gözlere çakma amacı taşıyor.Bu 'İmralı irademdir' şeklinde sürdürülen daha genel bir kampanyanın parçası.
"Hükümet cenahındaysa belirsizlik devam ediyor, muhatap belirlenmiş değil.Bu muhatapsız ilerletilemeyecek bir süreç."
Gemlik yürüyüşünün "zamanlama açısından doğru olmadığı"nı söyleyen Kalyon, fakat zamanlama konusu nereden baktığınıza bağlı diyor Kalyon.
"Bu süreç Kürtler tarafından her açıdan bir eylemsizlik süreci olarak görülmüyor. Bütün olanaklar Öcalan'sız ve PKK'siz bir çözüm olamayacağını göstermeye yönelik bu da bir eylemesizlik gerektirmiyor."
Silahlar kalıcı olarak susar ve hükümet geri adım atmazsa kilitlenme hali değişir
"Her şey bıçak sırtında" diyen Kalyon, "Eğer silahların susması 1 aylık sürecin ötesinde kalıcı bir durum halini alırsa, hükümet geri adım atmaz ve sorun çok taraflı olarak tartışmaya açılırsa, bugünkü denklemin ve kilitlenme halinin değişeceğini ve yeni dinamiklerin ortaya çıkacağını" düşünüyor.
"Ama yeni dinamiklerin ortaya çıkması ihtiyacını konuşurken verili durum açısından şu gerçeği göz ardı etmemek gerekir; şu ana kadar Kürt hareketini yürüten ana damar içerisinden uygun görülenlerinin -örneğin bunlar seçilmişler olabilir- muhatap almadan süreç yeniletilemez.
"İkinci nokta tam bir silahsızlanmanın sağlanmasını mümkün kılacak önlemler olmadan yol alınamaz. Bunun yolu da genel siyasi af. Bu yapılmadıkça, sürecin provokasyonlarla kesintiye uğraması mümkün."
Bu yolda devam etmek istiyorsa hükümetin statükoyu sarsması gerektiğine dikkat çeken Kalyon, "Hükümet girdiği yolda devam derse elini güçlendirip çıkacaktır. Kararlılık sergiler ve süreci ilerletirse hem toplumsal desteğini artırabilir, hem de sivil otoriteyi güçlendirebilir" dedi.
Mert: Kürt sorunu Öcalan'dan bağımsız görülmeli
Nuray Mert gelinen süreçte istenmeyen olaylar yaşandığını belirterek, "Daha kötüleri yaşanan çatışmalı geçen onca yılda yaşanmayan olaylar şimdi yaşanıyor. Bunca şeye göğüs gerdikten sonra şu süreçte bu tür tehlikeler yaratmamak gerekiyor. Onca zorlu dönemde var olan sağduyu, hoşgörünün şimdi olması gerekiyor dedi.
"
"Kürt sorununu Öcalan'dan bağımsız görmek gerek. Şiddete bulaşan insanların, silahla politika yapanların kanaat önderi gibi benimsenmesini doğru bulmuyorum"
Göregenli: Türk-Kürt çatışmasının zemini yok
Melek Göregenli son yaşanan olayları "kolektif bir linç" hareketi olarak adlandırmaktan ziyade politik bir manevra olarak tanımlamayı doğru bulduğunu vurguladı.
"Çünkü günlük hayatımızın içinde siviller arasında bu türden çatışmaları doğuracak bir gerginlik hissetmiyorum henüz. Belirli durumlarda ortaya çıkıyor olsa da yine de doğal görünmüyor.
"Nasıl olduğuna aklım ermiyor ama iki tarafın da bir takım politik manevrası olarak değerlendirmeyi daha doğru buluyorum. Birileri siviller olarak Türklerle Kürtlerin çatışmaya başladığı bir durum istiyor ama bunun için ortada politik bir temel dahi yok. En kötü günlerin yaşandığı 1990'larda bile olmayan çatışmaların bu süreçte yaşanması isteniyor."
Göregenli, resmi politikaların özelde de ordunun tavrının Kürt düşmanlığını körüklediğini belirtti.(AŞ/KÖ)