Adalet Bakanlığı eski milletvekili avukat Mahmut Alınak'ın 2007'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterliğine hitaben yazdığı bir dilekçede kullandığı ifadeler nedeniyle hakkında 301. maddeden dava açılması yönündeki talebi reddetti.
301. maddede 28 Nisan 2008'de değişiklik yapılarak, bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanı'nın iznine bağlanmıştı.
Alınak'ın oğlu ve avukatı Sinan Alınak, bianet'e aslında babası hakkında "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216. maddesinden dava açıldığını söyledi.
Dava sürecinde mahkemenin 216. maddede isnat edilen suçların işlenmediği yönünde karar verdi ve Mahmut Alınak'ın bu maddeden beraat etti. Ancak bu sefer TCK 301. madde kapsamında düzenlenen "Türkiye Cumhuriyeti devleti kurum ve organlarını aşağılamak" suçunun işlendiğine kanaat getiren mahkeme Adalet Bakanlığı'na başvurdu.
Ancak Bakanlık 301. maddeye ilişkin suç unsurlarının oluşmadığı görüşüyle soruşturmaya izin vermedi.
216'dan beraat de bakanlığın kararı da sevindirici
Sinan Alınak, mahkemenin "fikir ve ifade özgürlüğü" kapsamında değerlendirme yaparak Mahmut Alınak'ın 216. maddeden beraat etmesini ve Adalet Bakanlığı'nın da 301. maddeden yargılanmaya izin vermemesini sevindirici bulduğunu söyledi.
Alınak, mahkemenin 216. maddeden beraat kararı verirken düşünce ve ifade özgürlüğünün önemine vurgu yaptığının altını çizerken mahkeme kararındaki şu ifadelere dikkat çekti:
"Atılı suçun unsurlarını içerir bir anlatım ve düşünce yapısının bulunmadığı, atılı suça konu yazının unsurları ve yazılış içeriği itibariyle Türkiye Cumhuriyeti ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapıldığı iddia edilen bir takım uygulamalara karşı sanığın kendine has görüşlerini ve değerlendirilmelerini belirtir tarza yazılar olduğu ve bu konuya ilişkin görüşlerinin dile getirdiği anlaşılmaktadır."
Alınak'ın dilekçesi
25 Aralık 2007'de BM'ye bir dilekçe yazan Mahmut Alınak, dilekçesinde özetle şu ifadelere yer vermişti:
* Lozan Antlaşması ile Kürtlerin vatanı Kürdistan dört parçaya bölünerek Türkiye, İran, Fransa ( Suriye) ve İngiltere (Irak) arasında paylaşılmıştır, böylece Kürdistan bu devletlerin toprağı olarak kabul edilmiştir.
* Tarihte hiçbir halkın dili ve kimliği yasaklanmamıştır. Bugün de adı yasaklı olan tek bir millet tek bir ülke yoktur. Ama Kürt milleti ve onun ülkesi Kürdistan'ın adı yasaklıdır. Bu Lozan Antlaşmasını yapan devletlerin dünya insanlığına bıraktıkları bir utanç belgesidir.
* Türk devlet makamlarına tek bir harfle bile olsa Kürtçe bir yazı gönderilemez, suçtur. W, Q, X gibi harflerin olduğu bir yazı bile suç olarak kabul edilmektedir.
* Birleşmiş Milletlerin bu trajediye müdahale etmesi için bir iç savaşın çıkması mı gerekiyor, ama Kürt halkı böyle bir savaşın tarafı olmak istemiyor. Sonuç olarak Kürt milleti kabul edilemez bir zulüm altında yaşamaktadır.
* BM'den bu kıyıma müdahale ederek, soykırım suçu işleyen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Genelkurmay Başkanı'nın uluslararası bir mahkemede yargılanmalarını ve Kürtlerin gasp edilen ulusal ve insani haklarının iade edilmesi için aracılık yapmanızı talep ederiz. (EKN)