Kobanî davasının 43. duruşma periyodunun 1. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN - Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
“Katliamlara karşı demokratik bir tepki”
MA’nın haberine göre, tutuklu siyasetçi Meryem Adıbelli’nin avukatı Berdan Acun, beyanında, davadaki hukuksuzluklara değindi.
Avukat Acun, davaya gerekçe gösterilen Kobani eylemlerinin üzerinden 6 yıl geçtikten sonra dava açıldığını anımsattı. Davanın HDP'nin bir tweet'i üzerine açıldığına işaret ederek, “Bir tweet üzerine kurulu bu iddianame; hiçbir hukuksal altyapısı olmayan bir hal ile bu aşamaya gelmiştir” dedi.
Dava konusu tweet’in, IŞİD’in gerçekleştirdiği katliamlara karşı demokratik bir tepki amacıyla paylaşıldığını ifade etti. Acun, söz konusu paylaşımın herhangi bir şiddet içermediğini vurguladı.
“Somut ve maddi deliller söz konusu değil”
Avukat Acun, “Bu davadaki amaç siyasal bir tasfiyedir. Yargılamada siyasetçilerin adil yargılama hakkı, savunma hakkı, silahların eşitliği ve tabi hâkim ilkesi gibi haklar görmezden gelinmektedir” dedi.
Siyasetçilerin savunmalarında lehe talep ettiği delil araştırmalarının tamamının reddedildiğini anımsatan Acun, “Kovuşturma sürecinde resmen aranıp bulunulan gizli tanıklarla dosya yürütülmeye çalışıldı. Somut ve maddi deliller söz konusu değil. Kuşkudan sanığın yararlanması gerektiği ilkesi, evrensel bir ceza hukuku ilkesidir. Bu yargılama sürecinde; şüpheden iddia güçlenir şeklinde bir yargılama tarzı devam etmektedir. Gerek tutuk değerlendirme kararlarınızda gerek taleplerimize yaklaşımlarınızda bu anlayışı görüyoruz” diye konuştu.
“Gizli tanık beyanı hukuka aykırı”
Gizli tanıkların dinlenmelerine dair keyfi bir tavrın sergilendiğine dikkat çeken Acun, şunları söyledi:
“Savunmanın tanığa sormak istediklerinin iletilmemesi, dosyadan gizli tanık olma koşullarının değerlendirilmediği ve tanıkların mahkemeye getirilmemeleri dosyadaki en büyük hukuki sorunlardan biridir.
Gizli tanığın harici bir celsede dinlenilmesi, AİHS’in ilgili maddesine aykırıdır. Bu şekilde edinilecek gizli tanık beyanı hukuka aykırıdır. Bu delillerin dosyadan çıkarılması ve esas alınmaması kanaatindeyiz.
Tanık Koruma Kanunu’nun 1’inci maddesinde ‘Ceza muhakemesinde tanıklık görevi sebebiyle, kendilerinin veya yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmaları zorunlu olan kişiler hakkında tanık koruma tedbirleri uygulanır’ denilmektedir.
Ceza mahkemesinde önemli yer tutan tanıklık fiilin fail tarafından işlenip işlenmediği konusundaki kanıtlardan bir tanesidir. Tanıkların sanığın ceza görmesinden veya beraat etmesinden herhangi bir yarar görüp görmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekir.”
Gizli tanık beyanlarının tek başına mahkumiyete gerekçe olamayacağına vurgu yapan Acun, bu konuda Yargıtay’ın verdiği kararlara işaret etti. AYM’nin verdiği bir kararda "olayın tek tanığı varsa ve hüküm tanık beyanına göre kurulacaksa tanık huzurda dinlenmeli" ifadesine vurgu yaparak, sanığın tanığa soru sorabilmesi, onunla yüzleşebilmesinin adil bir yargılama için zorunlu olduğunu kaydetti. (AS)