“Asker doğmadım ve ben hiçbir sisteminde asker olamaya yükümlülüğüm söz konusu olamaz. Korkacağım bir şey yok. Gizlenerek asker kaçağı olmaktansa ‘Ben bunu reddediyorum, hodri meydan’ demeyi tercih ediyorum.”
23 yaşındaki Baran Toktaş, vicdani ret kararını bu sözlerle özetliyor. İstanbul’da elektrikçilik yapan Toktaş, Bingöl’de uzman çavuşların kız çocuğuna tecavüz etmesinin ve serbest bırakılmalarının bardağı taşıran son damla olduğunu ifade ediyor ve bardağı dolduran diğer damlaları da sıralıyor:
“Ceylan Önkol da bir etken, İbrahim Oruç’ta bir etken; polis ya da asker eliyle katledilmiş bütün gençler birer etken. Şerzan Kurt’ta, Aydın Erdem de birer etken. Askeriyede yanlışlıkla öldürüldü süsü verilerek katledilen Sevag Balıkçı da etken…
“Uludere’de katilleri gördük. Reyhanlı’da da gördük. Medeni Yıldırım’ın katilini de hepimiz gördük ve biliyoruz. Ama militarist güçler bizim gözlerimizin görmediğini iddia ediyor. Katilleri tanıyoruz ama bu sistem bunu saklamak için her yolu, yöntemi denemektedir.”
“Türklüğü çağrıştıran materyallerle büyütüldük”
İlkokula başladığı yedi yaşından itibaren kendisine “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtildiğini ve her alanda Türklüğü çağrıştıran materyallerle büyütüldüğünü ifade eden Toktaş, Andımız’ı, İstiklal Marşı’nı ve Gençliğe Hitabe’yi ezberlemek zorunda bırakıldıklarına dikkat çekiyor.
“Biz gerek Kürt olduğumuz gerekse de ailemizin politik duruşundan ötürü militarizmin bize ne kadar zarar verdiğinin, darbelerin neler kaybettirdiğinin erken farkına vardık. Askerin polisin ne olduğunu daha o yaşlarda biliyorduk ve onlardan korkuyorduk.”
“Mustafa Kemal’in değil Zeki Müren’in askerleri daha barışçıl”
Gezi direnişinde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarıyla eylemlilik başlatanları da eleştiren Toktaş, askeri sokağa davet edenlerin Lice’de öldürülen Medeni Yıldırım’a bakmasını tavsiye ediyor.
“Medeni Yıldırım’ı sokağa davet edip onları devrime götüreceklerini sandıkları askerler vurdu. Militarizmi savunarak bir devrim gerçekleşemeyeceğini anlamalılar öncelikle.
“O sloganı atanlar nasıl Uludere’den, Sivas’tan ders çıkarmadılarsa Gezi’den de hiç bir ders çıkaramayacak olanlardır.
“Onur Haftası nedeniyle 30 Haziran’da İstanbul’da 30 bin kişi yürümüş. O görüntüleri görünce çok mutlu oldum. Mustafa Kemal’in askerleri olmaktansa Zeki Müren’in askeri olmak daha barışçıl görünüyor.
“Sivas katliamının 20. yıldönümüydü. 20 yıl önce bugün yine militarizm yaktı oradaki 35 canı. Bir uzman çavuş geliyor askerleri orada bırakıp arabasıyla uzaklaşıyor oradan. Polisiyle, valisiyle, askeriyle kaymakamıyla planlı bir şekilde planlandığı gibi yapılan bu katliamı kınıyorum. İnsanların yanmasına göz yuman askerlerden olmamak için mazlumun karşısında değil yanında durmak için vicdani ret diyorum.
“Bir dönemeçteyim ve artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Bilsinler ki artık farkındayız. Çok daha bilinçli ve çok daha örgütlü olarak çoğalıyoruz.
“Vicdani retçiler ülkede özellikle vatan haini ilan edilir, halkı askerlikten soğutmak suç sayılır. Bunların hepsine hazırım.
“Türk, Kürt, Ermeni, Laz, Çerkez, Roman her halktan, her dilden, her renkten gençlere çağrımdır; askere gitmeyin. (EKN)