Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, asgari ücretin belirlenmesi koşullarının iyileştirilmesi amacıyla Meclis Başkanlığı’na kanun teklifi verdi.
TIKLAYIN - "İnsanca Yaşamak İçin Asgari Ücrete En Az Yüzde 40 Zam Yapılmalı"
Kemalbay, bu teklif ile “Asgari ücretin gelir vergisinden istisna tutulması amacıyla 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda ve asgari ücret belirlenme sürecinde demokratik katılımcı bir komisyon oluşumunu sağlamak” ile “İşçilerin grev ve toplu eylem haklarını kullanabilmeleri amacıyla 4857 Sayılı İş Kanunu ile 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda değişiklik yapılmasını istedi.
Kanun teklifine dair gerekçede şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye’de işçilerin çok büyük bir bölümü asgari ücret ve asgari ücrete yakın bir ücretle çalışıyor ve tamamına yakını borç batağı içinde yaşam mücadelesi veriyor. Üstelik ekonomik kriz nedeniyle piyasa koşullarında belirlenen ‘fiili ücret’, uzun süredir yasal asgari ücretin bile altında seyrediyor. Ayrıca yoksulluk sınırının altında belirlenen asgari ücretten bir de vergi kesilmektedir. Oysa Anayasanın 73. Maddesine göre, vergi ödevi herkesin mali gücüne göre tanımlanmıştır ve; ‘Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır demektedir.
"Çalışanlar tüm artı değeri yaratanlardır, ama emeklerinin değeri yokmuş gibi davranılmaktadır. Gökdelenler, siteler yapan işçinin kendi başını sokacağı bir evinin olmaması, bir ülkeyi doyuracak gıdayı üretenlerin çocuklarını doyuramayacak durumda olması mevcut asgari ücret uygulamasını ve belirlenme sürecinin sorgulanmasını gerekli kılmaktadır.
"Hazine Bakanı önümüzdeki yıl yüzde 5 büyüme öngördüğünü YEP ile açıklamıştır. Bugüne kadar Türkiye’nin büyüdüğü ve ekonomik başarı elde ettiği yönünde hükümetin tespitlerini doğru kabul edersek işçiler bu büyümeden hiç pay alamadılar. Aksine ülke ekonomisinin karar vericisi olmadığı halde emekçiler her defasında krizlerin faturasını ödemek zorunda bırakıldılar. Bu durum sosyal devlet ilkesi ve hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.
"Sosyal devlet anlayışı ve az kazanandan az, çok kazanandan çok ilkesi tavana yayılmalıdır. Asgari ücret, işçinin ailesi ile birlikte gıda, konut, giyim, sağlık, eğitim, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret olarak ele alınmalıdır.
'Toplu eylem hakkı tanınmalı'
"Asgari ücret artışı denilince ilk anda akla işçilerin alacağı en düşük ücretin kaç lira olacağının belirlenmesi gelmekte ise de, işsizlik ödeneğinden emekli maaşlarına, SGK primlerinden, evde bakım ücretine kadar doğrudan ve dolaylı olarak birçok kişiyi ve alanı etkilemektedir.
"Bu ödemelerin ne kadar olacağı asgari ücretin belli bir oranına bağlı olduğu için asgari ücretteki her artış bu ödemelerin de artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle asgari ücret yalnızca asgari ücretle yaşayan işçileri değil, çok daha büyük bir kesimi ilgilendirmektedir. Dolayısıyla bugün için doğrudan etkilenen 9 milyon ücretli dışında milyonlarca yoksul, işçi ve emekçi asgari ücret artışından bir biçimde etkilenmektedir.
"Asgari ücretin vergiden muaf tutulmasının yanı sıra, asgari ücretin müzakere sürecinde de emekçilerin haklarını savunabilmelerinin önü açılmalıdır.
"Asgari ücret belirlenmesinde çalışanların, emekçilerin müzakere sürecine doğrudan katılımını ve temsilini desteklemek üzere grev ve toplu pazarlık hakkı tanınmalıdır. Böylece toplu pazarlık sonucu anlaşma sağlanmaması halinde etkili itiraz hakkı kullanılabilecektir. Dolayısıyla, asgari ücret belirleme koşulları iyileştirilmeli, müzakere süreci işçileri, emekçileri doğrudan kapsamalı, grev de dahil olmak üzere işçilere toplu eylem hakkı tanınmalıdır.” (EMK)