Gökçek, bu sabah CNN Türk'te konuştu, soruları yanıtladı.
Biraz tasarruf etseniz ya
Gökçek, konuşmasına müjdeli haberi vererek başladı: "Bugünden itibaren Ankara'ya su verilecek."
Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi olmasın, bir haftalık su kesintisinin susuzluğun ne mene bir şey olduğunu anlatmaya yeterli olduğunu düşünen Gökçek, Ankaralılardan ricada bulundu: "Az su kullanın." Gökçek su sıkıntı sırasındaki hislerini "üzüldüm, üzülmem mi?" dokunaklığında anlattı.
Devlet işlerinde terbiyesizlik olmaz
Programda, akıllara takılan "susuzluğun sorumlusu kim?" sorusu da yanıt buldu: Gökçek'in terbiyesi.
Gökçek, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin hiçbir kusuru olmadığının altını çizerek. "Kentimin susuz kalmasını ister miydim?" dedi. Çünkü başkentin belediye başkanı DSİ'ye Ankara'ya su getirsin diye 8 kez dilekçe yazmış, yanıt alamamış, 4 yıl süren "kavga eden insan konumuna düşme" kaygısı onu bu konuda "mızıldanmaktan" alıkoymuştu. Ne zaman Ankara'nın 5 aylık suyunun kaldığı anlaşılmış, o zaman Gökçek, "Su İşlerine yalvarma pozisyonu"ndan geçerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "ricacı" olmuştu.
Sonrası malum, Aralık ayında Ankara "Allahın izniyle" birçok itiraza neden olan Kızılırmak suyuna kavuşacak. Su kesintisinin de temel nedeni, olur da aksilik olursa, su bir anda bitmesin telaşı.
Olacak olan olur mantıksız mı şimdi bu?
Uzmanlar "gelen tazyikli suyun eski boruların patlamasına neden olduğunu" söyleyedursun Gökçek'in yorumu fizik kurallarına değilse de akla daha yatkın: "Böyle bir patlama olacağını bilen mi vardı?"
Gökçek açıklamaları arasında, duran ameliyatların sorumlularını da teşhir etti. Bir takım sağlık örgütleri, maksatlı olaraktan, ameliyatlardan kaçmıştılar. Belediye Başkanlık yemini olmadığından mıdır nedir, Gökçek Hipokrat yeminin sınırlarını "ideolojiye" bağlayıverdi:
"Hastanelerde bazı doktorlar suyun mikroplu olduğunu söylediler. Niçin? Bunlar ideolojik amaçlı doktorlar. Karşımda çok ciddi ideolojik hareket eden bir grup var."
Gökçek bol bol olanla ölene çare yok, olacağı var, Allah'tan dedi, Allah nasip ederse bir şey olmayacağını vurguladı, hakkında söylenenleri "şerefsizce dedikodular" deyip bir kalemde sildi.
Bizim de önerilerimiz olacak elbet...
Banyo yaparken ayağının altında biriken suyu değerlendirmek için kova koyacak kadar fedakar bir belediye başkanının halktan beklentileri atla deve değil, "yıkanmayın, başınızı yıkayın, durulama suyuyla bahçe sulayın, bugün Miraç Kandili, dua edin."
Biz de Belediye Başkanı'nın bu cansiperane çalışmalarının hakkını teslim ederek, babaannemizden öğrendiğimiz yöntemi hatırlatıyoruz: İkinci Dünya Savaşı günlerindeki karne sistemine geri dönsün, suyu karneye bağlasın. (AÖ)