Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekillerinin Şemdinli'de PKK'lilerle karşılaşmasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Yargıyla konuştuk, onlar gereğini yapıyor. Biz de TBMM'de gereğini yapacağız" diyerek vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını gündeme getirmesini BDP-Blok Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'yle konuştuk.
Türkiye'de yargı bağımsızlığından söz ediliyorsa Başbakan'ın "Yargıyla konuştuk" sözünün yargı bağımsızlığına yönelik "en ağır küfür" olduğunu dile getiren Kürkçü, "Erdoğan'ın bu ifadeleri BDP'ye ne yapılmak istendiğinden bağımsız olarak Türkiye'nin güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve hükümetin bir diktatörlük inşası bakımından nereye geldiğini gösteren son derece çarpıcı sözler" dedi.
"Sivil darbe şu andan itibaren yürürlükte"
Kürkçü, Erdoğan'ın bu sözlerine her şeyden önce yargının ne dediğinin sorulması gerektiğini ifade etti.
"Böyle bir ilişki var mı, bunu kabul ediyorlar mı, hükümet kendileriyle konuşup 'gereğini yapın' diyor ve onlar öyle mi yapıyor, cumhuriyet savcılıkları bu şekilde mi çalışıyor, bunları sormak lazım."
Başbakan'ın bu tavrından Türkiye'de bir darbe gerçekleştiğini anlamak gerektiğini ifade eden Kürkçü, bu sivil darbenin şu andan itibaren yürürlükte olduğunu söyledi.
"Hükümet, mahkemelere ve parlamentoya el koymuştur. Sonuçta tüm kuvvetler yürütme kuvvetinin altında toplanmaya çağrılmıştır."
"Şimdi parlamento ve yargı haysiyet savaşı verecek mi, göreceğiz? Biz parlamentoda BDP-Blok vekilleri olarak bu haysiyet savaşının en ön safında yer alacağız."
"Hükümeti bu duruma getiren, cumhuriyet kurulduğundan beri inkar edilen Kürt halkının varlığının ve haklarının kabul edilemeyişi ve bundan doğan ve sürmekte olan isyanın bastırılmasındaki acizliktir."
"Bu acz bütün toplum tarafından açıkça görülüyor. Başbakan ise ne bu soruna çözüm bulabiliyor ne de isyanı kuvvetle bastırabiliyor. Ama buna karşılık BDP'yi imhaya karar veriyor."
"Dünyaya da kendine baktığı gibi bakıyor"
Şemdinli'de PKK'lilerle karşılaşma konusuna da değinen Kürkçü, bu karşılaşmanın hükümet tarafından BDP'yi imha için vesile olarak kullanıldığı görüşünde.
Hükümetin elinde BDP'ye saldırı planının zaten bulunduğunu, Şemdinli'den sonra planı yürürlüğe sokmak için kendisine bir bahane bulduğunu düşünen Kürkçü, "Hükümet bunu neresinden tutarsa tutsun, isterse bu gerekçe tamamen kabul edilebilir olsun, bunun bir savaş hamlesi olduğu, bunun hukukla ilgisinin olmadığı, aslında hükümetin BDP'ye karşı savaş yürütmekte olduğunu düşünüyorum" dedi.
Kürkçü, Erdoğan'ın BDP'ye ve vekillere yönelik sözlerine ilişkin olarak da "Başbakan'ın BDP'yle ilgili olarak söylediği tüm laflar kendi hayata bakışını yansıtmaktadır" dedi.
"Başbakanın nasıl uluslararası güçlerin emrinde, nasıl onlardan taviz koparma peşinde bugüne kadar geldiğini düşünecek olursak onun dünyaya da başkalarına da tıpkı kendine baktığı gibi bakması kaçınılmaz."
"Ancak hayatta hak diye, özgürlük diye, haysiyet diye kavramlar da var. Başbakan bunların varlığından habersiz. Yoksul insanların hak ve haysiyet mücadelesi verebileceğinden de habersiz. O, yoksul insanların sadakayla yaşamlarını sürdürebileceğini, isyanın ise ancak halktan başkalarınca çıkartabileceğini düşünüyor. Ama yanıldığı yer burasıdır. Halk gerçekten isyan halindedir."
"Erdoğan diktatörlüğü kaybedene kadar mücadele"
Kürkçü, dokunulmazlıkların kaldırılması için herhangi bir hukuki dayanak olmadığı görüşünde.
Ortada suç olmadığını, kovuşturmayı gerektirecek bir durum olmadığını ve bunların ceza kanununda karşılığının olmadığını söyleyen Kürkçü, "yargının gerçekten yargı mı yoksa hükümete hizmet eden bir mekanizma mı olduğunu şimdi göreceğiz" dedi.
"Her aşamada haklarımızı sonuna kadar savunacağımızdan, bunlara asla boyun eğmeyeceğimizden herkes emin olabilir."
"Bizim milletvekili dokunulmazlıklarımız tartışma konusu ama biz şahsımıza dokunulmazlık elde etmiş değiliz. Bize oy veren 3 milyon insanın hakkını savunmak için var bu dokunulmazlıklar ve onu Erdoğan'a asla teslim etmeyeceğiz."
"Eğer iktidar sonunda yalanla dolanla dünyanın gözü önünde bu hedefine ulaşabilse bile yine eline bir şey geçmeyecek. Halkın kabaran öfkesinin başına bu sefer olabildiğimiz her yerde geçeceğiz. Eğer orası cezaeviyse cezaevinde geçeceğiz, eğer orası yoksul halkların yaşadıkları mahallelerse orada geçeceğiz. Bu mücadeleyi Erdoğan diktatörlüğü kaybedene kadar sürdüreceğiz." (EKN)