KAMER, “Kadın hakları insan haklarıdır” projesi kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 22, Karadeniz’de 3 ili ziyaret etti ve 24 bin 723 kadınla yaşadıkları şiddeti konuştu; kadınların yasal haklarını bilip bilmediğini öğrenmeye çalıştı ve bu haklarını öğrenmelerini sağladı.
Hane ziyaretlerinde; * Kocası öldüğü için kaynı ile evlenmek zorunda kalan 18 kadın, * Değiş tokuş edilmiş 172 kadın ( berdel) * Bir kan davasında barış hediyesi olarak sunulmuş 10 kadın * Doğar doğmaz evlendirilmiş 21 kadın ile tanışmış olmak bu sorunların hala devam ettiğini gösteren önemli göstergelerdir. |
52 KAMER çalışanı ve daha önce KAMER’in farkındalık programlarına katılmış onlarca gönüllüyle gerçekleştirdikleri bu çalışmada, kimi zaman onlarca kadının ele ele tutuşmasına, kimi zaman “Sizin burada ne işiniz var” diyen erkeklere, kimi zaman da “Allah aşkına siz bu erken evliliklerle ne uğraşıyorsunuz, gidin 35 yaşına gelip de evlenememiş olanlarla uğraşın” diyen kamu görevlilerine şahit oldular.
KAMER kurucusu Nebahat Akkoç’la çalışmanın sonuçlarını ve çalışmayı gerçekleştirirken yaşadıkları zorlukları konuştuk.
Akkoç, Karadeniz ve Doğu illeri arasında yaptıkları karşılaştırmada yoksulluk ve eğitim gibi kriterlerin aile içi şiddette tali olsa da önemli etkenler olduğunu gördüklerini söylerken, “Biz feministler, artık ‘ekonomik durumu, eğitimi ne olursa olsun şiddet aynı’ deyip yuvarlayamayız. Tali sebepleri ortadan kaldırmak daha yakın ve ulaşılabilir bir hedef olarak kabul edilebilir” diyor.
"Bize gelemeyen kadınları aradık"
Ev ziyaretleri yapmaya neden karar verdiniz?
Bir değerlendirme yaptık ve bize başvuran kadınların profili, bizim ulaşmaya çalıştığımız kadınların ve bölgenin genel profili değil. Kentlerin kenar mahallelerinde, sokağından hatta kendi evinden çıkmadan yaşayan milyonlarca kadın var. Biz gitmezsek, onlar o şiddet sarmalının içinde yaşamlarını bitirecekler. Bu nedenle beş senedir, biz kapı kapı geziyoruz.
Karadeniz’deki illeri (Trabzon, Rize, Artvin) Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün (KSGM) 2008’de yayınladığı araştırmada Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan sonra en çok şiddet yaşanan illere göre seçtik.
Peki bu ziyaretlerinizde, şimdiye kadar aldığınız başvurulardan farklı olarak neler gördünüz?
Evlerine gitmekle kalmıyoruz, her mahallede bir toplantı yapıyoruz. Mutlaka kamu kurumlarından biri katılıyor o toplantıya. Taziye evlerinde, okulların toplantı salonlarında, artık o mahallede ne varsa orada toplanıyoruz. Kadınları en azından sokakların çıkarıp, bir üst sokağa götürüyoruz. Son toplantıları şehir merkezlerinde yaptık. Onları çeke çeke bir yere getirmek gibi oluyor. Çok şey değişiyor.
Ama değişmeyen şeyler de var. 25 bin kişiyle görüştük, bir kurumdan destek alarak şiddetle baş etmeye çalışan kadın sayısı 1308. Çok düşük bir oran. En büyük problem görünmeyen şiddet.
Evlerin kapısını çaldığınızda nelerle karşılaşıyorsunuz?
Her ilde yerel dili bilen ekiplerimiz var. Muhtarlarla iyi bir ön çalışma yapıyoruz. Çok riskli sokaklarda karakollara haber veriyoruz. Saatler çok önemli, mesela gündüz 10’dan önce gitmiyoruz. Saat 10’da gidersek, 12’de mutlaka bitiriyoruz. Ya da 14.00’da gidiyoruz, 16.30’da mutlaka bitiriyoruz. Yani erkeklerin evde olmadığı saatleri seçiyoruz.
Bazen kadınlar ürküyor ve “Bizim sokağı gezmeyin. Biz bir evde 15 kişi toplanıyoruz, oraya gelin” diyorlar. Erkeklerle karşılaşınca, bize mahallede ne yaptığımızı, kim olduğumuzu sorduklarında “kadın sağlığı, çocuk sağlığı” diyoruz, gidiyorlar. Erkekler olduğunda genellikle görüşmüyoruz ama biz evde görüşme yaparken, hiç beklenmediği anda eve gelen erkekler oldu.
En çok tepki aldığımız soru "miras" konusu
Erkeklerin en çok tepki gösterdiği soru ne oluyor?
“Ailenizde kadınlar mirastan pay alabilir mi?” sorusu. Erkekler, “size ne mirastan” diyor. Biz de geçiştiriyoruz, “öylesine, bilgi alıyoruz” falan diyerek.
Kadınların direnç gösterdiği bir soru var mı?
Onlar da miras sorusundan ürküyor. Cevaplamadan etraflarına bakınıyorlar. Bu konuyu konuşmak bile ayıp görülüyor. Mirastan pay almak isteyen kadın aileden tecrit edilir, tolumdaki değeri düşer, kötü örnek olur.
Diğer sorulara tepki göstermiyorlar. Zaten onlara özel bir şey sormuyormuş gibi yapıyoruz. Mesela “Bazı kadınlar ne kötü yaşıyor değil mi? Sizce kadınlar şiddet görüyor mu?” gibi. Onlar da diyor ki “Herkes yaşıyor”. Aslında kendisini de anlatıyor bu şekilde.
Yoksulluk şiddeti ikincil kılıyor
Aslında çoğu konuşmamızda yoksulluğa dikkat çekiyorsunuz. Bu çalışmanın sonuçlarında da yoksulluk vurgusu var. Yoksulluk yaşanan şiddeti ikincil mi kılıyor?
Evet, kesinlikle ikincil kılıyor. Yaşam hakkının ihlal edilmesi noktasında aşılabiliyor bu ikincil konum, yani öldürülme noktasına gelindiğinde. Kadınlar önce evdekilerin, çocukların karnını doyurmak istiyor. “Amann, dövüyor ara sıra ama karın aç, şimdi bundan mı bahsedeceğiz” dedikleri oluyor. Hangi yolla yaklaşırsan yaklaş, sesini tam duyuramıyorsun.
Toplumsal cinsiyet meselesi sistem, zihniyet meselesi. Otoriter bir kültür ve otoriter bir idare biçimi varsa, zaten şiddet olur. Ama eğitim, yoksulluk gibi çok arttırıcı tali sebepler var. Bu tali sebeplerin önemini Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu karşılaştırmasında gördük. O kadar küçümsenecek bir mesele değil. Biz feministler, artık “ekonomik durumu, eğitimi ne olursa olsun” deyip yuvarlayamayız. Yani bir fark var. Tali sebepleri ortadan kaldırmak daha yakın ve ulaşılabilir bir hedef olarak kabul edilebilir aslında.
Yöneticiler de kanunları bilmiyor
Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu karşılaştırmasını biraz daha detaylandırmanızı isteyeceğim çünkü istatistiklerin oldukça farklı olduğunu gördük. Neden sizce?
Eğitim, bir de ben açıklıkla da ilişkilendiriyorum. Yani Artvin’e gittiğinizde kadın ağırlıklı bir çarşı, esnaf görüyorsunuz. En kapalı kadın çay için, tarımda çalıştığı için dışarıda ve istediği şekilde konuşuyor, dışarıda iletişim kuruyor. Anadiliyle, yani Türkçe yayın yapan bir sürü televizyonları var. Doğu’daki kadınlar televizyon izleyemiyor ki.
Yani sadece kadınlar değil, yerel yönetimler de aynı. Birçok ilde erken ve zorla evlendirmelerin nasıl suç olduğunu anlatırken, bir sürü muhtar ve imam bunu ilk kez duyduğunu, bunun suç olduğunu bilmediğini söyledi. Sadece dil, okuryazarlık da değil, konuya ilgi duyma, meseleye önem arz etme gibi etkenler de var tabii.
Bu çalışmayı yaparken Kadın Dostu Kentler Projesi kapsamında olan illerde bir farklılık gördünüz mü?
Evet, Mardin’de müthiş bir farklılık gördük. Antep’te de öyleydi. Mesela Antep’te tüm siyasi partiler aynı salonda toplanabildi.