"Terfi ve atamalarda cinsiyetçilik var"
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreteri Sevgi Göyçe, kamu çalışanı kadınların durumlarını değerlendirdi:
Kamu emekçisi kadınlar, kamuda çalışanların yaklaşık yüzde 35'ini oluştururken; KESK ve KESK'e bağlı sendikalardaki kadın üye oranımız yüzde 37. Örgütlü kadınların yüzde 76'sı üniversite mezunu olmasına rağmen, idareci ve benzeri pozisyonda yer alan kadınların oranı sadece yüzde 11'dir. Üst kademelere doğru bu oran hızla düşüyor.
Yine sendika yönetim kademelerinde pozitif destek programları yeterince hayata geçmediği için, şube yönetimlerinde ve işyeri temsilciliklerinde kadınlar yüzde 40'lara varan sayılarda görev almasına rağmen sendikalarımız genel merkez ve konfederasyon yönetimlerinde temsil oranı hızla düşüyor. Bazı sendikalarımızın genel merkezlerinde kadın yönetici yok. Görüldüğü gibi gerek devlet, gerekse sendikalarda politikaların oluşumunda kadınlar yer almıyor.
Doğum izinleri yetersiz
Kamu emekçisi kadınların ücretli doğum izinleri oldukça yetersiz. Kamu emekçisi kadınlar toplam 9 hafta ücretli doğum izninden yararlanıyorlar ve izin almada işyerlerinde sorunlarla karşılaşıyorlar. Yine işyerlerinde emzirme koşullarının yetersizliği kadın ve çocukların fiziki ve psikolojik sağlığını doğrudan etkiliyor. Kreş ve gündüz bakımevlerinin yetersizliği, kadınların yükünü daha da arttırıyor; bir çok kadın geçim derdi ile çocuğu arasında sıkışıp kalıyor. Türkiye ILO'nun (Uluslar arası Çalışma Örgütü) 183 No'u Annelik Koruması Sözleşmesini hala onaylamadı. Konfederasyonumuz bu sözleşmenin onaylanması ve ücretli doğum izinlerinin toplam 24 haftaya çıkartılması talebiyle bir kampanya başlattı.
Kamu emekçisi kadınların çalışma hayatında karşılaştığı diğer önemli bir sorun terfi ve atamalardaki cinsiyetçi yaklaşımlar. Kağıt üzerinde eşit gibi görünmelerine rağmen yükselmelerde kadınlar tercih edilmiyor. Yine mesleki eğitim programlarından yararlanmada da sorunlar yaşanıyor.
İşyerinde tacize karşı herhangi bir yasal yaptırım olmayışı ve kadınların gerekli tavrı koyma konusundaki haklı çekinceleri, sorunu daha da büyütüyor.
İstihdam esnekliği en çok kadınları etkiliyor
Son günlerde kamu hizmetlerini ve kamu çalışanlarını doğrudan tehdit eden bir konu da kamu personel rejimi reformu adı altında getirilmek istenen düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerle, kamu hizmetlerinin tasfiyesine koşut olarak istihdam biçimi esnekleştirilmek ve hatta iş güvencesi alınmak isteniyor. İstihdam esnekliği ise bilindiği gibi en fazla kadınları etkiliyor. Bugün örneğin Milli Eğitim tarafından sözleşmeli personel adı altında istihdam edilen öğretmeler, en fazla 10 ay süre ile çalışıyorlar, SSK'ya tabiler ve sosyal güvenceden yoksunlar. Örneğin sözleşmeli personel statüsünde çalıştırılan kadınların doğum izni haklarından bahsetmek olanaklı olmuyor.
Bu 8 Mart, bütün bu sorunlarımızı bir kez daha dile getirmek için vesile olacak.
"Erkek egemenliği bir balyoz gibi kafamıza iniyor"
Doğu Beyazıt Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay, kişi başına milli gelirin 600 dolar olan bir şehirden sesleniyor:
Tüm emekçi dünya kadınlarının 146 yıl önce devam eden, hem de New York'da dokuma işçilerinin ani bir grevi; kadınların bayram sevincini yaşatacak olan 8 saatlik iş gününün kazanımı oldu. Demek ki, fabrika çalışanları 12 saatlik iş gününün 8 saate indirilmesi dünya kadınlarına önemli bir armağandır.
Kadınlar olarak bu kazanılmış gününü her yıl isteklerini genişletecek yeni yeni kazanımlar sağlanmasının yollarını açmalıyız. Bölge kadınları olarak bizler de daha çok demokrasi, daha çok eşitlik, daha çok insani yaşam yollarını arıyoruz. Böyle güzel günler mücadele ve toplumsal ilerleme günleridir.
Kişi başına milli geliri 2 bin 400 dolar olan bir ülkenin, kişi başına 6 yüz dolar geliri olan bir ilin kadınları olmak istemiyoruz.
Töre cinayetleri, kadın intiharları...
Feodal kalıntıların ve geri zihniyetin ağırlıklı olduğu ilimizde kadına bakış açısı çok farklı. Kadın, kendi kabuğundan çıkamamıştır. Erkek egemenliği her zaman bir balyoz gibi kafasına inmiştir. Töre cinayetleri kadın intiharları bunun sonucudur. Ekonomik, sosyal ve siyasal koşullar hep kadının önünde engel olmuştur.
Kadının mücadelesi ülkemizdeki barışın, kardeşliğin ve demokrasinin oluşumuyla çözülecektir. ABD'nin Irak'a saldırısını kınıyoruz. Savaş sonrası ülkemizde yaşanacak sıkıntılardan ve sorunlardan yine kadınlarımız etkilenecek.
Savaşsız ve sorunsuz bir ülke hepimizin dileğidir. Savaşların olmaması; insanların insanca yaşaması ve ülkemizdeki barış ve kardeşliğin kalıcılaşması için önemlidir.
Bütün kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum.
"8 Mart'ı tatil ilan ettim"
Seval Sezgin on altı yıllık evli ve on altı yıllık ev kadını. Bugün tatil yapacak.
Kadınlar Günü'nü birkaç yıl önce duydum. İki yıldır kendime tatil ilan ettim. Çok yakın iki kadın arkadaşım var, o gün mutlaka buluşup 8 Mart'ı kutluyoruz.
On altı yıllık evliyim, iki kız çocuğum var. Evlenmeden önce çalışıyordum, sonra eşim istemedi, aslında ben de istemedim ama şimdi pişman değilim desem yalan olur.
Bütün günüm aynı geçiyor. Sabah kalkıp çocukların kahvaltısını hazırlıyorum, eşim biraz daha geç kalkıyor, sonra onun kahvaltısını hazırlıyorum.Yalnız kaldığımda saat dokuz oluyor. Ondan sonra ortalık topla, yemek yap, çamaşır yıka, derken çocuklar öğlen eve geliyorlar. Yeniden yemek faslı, arkasından dersler, arkasından akşam yemeği...
Kocam çocuklarını çok sever ama burunlarını bile silmez. Her iş bana bakıyor. Dışarıdan bakan ise bütün gün oturduğumu sanıyor. Bence ev kadınlığı çok zor. İşçilik gibi, tatili de yok. Onun için 8 Mart'ı tatil ilan ettik. Yemeği önceki günden yapıp, ertesi gün elimi işe sürmüyorum. Bütün kadınların bayramı kutlu olsun.
"Gelecek endişemiz var"
Üniversite öğrencisi Özge Çelik, yaşıtlarının kadınların mücadelesine ilgi göstermemesinden şikayetçi:
8 Mart'ı okulda da kutluyoruz, onun dışında yapılan eylemlere de katılıyorum. Lisedeyken bilmiyordum. Üniversiteye gelince kadın mücadelesine ilgi duymaya başladığımda ilk öğrendiğim şeylerden biri oldu.
Kimi kadın arkadaşlarımıza ne kadar anlatsak da, kadınların ezildiğini fark etmek istemiyorlar, ya da fark etseler de mücadele etmeyi uygun bulmuyorlar. Kendi kendilerini kurtarabileceklerini sanıyorlar.
Oysa biz üniversiteli genç kadınların bütün sorunları katmerli yaşıyoruz. Ailelerimiz henüz onlara bağımlı olduğumuz için her şeyimize karışıyor. Evde erkek kardeşlerimizden farklı muamele görüyoruz. Erkek arkadaşlarımızla siyasi ilişkilerimizde bizim erkek gibi olmamızı bekliyorlar, dudağımıza ruj sürdüğümüzde prestijimiz azalıyor. Aşk konularına hiç girmeyelim. Tam dikenli gül bahçesi. Hepimizin gelecek endişesi var. Çünkü iş bulamazsak erkekler gibi, başka bir şehre, başka bir ülkeye nereye olsa giderim diyemeyiz.
Onun için üniversiteli genç kadınların örgütlü kadın mücadelesi içine girmesi şart. (FK/BB)