Ozon deliğiOzon deliği, 1970'lerin sonundan beri kutuplar üzerindeki stratosferde (ozon tabakası) ilkbaharda görülen ozon hacmi düşüşünü ifade eder. Stratosferdeki bu olay dışında yine ilkbaharda troposferde de ozon delinmesi gözlenmektedir. Ozon delinmesinin başlıca nedeni atomik halojenlerin ozon moleküllerini tahrip etmesidir. Bu halojen atomlarının başlıca kaynağı suni halokarbonlardır (kloroflorokarbonlar - CFC, freonlar ve halonlar). Bu bileşikler yüzeyde salındıktan sonra stratosfere taşınır ve tahrip mekanizması başlar. Halokarbon salınımının artmasıyla ozon deliğinin genişlediği gözlenmiştir. Ozon tabakası dünyaya ulaşan zararlı morötesi ışınları süzerek engellediği için Ozon deliği dünya çapında endişe doğurmuş ve Montreal Protokolü ile ozona zarar veren gazların üretimi yasaklanmıştır. Ozon deliğinin cilt kanseri ve katarakt gibi hastalıkları artırdığından, bitkilere ve planktonlara zarar verdiğinden şüphelenilmektedir. |
16 Eylül 1987'de Kanada'nın Montreal kentinde bir araya gelen 24 ülke temsilcileri, ozon tabakasının tahribine son verme saatinin geldiğini dünyaya ilan etmişlerdi.
Temsilciler, imzaladıkları "Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü" aracılığıyla, dünyayı ozon tabakasını tehdit eden maddelerden arındırmayı taahhüt ettiler.
BM Genel Kurulu, 1987'de Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü'nün imzalandığı gün olan 16 Eylül'ü 19 Aralık 1994'te,"Ozon Tabakasının Korunması Uluslararası Günü" ilan etti.
Montreal Protokolü:
Dünyada yaşamı koruyan küresel işbirliği
35 yıl önce Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü'nün kabul edilmesi, çevre tarihinde bir dönüm noktasıydı. Protokol, insanların bir araya gelip çevreyi korumak üzere birlikte çaba gösterdiklerinde küresel işbirliğiyle kazanılabilecek başarıların simgesi oldu.
Otuz beşinci yıldönümünde, dünya, Montreal Protokolü'nün insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük tehditlerden biri olan ozon tabakasının incelmesinin nasıl sonlandırdığını bir kez daha anımsayacak. Dünyayı Montreal Protokolü çevresinde bir araya getiren, aerosol spreyleri ve soğutmada kullanılan yapay kimyasalların atmosferde bir delik oluşturduğunun anlaşılmasıydı.
16 Eylül 1987'de hükümetler, başta kloroflorokarbonlar (CFC'ler) ve halonlar olmak üzere ozon tabakasına zarar veren maddeleri denetlemek ve azaltmak üzere Montreal Protokolü'nü kabul ettiler. Protokol 1989'da yürürlüğe girdi. 2008 itibariyle, protokol dünyadaki her ülkece onaylanan ilk ve tek BM çevre anlaşması olmuştu. Ozon tabakasına zarar veren maddelerin yüzde 99'dan fazlasının sonunda aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasıyla ozon tabakası bugün kendisini onarmayı sürdürüyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Ozon Sekreterliği İcra Sekreteri Meg Seki, 16 Eylül vesilesiyle "Montreal Protokolü'nün iklim değişikliği, doğa kaybı ve kirliliğin oluşturduğu üçlü gezegen krizi karşısında, bu yıl Dünya Ozon Günü'nün 35. yıldönümünün teması olan küresel işbirliğinin gücüyle Dünyada yaşamın nasıl korunabileceğinin ortaya konulduğu en iyi çok taraflı işbirliği örneklerinden biri" olduğunu dile getirdi.
Ozon tabakası güneşten gelen zararlı ultraviyole ışınımlarının çoğunu süzdüğü için, bu eylem milyonlarca insanı cilt kanseri ve katarakttan korudu. Yaşamsal ekosistemlerin varlıklarını sürdürmesi ve gelişmesine imkan sağladı. İklim değişikliğini yavaşlattı: Ozon tabakasını incelten kimyasallar yasaklanmış olmasa, dünya 2100 yılına kadar tahminen 2.5°C'lik korkunç bir küresel sıcaklık artışına gidiyor olacaktı.
Yakın tarihli bir araştırma ayrıca, CFC'lere ilişkin Montreal Protokolü yasağı olmasa, bitkilerde, bitki örtüsünde ve toprakta -Dünya'nın karbon havuzunda- daha az karbonun emilip depolanacağını ve bunun da küresel ısınmada 0,5 – 1ºC ek artışa yol açabilecek olduğunu gösterdi.
Bununla birlikte, zararlı gazların iklime yönelik yıkıcı etkilerini önleme çalışmalar henüz sonuna gelmedi. Ocak 2019'da yürürlüğe giren Kigali Değişikliği uyarınca, ülkeler, buzdolapları ve klimalarda yasaklanmış olan ozon tabakasına zarar veren maddelerin yerini alan güçlü sera gazları hidroflorokarbonları (HFC'ler) aşamalı olarak azaltmayı taahhüt etti. Kigali Değişikliğiyle küresel uyum sağlanması halinde, yüzyıl sonuna kadar 0,4°C'ye kadar küresel varan sıcaklık artışı önlenebilir.
Dünya ısındıkça ve soğutma talebi arttıkça, geleceğin soğutma teknolojilerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekiyor. Protokol ve Kigali Değişikliği, iklim dostu ve enerji verimliliğine sahip soğutma teknolojilerinin benimsenmesini teşvik ediyor. Bu, potansiyel olarak ek iklimsel ve değişik yararlar sağlayacak. Örneğin, soğuk hava zincirlerini daha sürdürülebilir ve kullanılabilir hale getirmek, gıda kaybı ve israfını ve karbon salımını daha da azaltırken gıda güvenliğini pekiştirecektir.
Dünya Ozon Günü'nde, şimdi ve gelecekte tüm canlıları küresel işbirliği yoluyla koruyan Montreal Protokolü'nün başarıları kutlu olsun.
(AEK)