Çizim: Murat Başol
Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın tutuklu, 15 kişinin ise tutuksuz yargılandığı Gezi davasının beşinci duruşması, 28 Ocak Salı günü Silivri Cezaevi Kampüsü'ndeki İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülecek.
TIKLAYIN - Niçin Yargılanıyorlar, Gezi Niye Tekrar Gündeme Geldi?
Dava kapsamındaki 657 sayfadan oluşan iddianamede şüphelilere 10 ayrı suçlama yöneltilmiş, gazeteci ve yazar Can Dündar ve oyuncu Memet Ali Alabora'nın da aralarında bulunduğu 16 şüpheli hakkında da yakalama kararı çıkarılmıştı. İddianamede kişiler hakkında ayrı ayrı süreli hapis cezası istendi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı iddianamenin hazırlandığı bilgisini verdiği 20 Şubat'taki toplantıda tüm isimlere ağırlaştırılmış müebbet istendiğini söylemişti.
Dava öncesinde Türkiye'den 12 baro, mahkeme heyetinin "can güvenliği olmadığı" gerekçesiyle ifadelerine başvurduğu eski TKP yöneticisi Murat Papuç'a yönelik tutumunu, savunma hakkına karşı hak ihlali yarattığına dikkat çekti.
TIKLAYIN - AİHM Kararına Rağmen Osman Kavala Tahliye Edilmedi
TIKLAYIN - "Osman Kavala" Mütalaası: Gezi'yi Tek Kişi Organize Etmiş Olamaz
İstanbul Barosu'nun websafasında yer alan açıklamada şöyle denildi.
"Avukatlar etkisiz kılınmak isteniyor"
"Bizlerin de çok yakından takip ettiğimiz, yakın tarihimizin en önemli siyasal toplumsal demokratik itiraz hareketlerinden bir tanesi olan Gezi’nin yargılanması, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
"FETÖ’cü emniyet güçleri, hakim ve savcılarına 'kıymet vererek' hazırlanmış bir iddianameye dayalı süren yargılamada, 'adil bir yargılama' yapılacağına dair ümitlerimiz giderek azalıyor.
"Daha önce mahkeme heyetinin apar topar değiştirilmesiyle doğal yargıçlık ilkesi terkedilmiş ve değişen heyetin uygulamalarıyla da adil yargılanma hakkı defaatle ihlal edilmişti.
"Bu kez de, mahkeme heyeti eşi benzeri görülmemiş bir uygulama ile (bizzat kendisi tarafından kamuoyuna açıklandığı üzere) akıl sağlığı tartışmalı bir tanığı, kanun hükümlerinin maksadını aşarak, sanık müdafilerinden kaçırarak, (savunma avukatları olmadan) dinlemiştir.
"Heyetin Silivri gibi yüksek güvenlikli bir tesiste iki tanığı dinlerken, Murat Papuç adlı tanığı 'can güvenliği olmadığı' yönündeki beyanını kabul ederek dinlemesi, savunma avukatlarının da 'can güvenliğini tehdit edebilecekler' arasında görüldüğünün en açık delilidir.
"Heyetin bu anlaşılmaz davranışı, savunmanın kriminalize edilmek istenmesi, yargılamadan dışlanması ve avukatların yargılama faaliyetindeki rolünün ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Bu açıkça savunmaya yönelik bir saldırıdır.
"Avukatların yargı içerisinde güçsüzleştirilmeleri, görevlerini yerine getiremez hale getirilmeleri hele hele suç ile birlikte anılmaları, kamusal adaleti zedeler ve adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurur.
"Bu sonuç da yurttaşların adalete olan güvenini ortadan kaldırır ve giderek mahkemeler tarafından verilen kararların meşruluğunu tartışmalı hale getirir.
"Uzun süredir savunma görevi yapan avukatlara yönelik olarak devam eden bu çok yönlü itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve etkisiz kılma hamlelerinin Gezi davasında sınır tanımaz biçimde tekrarlanması, yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır.
"Muhalefet etmenin neredeyse her biçiminin suçla ilişkilendirilerek mahkûm edilmek istenmesine karşı sanıkların adil yargılanma haklarının en büyük güvencesi olan avukatların kriminalize edilerek mahkeme salonlarında görevlerini yapamaz duruma getirilmeleri 'silahların eşitliği' ilkesine de tamamen aykırıdır.
'Savunma suçlanamaz'
"Oysa ki, adil yargılanma herkes için haktır. Bugün olduğu gibi, yarın da herkes için hak olmaya devam edecektir.
"Gezi Davasında yaşanmakta olan bu gerçeklikler karşısında, aşağıda imzası bulunan Barolar olarak vurgulamaktayız ki, ancak bağımsız mahkemeler tarafından etkin bir savunma hakkının kullanılması sonucunda adil yargılanma gerçekleşebilir.
"Aksi takdirde sonucu önceden belli, kanıtları savunmadan saklanarak dinlenecek tanıklarla sağlanan, keyfiyete dayalı bir yargılama düzeni asla adil olmayacaktır. Savunma suç ile ilişkilendirilemez, özdeşleştirilemez. Çünkü savunma yoksa adalet de yoktur.
"Barolar olarak 28 Ocak 2020 tarihinde yapılacak celseden itibaren, yargılamanın özellikle de savunma hakkı bakımından ifade edeceği sonuçları dikkatle izleyeceğiz. Ulusal ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan haklarımızın ihlalinin her platformda dile getirilmesi, yaşamsal önemdedir.
"Yargılamayı kamuoyunun ve özellikle de meslektaşlarımızın dikkat ve ilgisine sunuyoruz."
İmzacı barolar Adana Barosu Başkanlığı |
Ne olmuştu? 6 Kasım 2018'de düzenlenen operasyonla akademisyenler Prof. Dr. Betül Tanbay ve Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Anadolu Kültür'ün Yönetim Kurulu Başkanvekili Yiğit Ekmekçi, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Hakan Altınay, Genel Koordinatörü Asena Günal ve film yapımcısı Çiğdem Mater ile Meltem Aslan, sivil toplum çalışanları Yiğit Aksakoğlu, Filiz Telek, Bora Sarı, Yusuf Cıvır, Ayşegül Güzel, Hande Özhabeş gözaltına alındı. 12 kişi ifadelerinin ardından serbest bırakılırken, Bernard van Leer Vakfı'nın Türkiye Temsilcisi Yiğit Aksakoğlu utuklandı. Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı, iş insanı Osman Kavala da aynı soruşturma kapsamında 1 Kasım 2017'den beri tutuklu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmada Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi yöneticilerinden ve Taksim Dayanışması'ndan Mücella Yapıcı ve avukat Can Atalay ile şehir plancısı Tayfun Kahraman, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Parti Meclis Üyesi Ahmet Saymadı ve Haluk Ağabeyoğlu İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde 28-30 Kasım 2018 tarihlerinde ifade verdi. 657 sayfalık iddianame 20 Şubat'ta hazırlandı ve 30. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. 16 şüphelinin bulunduğu iddianamede, tüm isimlere "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme (TCK 312/2)" suçlaması yöneltildi. İddianamede bulunan 16 kişi şöyle: Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu, Ali Hakan Altınay, Mücella Yapıcı, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Çiğdem Mater, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Mehmet Ali Alabora, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi. Diğer suçlamalar ise şöyle sıralandı: Mala zarar verme, nitelikli mala zarar verme, Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi, İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanuna muhalefet, Nitelikli yağma (TCK 149), Nitelikli yaralama (TCK 86), 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nuna muhalefet. Haklarında suçlama yapılan kişilerin Gezi direnişi eylemlerine 2011'den itibaren hazırlık yaptıkları ve 16 kişinin "tepe yönetim" oldukları iddia ediliyor. |
(EMK)