Covid-19 pandemisi tüm insanların yaşamlarını elbette etkiledi. Enfeksiyonun yayılmasını engellemek için alınan tedbirler, sokağa çıkma yasakları, maske kullanımı, sosyal ve fiziksel mesafe gibi uygulamalar gündelik yaşantımızın bir parçası halini aldı. Pandeminin ilk aylarında insanlar bu kurallara mümkün olduğunca uygularken, yaza doğru tedbirleri gevşetti. Ancak Covid-19’un etkin tedavisi olmadığı sürece ve bu enfeksiyona karşı bir aşı üretilmediği sürece tarif edilen tedbirler dışında başka bir çare de bulunmuyor.
Ancak insanlar bu yeni yaşam tarzına alışmakta güçlük çekiyorlar. Önemi tüm kanallardan anlatılsa da bazı insanlar zaruri olmadığı halde sokaklarda dolaşıyor, maske kullanmıyor, hijyen kurallarına uymuyor, toplu olarak kapalı mekanlarda bulunmakta sakınca görmüyorlar.
Maske karşıtı gösteriler
Ülkemizde pek görülmese de özellikle batılı ülkelerde maske karşıtlığı da ortaya çıktı. Kitlesel halde bireyler maske kullanımını protesto ediyorlar. Ülkemizde ise protestolar yok ama maske kullanımı konusunda hatalı uygulamalar devam ediyor. Neden olarak ise konfor kaybının olması, sigara içme, yeme-içme ya da telefon kullanmayı engelliyor olması ileri sürülüyor. Kimisi ise sosyal medyada öğrenmiş olduğu yanlış bilgiler nedeniyle maske kullanımından imtina ediyor. Örneğin maske kullanımının hasta yaptığına ya da kendilerini zehirlediklerine inan insanlar var. Çocuklarda ise oksijen yetersizliğine bağlı olarak okul veriminde düşme olabileceğini düşünüyorlar.
Maske karşıtlığının ülkemizde son yıllarda artış gösteren aşı karşıtlığı ile paralellik içerisinde olduğu gözlemleniyor. İki grubun da varsayımları bilime değil, komplo teorilerine dayanıyor. Pandemilerin bilinçli olarak ortaya çıkarıldıkları ve geliştirilen aşı ile bireylere mikroçiplerin enjekte edileceğine inananlar var. Bu gruplar azınlıkta olsalar da sosyal medya ve diğer iletişim mecraları aracılığıyla birçok insanda şüphe yaratıyorlar.
Aşı karşıtlığı özgürlük değildir
Bunu yaparken insanlığa çok önemli yararları olan aşılar ve hastalıklardan koruyan hijyenik tedbirlerin kendileri, sevdikleri ve çevreleri için hayati derecede yararları olduğunu unutuyorlar. Kendilerinin ve yakınlarının hastalanmayacaklarına inanıyorlar ve dolayısıyla maske kullanımının yararından şüphe ediyorlar. Aşı karşıtlığını bir özgürlük olarak gösteriyorlar, ancak bu kararları ile kendileri ve çocukları kadar, çevrelerindeki insanları da riske attıklarını gözardı ediyorlar. Aynısı maske kullanımı karşıtlığı için de geçerli.
Karşıtlar sosyal medyada etkin
Aşı ve maske karşıtları sosyal medyada oldukça etkin olduğunu görüyoruz ve kararsız bireyleri kendi amaçlarına uygun olarak yönlendirebildiklerini de. Bu nedenle, bu tür sosyal medya paylaşımlarının engellenmesinin son derece önemli olduğu bildiriliyor. Diğer yandan, bilimsel paylaşımlara yer verilerek, bireylerin doğru şekilde bilgilendirilmeleri son derece önemli. Bilim karşıtlığına hele de bu süreçte izin verilmemeli. Bilim insanları ise bilimsel çalışmaları ve mesleki dergilerinden biraz olsun kafalarını kaldırıp, halkın bilgi edindikleri mecralarda kendilerini göstermek durumunda. Meydanı boş bırakmamalılar. Aslında tıp ve sağlık bilimleri fakültelerinde geleceğin sağlık çalışanlarına medya iletişimi ve sosyal medya konusunda eğitim verilmeli.
Hasta ile empati
Hastalara da maske kullanımı konusunda empati gösterilmeli. Bazen gerçek sağlık sorunları nedeniyle maske kullanılamıyor. Örneğin alerjisi, astım, burun tıkanıklığı, panik bozukluğu ya da yaygın anksiyete bozukluğu olan hastalar maskeyi yadırgayacaklardır. Altta yatan nedenlerin ortadan kaldırılması ve doğru bilgilendirme suretiyle maskeyi kullanır hale gelebilirler. Bireyler maske kullanımına, bilgi eksikliğinin olduğu bir ortamda, sadece zorlanırlarsa, buna karşı direnebilirler. Toplum rakamların, risklerin, doğru ve bilimsel bilginin aktarımı ile ikna edilmelidir.
Dezenformasyon artışı
Aşı ile ilgili ikna konusunda ise daha az sıkıntı yaşanıyor. En az 40 yıldır ülkemizde süregelen aşılama programı ile tüm ebeveynlerin aşı konusunda farkındalıkları mevcut. Çocukları söz konusu olunca nadiren ikna edilmeleri gerekiyor. Ancak yine de, çok sayıda olmasa da, aşı karşıtları uygun ikna yöntemleri ile kazanılmaya çalışılmalı. Aşıların içerikleri ve olası yan etkileri konusunda son yıllarda dezenformasyon artışı var. Bunu önlemenin yolu, bilimsel, doğru bilginin tüm topluma ulaştırılması ve yanlış, asılsız söylemler içeren sosyal medya paylaşımlarının kontrol edilmesidir.
(NÖ)
Kaynaklar:
- Gallegos A. Dangers Behind Anti-maskers and Anti-vaxxers: How to
Combat Both. Medscape. Erişim: https://www.medscape.com/viewarticle/937103?src=soc_fb_200911_mscpedt_news_mdscp_masks&faf=1. Erişim tarihi: 13.09.2020. - Johnson, N.F., Velásquez, N., Restrepo, N.J. et al. The online competition between pro- and anti-vaccination views. Nature 582, 230–233 (2020).
- A.A. Malik et al., Determinants of COVID-19 vaccine acceptance in the US, EClinicalMedicine (2020), https://doi.org/
10.1016/j.eclinm.2020.100495 - Kata A. A postmodern Pandora's box: anti-vaccination misinformation on the Internet. Vaccine. 2010;28(7):1709-1716. doi:10.1016/j.vaccine.2009.12.022
- Betsch C, Sachse K. Dr. Jekyll or Mr. Hyde? (How) the Internet influences vaccination decisions: recent evidence and tentative guidelines for online vaccine communication. Vaccine. 2012;30(25):3723-3726. doi:10.1016/j.vaccine.2012.03.078
- Hardt K, Schmidt-Ott R, Glismann S, Adegbola RA, Meurice FP. Sustaining Vaccine Confidence in the 21st Century. Vaccines (Basel). 2013;1(3):204-224. Published 2013 Jun 24. doi:10.3390/vaccines1030204
- Chen X, Zhang SX, Jahanshahi AA, Alvarez-Risco A, Dai H, Li J, Ibarra VG Belief in a COVID-19 Conspiracy Theory as a Predictor of Mental Health and Well-Being of Health Care Workers in Ecuador: Cross-Sectional Survey Study JMIR Public Health Surveill 2020;6(3):e20737