Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, suç örgütü liderliğiyle suçlanan Sedat Peker’in kaçtıktan sonra Youtube üzerinden yayınladığı videolarla ilgili “Bizlere, Susurluk Skandalından beri çok şeyin eskisi gibi devam ettiğini anlatıyor” dedi.
Yazısında devleti yönetenler ile medyanın Sedat Peker’in iddialarını görmezden gelmeye çalıştığını belirten Bildirici, “Söz konusu videolardaki iddiaların üzerine gitmek, sorgulamak, aydınlatmak gazetecilerin görevi. Belki bu kez gerçekten ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmaz” diye yazdı.
“Sedat Peker yakın zamana değin AKP iktidarının ‘kıymet’ verdiği, üzerine toz kondurmadığı suç örgütü lideriydi” diyen Bildirici yazısında özetle şunları söyledi:
TIKLAYIN - Sedat Peker'den "derin devlet" videoları: Mehmet Ağar Cumhur İttifakı'nın üçüncü ortağı
"Hüküm giymiş bir kişi"
“2015’te evlenirken düğününe katılan sanatçı Sümer Tilmaç, kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Tilmaç’ın ölümüyle ilgili bazı haberlerde Sedat Peker’in ‘işadamı’ olduğu yazıldı; ama medyanın büyük bölümünde sadece Sedat Peker yazılmasıyla yetinildi.
O dönemde Okur Temsilcisi olarak görev yaptığım Hürriyet gazetesindeki haberlerde de Sedat Peker’in unvanıyla ilgili bilgi yoktu. Üç gün boyunca Hürriyet internette yapılan haberlerde sadece ‘Sedat Peker’in düğünü’ denilmişti; basılı gazetede ise 13 Haziran 2015’teki ‘Düğünde kalp krizi’ haberinde Peker’in ‘organize suç örgütü liderliği’ suçundan cezaevinde yattığı bilgisi verilmiş ama 14 ve 15 Haziran 2015’teki haberlerde sadece ‘Sedat Peker’ denilmişti.
Bir okurun uyarısı üzerine konuyu inceledim. 29 Haziran 2015’te Hürriyet’te yayımlanan ‘Haberler aklamaz’ başlıklı yazımda ‘Sedat Peker’in düğünü’ haberlerini özetle şöyle eleştirdim: Sedat Peker’in de kim olduğunu belirtmek gerekirdi; bu bilginin verilmemesi büyük eksiklik. Hatta Peker’in kimliği düşünülünce eksiklikten ziyade bir karartma söz konusu. Çünkü Sedat Peker, bir iş adamı ya da ünlü bir sanatçı değil. ‘Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek’ ile ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak’ gibi suçlardan hüküm giymiş, uzun yıllar cezaevinde yatıp infazını tamamlamış bir kişi.
"Erdoğan ile tokalaşma normalleşmesinde kırılma anıydı"
Zaten Peker de geçmişini yadsımıyor, kendi deyimiyle ‘normalleşme’ye çalıştığını dile getiriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başka bir düğünde sohbet ederken çekilen fotoğrafı, bloğundaki yazısında ‘Bu fotoğraftaki an, benim toplumdaki normalleşme konumum için önemli bir kırılma anıydı’ diye değerlendirdi.
Biz gazeteciler de haberlerde Peker’in geçmişini örterek ‘normalleşme’ çabasına katkı vermek gibi bir işlev yüklenemeyiz. Haberler hiç kimsenin aklama alanı olamaz, olmamalı.
Sedat Peker, bu yazıma web sayfasından yanıt vermişti. ‘Bu ülkede basına haber olan bütün iş adamlarının, isminin önüne daha önce yargılanıp mahkum oldukları suçları yazıyorlar mı?’ diye sormuş ve haberlerde kendisinden ‘suç örgütü lideri’ diye bahsedilmemesinin doğru olduğunu savunmuştu.
"Faili meçhul cinayetler kesilmişti"
Sedat Peker, yazısında “suç işlemediğini” savunsa da sırf kamuoyuna yansıyanlar bile kişiliği, ilişkileri ve yaptıklarıyla ilgili yeterince fikir veriyordu. Zaten sonraları medyada hep ‘iş insanı’ olarak tanımlandı. Milliyet gazetesi 2017’de ‘En hayırsever iş insanı ödülü’ bile verdi. Ünlü sanatçıların, iş insanlarının, gazetecilerin koşarak katıldığı davetler düzenledi, devlet koruma polisi bile verdi bi ara. 2018’de Suriye’de Türk Slahlı Kuvvetleri ile birlikte katılan Özgür Suriye Ordusu’na çelik yelek, arazi aracı gönderdiği açıklamaları yaptı.
Bir yandan da ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı metne imza atan 1128 akademisyen ve araştırmacıyı tehdit etti. Rize'de düzenlediği AKP'ye destek mitinginde ‘oluk oluk kanları akacak’ dedi. İstanbul Ataşehir’de katıldığı bir lokanta açılışında 31 Mart yerel seçimleri öncesinde silahlanma çağrısı yaptı.
AKP ile yakın ilişkisi sayesinde ona hiç dokunulmadı. Tıpkı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu açıkça tehdit etmesine rağmen gözaltına bile alınmayan suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı gibi, Sedat Peker de bu tehditleri ve hakaretleri nedeniyle ne mahkum oldu, ne de cezaevine girdi.
Sedat Peker’i gözden düşüren, MHP’nin gözdesi Alaattin Çakıcı ile kavgası oldu. Ocak 2020’de yurt dışına kaçmasından sonra polis peşine düştü. İktidar medyasında aleyhinde yazılar çıkmaya başladı. Belli ki, bir zamanlar dostu olan gazetecilerin yazdıkları üzüyor Sedat Peker’i.
"Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı"
Sedat Peker ile abi-kardeş ilişkisi içine girmiş medya mensuplarının aniden ona tavır alması şaşırtmıyor. Ne de olsa, İçişleri Bakanlığı, bu kadar yıl sonra aniden Sedat Peker’in ‘organize suç faaliyetlerinin tespit edildiğini’ açıkladı! Sanki Sedat Peker önceki yıllarda farklı ilişkiler içindeydi!
Fakat bu tür iddiaların aydınlatılmasında medyanın tutumu belirleyici. Susurluk’taki kazanın ardından yaygın medyanın ısrarla olayı sorgulaması ve TBMM komisyonunda verilen ifadeleri manşetlere taşıması, skandalın tüm boyutlarını araştırması etkili olmuştu.
Siyasi iktidara rağmen iddiaların araştırılması hem toplumun aydınlanmasını sağlamıştı hem de faili meçhul cinayetlerin kesilmesini. Türkiye’de araştırmacı gazetecilikte yeni bir dönem başlamış, haberlerin yanı sıra onlarca kitap yazılmıştı skandal hakkında.
O günlerde medyada sürekli ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ sloganı dillendiriyordu. Sedat Peker’in videoları ise Susurluk Skandalından beri çok şeyin eskisi gibi devam ettiğini anlatıyor bizlere. Bu iddiaların üzerine gitmek, sorgulamak, aydınlatmak yine gazetecilerin görevi. Belki bu kez gerçekten ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmaz’.
Hem bu kez kameralar, tripotlar ve sosyal medya da var gazeteciliğe destek olarak…”
Faruk Bildirici'nin yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN
(HA)