Fotoğraf: Murat Kula/ ANKARA/ AA
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün grup toplantısında partisinin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nu hedep alan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a tepki gösterdi.
"Bay Kemal'den korkuyor"
Kılıçdaroğlu, "Bugün daha önceki saatlerde konuşan Genel Başkan (Recep Tayyip Erdoğan) bizim İstanbul İl Başkanımızla ilgili bir sürü laflar etmiş. İstanbul İl Başkanımız yarın onun cevabını verecek" dedi. (CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, bugünkü açıklamasına ek olarak yarın saat 12:00'de partisinin Karaköy'deki il binasında basın açıklaması yapacağını duyurdu.)
"Benimle ilgili bir şeyler söylemiş sevgili Erdoğan benden niye korkuyorsun? Gel karşıma kardeşim bana söyleyeceğini adam gibi karşıma çık yüzüme söyle" diyen Kılıçdaroğlu şunları ekledi:
"Türkiye'nin gereksiz polemiklere ihtiyacı yok. Horoz dövüşü yapmıyoruz. Ne arkamdan dedikodu yapıp duruyorsun mahallenin dedikoducusu gibi. Korkma gelirken doktorunu yanına al, uzmanlarını yanına al. Vallahi billahi tek başıma çıkacağım. Adam yemem. Arkadan dedikodu yapmayacaksın" dedi.
"Aktörlerin yönlendirdiği bir Ortadoğu"
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından diğer satır başları ise şöyle:
"Bu coğrafyayı bir barış denizine dönüştürelim. Bu bölgenin bir özelliği daha var. Petrolün tarihini bilenler bu bölgenin özelliğini kavrarlar. Bölge bir devletin tek başına yapılandırdığı bir bölge olmaktan çıkmış durumda.
"Irak'a yapılan saldırı sonrası ne büyük acılar çektiğimizi hepimiz biliyoruz. Suriye'de benzer bir olay yaşanıyor. Binlerce çocuk öldü.
"Bugün Ortadoğu aktörlerin yönlendirdiği bir Ortadoğu'dur. Bir ucunda Amerika var bir ucunda Rusya var bir ucunda İran var bir ucunda Türkiye var.
'Keçi Adası' tepkisi: Beni tehdit etme
"Dışişleri Bakanlığı'nı tamamen devre dışı bıraktılar. Monşerler diye aşağıladılar. Geldiğimiz noktaya bakın, kendi toprağımızdan Süleyman Şah türbesini kaçırmak durumunda kaldık. Adaları tartışıyoruz, ya bu Keçi Adası Türkiye'ye mi, Yunanistan'a mı ait.
"Ben bunu hükümete soruyorum, bana 'Ben konuşursam sen konuşamazsın' diyor. Beni tehdit et diye değil, sen konuş diye sana soruyorum. Herkesin anlayacağı dilde soruyorum ya sana.
"Teslim ettik diyor ama ben etmedim diyor. Ben senin neleri teslim ettiğini biliyorum. Şimdi otur bana cevap ver. Beni tehdit etme. Biz Süleyman Şah'ı yeniden yerine getireceğiz, Türkiye bayrağını da asacağız. Sen korkundan oraya gidemiyorsun bile.
"Asarım keserim demekle olmaz"
"Ben asarım keserim demekle bu işler olmaz. Gazze'ye gideceksin, senelerdir gideceksin niye gitmiyorsun. Buyur git. Rakka'ya gideceğim diyorsun, buyur git. Neden gidemiyorsun? Korkuyorsun. Kendi tarihi hakkında bilgisi olmayanlar, Türkiye'nin geleceğini inşa etmeye çalışıyorlar. Bugün 16 Ocak, basın onur günü.
"Basının onur günü diye ilan ettiği bir gün. Mustafa Kemal Atatürk'ün İzmir'de yaptığı basın toplantısı nedeniyle gazeteciler bugünü onur günü olarak kabul ediyorlar. Gazeteciler bu günü kutlayamıyorlar. Büyük acı çekiyorlar. Medya dördüncü güç olarak kabul edilir. Medya halk adına otoriteyi denetler. Yolsuzluk, haksızlık, kayırmacılık yapıyorlar mı? Oturur özgürce yazarlar.
"O nedenle otoriter yönetimler medya özgürlüğünden hep şikayet etmişlerdir. Otoriterler, gazetecilere, gazete patronlarına mali baskılar yaparlar. Onları yola getirmek, kendi istediklerinin yazılacağı bir medya yaratmak isterler. Bugün medya, sınıfta kaldı Türkiye'de. Dünyanın tüm ülkelerinde Türkiye'de medyanın özgür olmadığı kabul ediliyor.
"Hele bir de havuz medya var... Aman aman. Bir merkezden aldıkları haberleri manşetlerine taşıyorlar. İki temel görevleri var. iktidarı pohpohlamak, Cumhuriyet Halk Partisi'ni aşağılamak. Ama bakın biz 2019'u kazandığımızda sizi de özgürleştireceğiz. Ama müteahhitlerden, bankalardan para alamayacaksınız. Diğer bağımsız gazeteler nasıl yayın yapıyorsa siz de öyle yayın yapacaksınız.
Gazeteler aynı zamanda toplumun derdini dile getirir. Ben mesela merak ederim, gazeteler bunu niye yazmazlar; bir çiftçi zarar etmiş, ama zararından bile vergi alıyorlar. Ya bu hangi demokraside var. Tüccar zarar ederse vergi vermez, esnaf zarar ederse vergi vermez. Ama çiftçi zarar edince vergi alınıyor. Benzine zam geliyor, mazota zam geliyor. Ülkeyi böyle yönetiyorlar. Niye havuz medyası bunu yazmıyor.
"OHAL mağdurları arasında işsizlik oranı yüzde 65"
"Efendim, 15 Temmuz'da bir darbe girişimi oldu hep beraber karşı çıktık. Parlamentoda bombaların ardında görev yaptık. İki 15 Temmuz var, halkın 15 Temmuz'u, Saray'ın 15 Temmuz'u. Saray'ın 15 Temmuz'unda sivil darbe yapıldı.
"1 milyonu aşkın aile mağdur edildi. OHAL mağdurları arasında işsizlik oranı yüzde 65. İnsaf ya insaf, bunlar bizim vatandaşımız. OHAL mağdurlarının çektiği en büyük sıkıntı yüzde 92 ekonomik, yüzde 85 psikolojik, yüzde 8 sosyal ölüm. OHAL KHK'sıyla atılanların çoğu herhangi bir işleme tabi tutulmamış. Yüzde 50'si bulunduğu mahalleyi terk ediyor, mahalle baskısı nedeniyle."
"Fiili bir anayasa ihlali var"
Anayasa Mahkemesi'nin gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay için tahliye talebine üst mahkemelerin uymamasıyla başlayan hukuki krize değinen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
"Fiili bir anayasa ihlali var. Yok anayasa. Niçin uygulanmıyor. Yine anayasadan örnek vereyim. Madde 121 diyor ki, OHAL süresince CHP'nin başkanlığında toplanan bakanlar kurulu KHK çıkarabilir. Bitti, hangi konularda? OHAL'in gerekli kıldığı konularda diyor. Aksi çıkarsa anayasaya aykırı.
"Enis Berberoğlu'na selamlarımızı sevgilerimizi ve muhabbetlerimizi gönderiyorum. Ankara'daki beylerin arzusu üzerine orada esir olarak tutulduğunu da gayet iyi biliyoruz. Bir mahkeme karar verdi, ama iktidarın hoşuna gitmediği için iki hakim değiştirildi.
"Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararları... AYM dedi ki, bir karar verdim. Alt mahkeme diyor ki ben senin kararına uymam arkadaş diyor. Ben gücümü siyasi otoriteden alıyorum diyor. Efendim hukuktan... Memlekette hukuk mu kaldı sen oradan güç alıyorsun. Adın AYM imiş, Yargıtaymış geçiniz bunları diyor. Saray talimat verdi aynen uyacağım diyor.
"Bu kararı veren hakimlere sesleniyorum, çocuklarınız sizden utanacak. Adaleti katlettiğiniz için, peşkeş çektiğiniz için. Diyeceksiniz ki, anayasada hüküm var. Evet var, madde 153. AYM'nin kararları kesindir. Tereddüt var mı? Devam ediyor. AYM kararları yasama, yani TBMM, yürütme, yani hükümet ve yargı oranlarını idari makamları bağlar. O hakim bunu bilmiyor mu? Ama anayasa uygulamada diyorsa istediğini yazıyor. Uygulamayacağım diyor.
Hakimlere: Adalete ihanet etmeyin
"Belki bazıları diyebilir ki, AYM'nin kuruluş kanununda da hüküm var. Evet orada da hüküm var. Madde 66. Mahkeme kararları kesindir, devletin yasama yürütme ve yargıyı bağlar. Ama kimi bağlamıyor? Alt mahkemede olup saray'dan talimat alanları bağlamıyor.
"HSYK'ya seslenmek isterim. Az önce Bylock dolayısıyla iki hakim karar vermişti, dedikleri için sürüldüler. Enis Berberoğlu davasında, burada casusluk diye bir şey yoktur dediği için hakimler sürüldüler.
"Şimdi ben HSYK'ya seslenmek istiyorum. Anayasa'yı dinlemeyen, AYM'yi dinlemeyen hakimlere siz ne yapacaksınız? Niye toplanmıyorsunuz? Karar vermiyorsunuz? Bir yerden talimat mı bekliyorsunuz? Adalet dağıtmayacaksanız, adalete ihanet etmeyin. En büyük kötülüğü o koltukta oturarak yapacaksınız. Ya oturun adam gibi karar verin ya da o koltuklardan ayrılın.
"Şiddet kullanan sivillere sorumsuzluk getirdiler. Yani devlet gücünü sivillere, devlet dışı militanlara devrediyor. Hiçbir darbe döneminde bunlar olmamıştı. İlk kez bu darbe döneminde yaşıyoruz. Bunları anlattım diye kimse moralini bozmasın. Gerçekleri anlatmak zorundayım. Çıkış yolumuz var, umudumuz var. Türkiye'yi yeniden dünyanın en saygın ülkelerinden birisi haline getireceğiz." (PT)