"Erkeklerin Eylül'de 11, yıl başından bugüne kadarsa 125 kadın öldürdüğü" haberi üzerine bir okurdan "Seksizm, kör feminizm bunlar bir tarafa; toplumsal şiddetin temel kaynağını 'erkek egemen toplum' olarak görüyorsanız çok yazık" diye başlayan ve özetle şiddeti "erkek şiddeti" olarak değil "sistem şiddeti" olarak tanımlamak gerektiğini söyleyen bir e-posta üzerine,haberimizin çeşitli İnternet mecralarında tartışıldığı duyumundan devamla "çetelemizin" hikayesini paylaşmak gereği hissettik.
Bu tartışmanın, genel tabloya bakınca kadına şiddetin azaldığı -ve bu durumu, ramazan olmasıyla ilişkilendirdiğimiz- Eylül ayına denk gelmiş olması ironik.
İşin aslı "Erkekler kadın öldürüyor" başlığının seksizmle ilişkilendirilmesi veya "erkek değil sistem" denilerek eleştirilmesi çetelenin tutulmasının, kadına şiddetin sorgulanmasında ne kadar mühim olduğunu gösteriyor.
bianet'te -önceleri kolektif ardından benim sorumluluğumda- hazırladığımız "erkek şiddeti" çetelesini, 2008'in Nisan ayından bu yana gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan adli vakaları tarayarak ve kadına yönelik şiddeti, cinsel saldırı haberlerini derleyerek tutuyoruz.
Erkek şiddetinin çetelesini tutmak fikri; gazetelerin cinsiyetçi dille şiddeti yeniden üretiyor olmasına, kadına yönelik şiddetin yine bu haberlerle gerekçelendirilmesine ve maalesef bu konuda araştırma yapılmadığı, elde somut veriler olmadığı için olayların münferitleşmesine itirazla ortaya çıktı.
Kadınlar kadın oldukları için şiddete maruz kalıyorlar: Her gün üçüncü sayfalarda okuduğumuz "mini etek giydiği, başkalarıyla chat yaptığı, çalışmak istediği, beyaz pantolon giydiği, sevişme, birlikte olma teklifini geri çevirdiği, boşanmak istediği" için öldürüldükleri söylenen kadınların "kadın" olduklarından dolayı şiddete maruz kaldığını, katlediklerini anlatmanın bir yoluydu şiddet olaylarını alt alta sıralamak.
Sayılar yalan söylemez ama ya sayılar yoksa...: Erkek şiddetinin varlığını bilmekten öte durumun vahametine dair bir tablo, bir başvuru kaynağı oldu çetele. Özellikle son dönemlerde bianet'e telefon ve e-posta yoluyla ulaşıp "Bu ay kaç kadın öldürüldü?" sorusuyla muhatap olmak erkek şiddeti çetelesinin ne kadar önemli bir ihtiyaca cevap verdiğini de gösteriyor.
Üstelik gazete haberleri adli makamlara yansıyan vakaları konu ediyor. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün aile içi şiddet araştırmasının sonucuna göre şiddete uğrayan kadınların yüzde 92'si şikayetçi olmuyor.
Ne yazık ki bu durumda bianet'in hali hazırda tuttuğu ve üzerine tartışma yürütülen çetelesi bile gerçek verileri yansıtmaktan uzak kalıyor, ancak sembolik bir gösterge olabiliyor. Sırası gelmişken çeteleden rahatsızlığın bir gün yüzde 8'e, yani belki de çetelemize girmekten korkuyor olmakla alakalı olduğunu tahmin ediyor ve anlıyoruz.
Neden "kadına yönelik şiddet" değil de "erkek şiddeti?": Erkek şiddeti çetelesini tutarken üçüncü sayfa haberlerinde eleştirdiğimiz edilgen dilden de uzak kalmaya çalışıyoruz. Bu çeteleyi tutarken, yani şiddet haberlerini tararken süreç içinde kendiliğinden gelişen bir tutum aslında. İlk zamanlar "Bu ay X kadar kadın öldürüldü" derken artık "Erkekler X kadar kadın öldürdü" diyerek şiddetin bizzat failini haberleştirip maktulunu, mağdurunu yeniden deşifre etmemeye, öne çıkarmamaya çabalıyoruz.
Bu tavrımızı, haklar için habercilik yapan bianet'in mağdurun hikayesini yeniden kurgulamak yerine failin yargı sürecinin takibine dikkat çekmeyi gazetecilik etiği olarak benimsemiş olmasına dayandırıyoruz. Çok basit olan bir gerçek var ki kadına yönelik şiddetin önlenmesinde "caydırıcı ceza"lar önemli rol oynuyor.
"Erkek şiddeti"nden ne anlamalıyız?: Gazetelerin üçüncü sayfalarına sadece kemeriyle, bıçağıyla, silahıyla vs. kadınlara şiddet uygulayan erkekler konu olmuyor elbette. Ancak yine üçüncü sayfadan hareketle şiddet uygulayan kadınsa onun kadın olduğunun özellikle altı çiziliyor. Erkeklere oranla daha az şiddet haberinin öznesi olduklarını bizzat takip eden olarak söylemek gerekir. Diğer yandan kimi cinayetlerin, kadınların "ölmemek, hayatta kalmak" için kendilerini savunurken gerçekleştiği gerçeği inkar edilemeyecek kadar yaygın. Ama esas derdimizi şöyle özetleyelim: Tuttuğumuz çetelede "kadınlar erkek öldürmüyor" gibi bir iddia yok, ama kadınların "münferit" değil "organize ve sistematik" şekilde öldürüldüklerini, şiddete maruz kaldıklarını bizzat haberlere dayanarak söylüyoruz.
Çetele "kadın katlini" başlığına taşısa da tecavüz, taciz vakalarına da yer veriyor. Bu noktada bir parantez açıp tecavüzün "erkeğin kendini, güdülerini kontrol edememesiyle yaptığı eylem" olarak tanımlanmasına itirazımızı dile getirmeliyiz. Kadına cinsel şiddeti "hastalık, sapıklık" değil sistematik erkek şiddetinin bir parçası olarak görüyoruz. Erkeğin kadını cezalandırma, üzerinde hak iddia etme, iktidar kurma araçlarından biri olarak cinsel şiddet, üçüncü sayfalarda "dişi kuyruk sallamazsa"ya varan ve kadını deşifre edip damgalayan, suçlayan, bir dille defaten kadını mağdur ederek, uzun lafın kısası kabul edilemez bir şekilde katlanarak sürüyor.
Küçük bir açıklama: Yapılan tartışmalarda söz konusu faili meçhul bir olayı "Diyarbakır'da hayvan otlatırken öldürülen Ceylan" örneği üzerinden çetelemize nasıl dahil ettiğimiz soruluyor. Cevabımız net: Patlayıcıların, havan toplarının, silahların başında kadınlar değil erkekler, erkek zihniyetler var.
bianet'in çetelesine konu olan "erkek şiddeti" vakalarının tek tek erkekleri kapsamadığını not düşmeye gerek yoksa da erkeklerin de erkek egemen sistemin mağduru olduğunu -bir kez daha- söylemeden geçmeyelim.
Toplumsal cinsiyetin erkeği otorite, iktidar sahibi olmaya zorladığı, çocukken eline oyuncak olarak silah verdiği, "namus" gerekçe edilerek yakını olan kadını öldürmesinin emredildiği bu topraklarda "erkek şiddetine karşı mücadele" sadece kadınların değil erkeklerin de sorunu.
"Erkek şiddeti çetelesi"nden ne murat ettiğimize gelince: umarız çetelemiz kadın katline, fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete karşı mücadeleye bir damla da olsa katkıda bulunur. (EZÖ)