Haberin İngilizcesi için tıklayın
"Türkiye, büyükelçilerin açıklamasını, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin bir ihlal prosedürü başlatabileceği yönünde uyarı olarak görüp ciddiye alsaydı daha makul olurdu. Ne yazık ki bu çağrı kamuoyuna çok iyi yansımadı, ama yine de büyükelçilerin girişimi faydalı oldu, çünkü bu kapsamda insan haklarının sadece Türkiye'nin bir iç meselesi olmadığını, uluslararası ilişkilerde de bir rol oynadığını göstermiş oldu."
1463 gündür tutuklu olan iş insanı Osman Kavala, 10 ülke büyükelçiliğinin (Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri) Türkiye'ye serbest bırakılması için yaptığı ve diplomatik krize neden olan çağrıyı bu sözlerle değerlendirdi.
Kavala, 4. yılını doldurduğu tutukluluk sürecine ve büyükelçilerin ortak açıklaması sonrası yaşanan gelişmelere ilişkin Almanya'da yayınlanan Der Spiegel dergisinin sorularını yanıtladı.
TIKLAYIN - Osman Kavala'nın cezaevindeki 4. yılı
TIKLAYIN - Kavala: Artık duruşmalara katılmam ve savunma yapmam anlamsız
Asıl yargıya müdahale AİHM kararının uygulanmaması
Büyükelçilerin açıklamasının yargıya müdahale olduğu eleştirilerine katılmadığını ifade eden Kavala, asıl yargıya müdahalenin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen bunun uygulanmaması olduğunu belirtti.
Kavala, büyükelçilerin açıklamasından önce, Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin ve AİHM'nin cezaevinde tutulmasını eleştirdiğini hatırlattı:
"Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi daha önce birkaç kez Türkiye'den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararını uygulamasını istedi, benim serbest bırakılmamı talep etti. Avrupa hükümetlerinden ve Avrupa Parlamentosu'ndan da bu yönde açıklamalar yapıldı."
Yaptıkları çağrı nedeniyle büyükelçilerin istenmeyen kişiler ilan edilmek istenmesini, "Ben bunu aşırı duygusal bir tepki ya da iç siyasete dönük bir mesaj olarak görüyorum" sözleriyle değerlendiren Kavala, krizin daha fazla büyümemesinden memnuniyet duyduğunu da ekledi.
TIKLAYIN - Erdoğan geri adım attı: Amacımız kriz çıkarmak değil
Yaptırım yerine diyalog önerisi
Siyasi gerekçelerle tutuklu bulunduğunu, bunun AİHM kararında da ortaya koyulduğunu vurgulayan Kavala, kendisine yöneltilen tüm suçlamaları bir kez daha reddetti.
Der Spiegel'in "AB, Erdoğan hükümetine yaptırım uygulamalı mı?" sorusuna Kavala, "AB Türkiye ile diyaloğu sürdürmeli, bunu yaparken insan hakları ve hukuk üstünlüğünü gündeme getirmeli. Bu hemen yaptırımlara başvurmaktan daha iyi" yanıtını verdi.
"Seçime kadar serbest bırakılmam sadece temenni"
Kavala, "Erdoğan iktidarda olduğu süre içerisinde serbest bırakılacağınıza inanıyor musunuz?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Bir sonraki seçimlere kadar son derece ağır siyasi gerilimli bir süreçten geçileceğini düşünüyorum. Yabancı güçlerin hükümeti devirmeye çalıştığı şeklindeki komplo teorileri bilinçli olarak devreye sokulacaktır. Bu nedenle seçimlere kadar serbest bırakılmam sadece bir temenni olabilir.
"Öte yandan, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kasım ayı sonuna kadar serbest bırakılmamam halinde Türkiye aleyhinde ihlal prosedürü başlatacağını duyurdu. Şayet hükümet için, AİHM kararlarına uymaması nedeniyle ödeyeceği bedel, benim tutuklu kalmamın sağladığı avantajlardan daha ağır olursa, belki o zaman seçimlerden önce serbest bırakılabilirim."
*Kaynak DW Türkçe, BBC Türkçe
Osman Kavala'nın tutukluluğuOsman Kavala’nın tutukluluk hikâyesi, yargının siyasallaşması, siyaset tarafından kullanılmasının, cezalandırılmak istenen kişiye göre suç yaratma teşebbüsünün ve sadece hukuk normlarının değil, mantık kurallarının da hiçe sayılarak delil yerine komplo teorileri kullanma faaliyetinin açık bir örneği. Kavala, 1 Kasım 2017'de “hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı. Gezi protestolarının planlayıcısı, yöneticisi ve finansörü olduğu iddiasıyla hükümeti devirmeye teşebbüs suçuyla yargılandığı dava beraat kararıyla sonuçlandı. Beraat kararından sonra serbest bırakılmadı, daha önce tahliye kararı verilmiş olan ikinci suçlamayla yeniden tutuklandı. Bu süreç içinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem hükümeti devirme hem de darbe teşebbüsüyle ilgili suçlamalar için makul şüphe uyandıracak delil olmadığına hükmetti, tutuklanmanın siyasi faktörlerle yetkinin kötüye kullanılması olduğu tespitini yaptı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılması yönünde karar aldı. AİHM kararının etrafından dolanarak tutukluluğu devam ettirmek amacıyla üçüncü bir suçlama, casusluk suçlaması (TCK 328), ortaya çıkarıldı. Kavala hakkında hazırlanan ikinci iddianamede bu suçlama, casusluğun konusu olması gereken gizli bilginin ne olduğunu, kimden ve nasıl temin edildiğini anlatma ihtiyacı hissedilmeden yer aldı. İddianamede, Kavala’nın Gülenci örgütün mahrem sorumlularıyla irtibat halinde olduğu, 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı, hatta darbe sonrası kurulacak hükümette yer alacakların koordinasyonu ile uğraştığı şeklinde akıl almaz suçlamalar da bulunuyordu. İddianamede hem casusluk hem de 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek suçlamasına dayanak olarak, Kavala’nın darbe girişiminin arkasındaki dış güçlerin ajanı olmakla suçlanan Henri Barkey ile yoğun irtibat içinde olduğu iddia edilmişti. Bu iddiayla ilgili kullanılan sözde delil, Kavala, Divan ve Hilton otelleri arasındaki çalışma ofisindeyken Barkey’in telefonunun yakın yerlerden sinyal vermiş olmasıydı; aynı baz istasyonundan sinyal çakışması dahi bulunmamıştı. Somut delil bulunmaması ise, ilişkinin çok gizli yürütülmüş olması ile açıklandı. Osman Kavala, hükümeti devirmek, darbe teşebbüsünde bulunmak ve casusluk gibi çok ağır suçlamalarla yargılandığı davalarla ilgili olarak farklı tarihlerde tutuklanmış ve 3,5 yıldan fazla bir süre tutuklu kalmış olduğu sürecin hiçbir aşamasında, savcı tarafından sorgulanmadı. Bütün bu yoğun delilsizlik durumuna karşın, Cumhurbaşkanı birkaç kez Kavala’nın suçlu olduğuna dair demeçler verdi, bunlardan birinde de Gezi davasında verilen beraat kararını eleştirerek, bunu Kavala’nın tahliyesini sağlamaya yönelik bir operasyon olarak niteledi. Kavala ile ilgili Gezi davası daha sonra, Çarşı grubu ile ilgili Gezi davasıyla birleştirildi. Bu davanın da Kavala ile ilgili 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek ve casusluk suçlamalarıyla ilgili davayla birleştirilmesi söz konusu. Böylece birbirlerinden farklı eylemler, birbirlerini tanımayan kişiler arasında ilişki kurulmaya çalışılacak. Ergenekon ve Balyoz davalarında gördüğümüz bu uygulama, siyasi davalarda algı yaratmaya yarayan elverişli bir yöntem olarak ortaya çıkıyor. Daha bir süre Gezi protestolarının yargı aracılığıyla dış komplo olarak kriminalize edilmesi, siyasetin gündeminde yer almaya devam edecek ve bunun kanıtı olarak da Kavala’nın cezaevinde kalmasına gayret edilecek gibi görünüyor. Osman Kavala’nın karşı karşıya kaldığı mesnetsiz iddiaların, hukuk ve mantık dışı süreçlerin kısa özeti: 17 Ekim 2017: Osman Kavala gözaltına alındı. 1 Kasım 2017: Kavala “hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı. 24 Aralık 2018: TCK 309 ve TCK 312 ile ilgili soruşturma dosyaları ayrıldı. 19 Şubat 2019: Tutukluluk kararından 16 ay sonra TCK 312. madde yönünden Kavala hakkındaki ilk iddianame düzenlendi. 11 Ekim 2019: Kavala’nın TCK 309 ile ilgili suçlamadan tahliyesine karar verildi. 10 Aralık 2019: AİHM Kavala’nın tutukluluğunun hak ihlali olduğu ve derhal serbest bırakılması gerektiği yönünde karar verdi. 18 Şubat 2020: TCK 312 ile ilgili dava beraat kararıyla sonuçlandı. 19 Şubat 2020: Kavala beraat kararından sonra serbest bırakılmadan TCK 309 ile ilgili suçlamadan yeniden tutuklandı. 9 Mart 2020: Kavala TCK 328. maddeden tutuklandı. 20 Mart 2020: Kavala TCK 309’dan ikinci kez tahliye edildi. TCK 328 ile ilgili casusluk suçlamasından tutukluluğu devam etti. 3 Eylül 2020: AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararının uygulanarak Kavala’nın derhal tahliye edilmesi yönünde karar verdi. 29 Eylül 2020: Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi (AYM) Kavala’nın haksız tutukluluk başvurusunu görüşülme gündemine aldı. Aynı gün TCK 309 ve TCK 328 (casusluk) suçlamalarını içeren ikinci iddianamenin mahkemeye sunulması üzerine, AYM konunun görüşülmesini erteledi. 29 Eylül 2020: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi konuyu görüştüğü ikinci toplantısında, AİHM kararının uygulanmaması halinde verilecek ara karar taslağının hazırlanması yönünde karar aldı. 3 Aralık 2020: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına ve AYM’nin daha fazla ertelemeden AİHM kararına uygun düşecek şekilde dosyayı görüşmesine dair ara kararını açıkladı. 15 Aralık 2020: AYM haksız tutukluk görüşmesini yeniden gündeme aldı ve dosyanın AYM Genel Kurulu’na iletilmesine karar verdi. 18 Aralık 2020: 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada tutukluluğun devamı yönünde karar alındı. İkinci duruşma tarihi 5 Şubat olarak belirlendi. 29 Aralık 2020: AYM Kavala’nın tutukluluğunun hak ihlali olmadığını 7’ye karşı 8 oy çokluğuyla kabul etti. Gerekçeli kararda, tutukluluğun hak ihlali olduğu yönünde oy kullanan üyelerin çok güçlü bir biçimde ifade ettikleri karşı görüşler yer aldı. 22 Ocak 2021: İstinaf mahkemesi Gezi davasında verilen beraat kararını bozdu. Bu davayla ilgili dosyanın TCK 309 ve TCK 328 ile ilgili dava dosyalarıyla incelenmesini istedi. 28 Ocak 2021: Beraat kararının bozulması sonrasında, 30. Ağır Ceza Mahkemesi tensip zaptı düzenleyerek birleştirilen dosyalarla ilgili duruşmanın tarihini 21 Mayıs 2021 olarak belirledi. 5 Şubat 2021: 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam edilen duruşmada Mahkeme, Kavala’nın dava dosyasının 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görüşülecek olan TCK 312 ile ilgili Gezi Dosyası ile birleştirilmesine ve Kavala’nın TCK 328 ile ilgili casusluk suçlamasıyla ilgili tutukluluk halinin devamına karar verdi. 30 Nisan 2021: 30. Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluk değerlendirme incelemesinde 1'e karşı 2 oyla Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. 12 Mayıs 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 12 Mayıs 2021 tarihli haftalık toplantısında Kavala davasına ilişkin görüşmesinde Türk yetkililerin ve mahkemelerin, AİHM kararını dikkate almadan sürdürülen tutukluluk durumunun sona ermesi için gerekli adımları atmamış olmasından duyulan büyük kaygıyı ifade etti. Komite, Konsey üyesi ülkeleri, Türk yetkilileriyle görüşmelerinde Kavala’nın sürmekte olan tutukluluğu ve bir an önce tahliyesi konusunu gündeme getirmeye davet etti. 21 Mayıs 2021'de 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak duruşmada Kavala’nın tutukluluk halinin yeniden değerlendirileceğine dikkat çekip yetkilileri Kavala’nın serbest bırakılması için gereken tüm adımları atmaya davet etti. 21 Mayıs 2021: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, Osman Kavala’nın casusluk suçundan tutukluluk halinin devamına karar verildi. Mahkeme, Çarşı ile ilgili Gezi dosyasının, birleştirme hususunun değerlendirilmesi için incelenip iade edilmek üzere mahkemeye gönderilmesini istedi. 9 Haziran 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, ilk kez AİHM'in Osman Kavala ile ilgili kararlarının uygulanmaması halinde Türkiye'ye yönelik ihlal prosedürü başlatacağını açıkladı. Kavala'nın devam eden tutukluluğunun uluslararası hukuka aykırılık teşkil ettiğini ve derhal salıverilmesi gerektiğini belirtti. 28 Temmuz 2021: Adli tatilde geçici olarak 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı olarak görevlendirilen 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı, daha önce muvafakat vermeyen 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı sıfatıyla muvafakata onay verdi. Böylelikle Başkan, kendi birleştirme talebine yine kendisi muvafakat vermiş oldu. 2 Ağustos 2021: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 6 Ağustos günü duruşma yapacak olmasına rağmen 2 Ağustos'a duruşma açarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etmekte olan dava ile dosyanın birleştirilmesine, Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına oy çokluğu ile karar verdi. 17 Eylül 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakılmayan Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'la ilgili yaptırım öncesi bekleme kararı aldı. Kavala'nın serbest bırakılması çağrısını yeniledi. 8 Ekim 2021: Gezi'nin çArşı davasıyla birleştirilmesinin ardından ilk duruşma görüldü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Osman Kavala'yı kuvvetli suç şüphesini öne sürerek tahliye etmedi. Bir üye hakim karara muhalefet şerhi koydu. Avukatların hiçbir talebi kabul görmedi. çArşı avukatları duruşmayı terk etti. Osman Kavala, yaptığı savunmada "Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır" dedi. 11 Ekim 2021: Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Osman Kavala hakkında hiçbir mahkumiyet kararı olmadığını hatırlatarak ve AİHM kararına rağmen Kavala'nın serbest bırakılmamasının hukuk dışı olduğunu söyledi. Kavala'nın bir an önce serbest bırakılmasını istedi. 18 Ekim 2021: Türkiye'nin Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri, Türkiye'ye Osman Kavala'yı derhal serbest bırakma çağrısı yaptı. 19 Ekim 2021: Büyükelçiler Dışişleri Bakanlığına çağrıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Süleyman Soylu, büyükelçileri ve Kavala'yı hedef alan açıklamalar yaptı. Erdoğan, Osman Kavala hakkında hüküm kurulmamasına ve daha önce beraat etmesine rağmen suçlu gibi gösterdi. 22 Ekim 2021: Erdoğan'ın açıklamalarından sonra adil bir yargılama yapılmasına imkân kalmadığını belirten Osman Kavala "Duruşmalara katılmamın ve savunma yapmamın anlamsız olacağına inanıyorum" dedi. 23 Ekim 2021: Erdoğan, Türkiye'ye çağrı yapan büyükelçilerin 'istenmeyen kişi' ilan edilmeleri için Dışişleri Bakanına talimat verdiğini söyledi. 25 Ekim 2021: Büyükelçiler ülkelerin kanun ve nizamlarına riayet etmesini öngören Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine riayet ettiklerini açıkladı. |
(KÖ)